oma ve Atina gibi İstanbul da bu kazılarla hem modern bir ulaşım için hem de görkemli bir geçmişin keşfi için yeni adımlar atıyor. Yenikapı’da denizden 1.5 kilometre içerideki metro çalışması sırasında önce iki Bizans kalyonu, sonra bir Osmanlı limanı kalıntısı bulundu. Tüp geçit istasyonu çalışması sırasında ise Roma-Bizans döneminden kalma Theodosios Limanı ortaya çıktı. Metro ve tüp geçit için çalışan mühendisler, artık arkeologlarla yan yana çalışıyor.
Marmaray adı verilen tüp geçidin Avrupa yakası merkez istasyonu olan Yenikapı’daki alan, aynı zamanda Taksim’i Yenikapı’ya yeraltından bağlayacak olan metro hattının da merkez istasyon çıkışı. Bu nokta, Gar Gazinosu’nun hemen arkasında. Mustafa Kemal, Namık Kemal ve Küçük Langa caddeleri arasında kalan ulaşım ağı bağlantı aksı, 24 bin metrekarelik bir büyüklüğe sahip. Alan, son iki yılda istimlak edilerek kamulaştırıldı.
Bölge 750 metre uzunluğunda ve 40 metre genişliğinde. Burası, yüzyıllarca Langa Bostanları olarak anılmış ve İstanbul’un taze sebze ihtiyacını karşılamıştı. 1872’de Yenikapı Tren İstasyonu inşa edilmişti. Bölge 30 yıl önce imara kapalıydı. Bostanların üstüne son yıllarda birkaç büyük yapı inşa edilmiş, alanın bir kısmı da otopark ve pazar yeri olarak kullanılmıştı.
AYNI ÇUKURDA İKİ BATIK
2 Kasım 2004’te metro için ilk kazma vurulduğunda bostan arazisinin altında ne olduğu bilinmiyordu. Gar Gazinosu’nun arkasında tesadüfen açılan çukurun 8 metre altında ahşap bir tekneyle karşılaşıldı. Çukur biraz daha kazıldığında ikinci bir gemi daha tespit edildi, İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne haber verildi. Müze uzmanları batıklar konusunda uzman Bodrum Sualtı Arkeolojisi Enstitüsü’ne haber gönderdi. Enstitü’nün ikinci başkanı Prof. Dr. Cemal Pulak ertesi gün bir uçağa atlayıp soluğu İstanbul’da aldı. Deniz dibinden onlarca tekne çıkaran ve bu alanda dünyanın belli başlı uzmanlarından biri olan Cemal Pulak batığı gördüğünde çok heyecanlandı ve hemen kazı alanının üstünün örtülmesini istedi. Çünkü, yüzyıllardır toprak altında kalmış olan bu gemilerin ansızın havayla teması hızla çürümesine yol açıyordu.
Texas A&M Üniversitesi hocalarından Prof. Dr. Pulak, çalıştığı üniversiteye de haber verdi. Bodrum’daki enstitüden ve Teksas’taki üniversiteden ekipler geldikten sonra çalışmalar başladı. Önce birkaç metre ötede bulunan ikinci batığın üstü, bozulmasın diye kil tabakasıyla örtüldü.
İKİNCİ GEMİ DAHA DA ÖNEMLİ
İlk bulunan tekne üzerinde ayrıntılı inceleme yapıldı. 11. yüzyıl başlarına ait bir ticaret gemisiydi bu. Halatları ve çıpaları üstünde duruyor. Uzunluğu 11 metre. Alt omurgasından küpeştesine kadar sağlam. Prof. Pulak, ‘Dünyada çıkarılan yaklaşık bin gemiden sadece beşi küpeştesine kadar sağlam’ diyor. Bizans dönemine ait benzer kalıntılar var ama teknik özellikler açısından bunun bir eşi daha yok. Haberi alan bilim çevreleri batığa büyük bir ilgi göstermeye başladı. Şimdiden, dünyanın birçok yerinden sualtı arkeolojisi uzmanları gelip batığı ziyaret etti.
