Türkiye, küresel ısınmanın potansiyel etkileri açısından risk
grubu ülkeler arasındadır. Ülkemiz küresel ısınmanın özellikle su kaynaklarının
zayıflaması, orman yangınları, kuraklık ve çölleşme ile bunlara bağlı ekolojik
bozulmalar gibi olumsuz yönlerinden etkilenecektir.Hem ekolojik dengenin
korunması, hem de insan topluluklarının sürdürülebilir gelişiminin sağlanması
için, su ve toprak kaynaklarının bugünkü ve gelecekteki ihtiyaçları
karşılayabilecek en akılcı bir şekilde kullanılması gerekmektedir.
Bugün
yeryüzünde en çok yararlanılan yenilenebilir su kaynağı akarsulardır.
Akarsuların aşırı ve plansız kullanımlarının olumsuzluklarına örnek vermek
gerekirse, Aral Gölü’nü besleyen Amu Derya ve Siri Derya nehirlerinin aşırı ve
plansız kullanımları, bu gölün oldukça küçülmesine yol açmış, bundan dolayı da
20 balık türü ortadan kalkmış ve balıkçılığın bitmesine neden olmuştur. Bir
başka örnek ise, Ganj Nehri gibi dünyamızdaki birçok büyük akarsu günümüzde
deltasına kadar ulaşamamaktadır. Önümüzdeki süreçte denizlerin yükselmesiyle bu
gibi akarsu yatakları vasıtasıyla tuzlu sular karaların içlerine ilerleyecekler,
toprak ve su kaynaklarında tuzlanmaya neden olacaklardır.
Toprakların
üretkenlik kapasitesinin düşmesi ya da yok olması çölleşmedir. Sanayileşme tarım
topraklarının sanayiye ayrılması olarak tanımlandığına göre, Bursa, Sakarya
ovaları, Çukurova, İzmir, Manisa, Kocaeli ve İstanbul Türkiye’nin en hızlı
çölleşen yöreleridir. Oysa gelecekte küresel ısınmanın etkisiyle tarımında
önemli verim kaybı yaşayacak Türkiye’nin tarım topraklarını kaybetmemesi, su
kaynaklarını cömertçe kirletmemesi gerekmektedir.
Türkiye, küresel
ısınmanın özellikle yağışın azalması, sıcaklığın ve dolayısıyla kuraklığın
artmasına bağlı olarak arazi kullanım şekli ve tarım metotları ile su
kaynaklarının kullanımı ve su kalitesi konusunda özen göstermelidir. Ülkemizde
adeta bir gelenek haline gelen ormanların ve meraların tahrip edilmesinin önüne
geçilmelidir. Yanlış arazi kullanımı yağışla gelen suyun toprağa sızmasını da
önlemekte yüzey akışa geçerek sele ve yeraltı sukaynaklarının beslenememesine
yol açmaktadır.İklime dayalı olumsuzluklardan ülke tarımımızın en az düzeyde
etkilenmesi için ülkemizin tarım kesimi ve bu kesimle muhatap olan tarım
kurumları devlet tarafından daha fazla
desteklenmelidir.
Sonuç Tüm DTÖ üyesi ülkelerde
olduğu gibi Türkiye’de de mevcut su kaynakları ve su alt yapısı GATS kapsamında
ulusötesi şirketlere devredilme hazırlıkları yapılmaktadır. Ticarileştirme
sonucunda su fiyatlarındaki artışları yükselecek ve su hizmeti kısıtlı olarak
gelişmişlik düzeyine göre verilecektir. Yoksul bölge ve halklara su hizmetinin
ulaşabilmesi için gelecekte zorlu olacağı tahmin edilmektedir.
Son
yüzyılda önemli bir artış gösteren küresel ısınmanın en önemli nedeni,
sanayilesmeyle birlikte insanoğlunun faaliyetleri sonucu ortaya çıkan
sera-gazlarının (GHG) atmosfer içndeki emisyon oranlarının çok önemli miktarda
artmasıdır. Hem ekolojik dengenin korunması, hem de insan topluluklarının
sürdürülebilir gelişiminin sağlanması için, su ve toprak kaynaklarının bugünkü
ve gelecekteki ihtiyaçları karşılayabilecek en akılcı bir şekilde kullanılması
gerekmektedir. “Su Politikaları Üzerine” makalesinin ilk bölümünü, “Dünya
Genelinde Su Politikaları” başlığı altında, dosyanın “Dünyadan” bölümünde
bulabilirsiniz”
|