Cemal Pulak, 9. yüzyıldan kalma ikinci geminin daha önemli olduğunu söylüyor: ‘Kürekli bir yolcu gemisi. İlk tekneden daha uzun ve ince olduğunu saptadık. Bugüne kadar insanlar bu gemiyi sadece kitaplardan okudu. Çünkü örneği bulunamadı.’ Birincisi bittikten sonra ikinci teknenin çıkarma işlemine başlanacak. Kazı alanında tekneler için bir konservasyon havuzu inşa edildi. Çıkarılan parçalar özel kimyasallarla dolu bu havuza yatırılıyor. Konservasyon işleminden sonra geminin parçaları birbirine ekleniyor. Altı ay içinde iki teknenin de yeniden inşa edilip ortaya çıkması bekleniyor. Bu arada teknelerin çevresinde 45’i sağlam binlerce anfora parçası bulundu.
THEODOSİOS LİMANI BULUNUYOR
Metro ekibi bu çukurdan umudu kesince 15 metre ilerde ikinci bir çukur kazdı. Yine bir sürpriz: Bu defa karşılarına Bizans ve Osmanlı döneminden kalma bir liman yolu ve binaları çıktı. O sırada Marmaray ekibi de onların 600 metre ilerisinde tüp geçit istasyonu için bir kazı yaptı. Onların şaşkınlığı daha da büyük oldu. Çünkü, Roma, erken Bizans, Bizans ve Osmanlı yapılarının üstüste bindiği olağanüstü bir ören yeri çıktı ortaya.
Kent arkeolojisi açısından çığır açacak bu yapı topluluğu İstanbul’un saklı tarihi hakkında binlerce ipucuyla dolu: Bölgenin İstanbul’un kayıp antik limanı olduğu sonucuna varıldı. Wolfgang Müller-Wiener’in ‘Bizans’tan Osmanlı’ya İstanbul Limanı’ adlı eserinde sözünü ettiği Theodosios Limanı işte burası. İkinci kazı alanında ortaya çıkan kent parçası iç içe geçmiş, kanallar ve tünellerle birbirine bağlanan su yapılarını da barındırıyor. Ortaya çıkan kent parçasının geçmişinin 2. yüzyıla kadar uzandığı tahmin ediliyor.
METRO KAZILARINDA 2300 TARİHİ ESER ÇIKTI
Kazı alanını birlikte gezdiğimiz kültür ve turizmden sorumlu İstanbul Vali Yardımcısı Cumhur Güven Taşbaşı (sağda), metro kazılarının İstanbul’un tarihinin gün ışığına çıkması için büyük bir fırsat olduğunu düşünüyor. Taşbaşı, ‘Bundan sonra ne yapılacağına uzmanlar ve Anıtlar Kurulu karar verecek. Ama bana kalırsa Atina’da olduğu gibi metro istasyonlarıyla tarihi eserler yanyana olabilir’ diyor. Atina Metrosu kazıları sırasında çok sayıda tarihi eserin ortaya çıktığını, restore edilip camekanlara konularak ziyaretçilere açıldığını hatırlatıyor. ‘Bu eserler Atina turizmine ivme kazandırdı. Şimdi sıra İstanbul’da. Bu fırsatı çok iyi değerlendirmemiz gerekiyor.’
Son beş yılda Tarihi Yarımada’da yapılan metro kazılarında 2300 tarihi objeye ulaşıldı, Anıtlar Kurulu 17 Eylül 2003’te tarihi eserlerin çıktığı kazı alanlarını koruma altına aldı. İşte çıkan eserlerden bazıları:
Vezneciler’de 100 metrekarelik bir mozaik döşeme bulundu.
Aynı bölgede Kanuni Sultan Süleyman ve II. Selim dönemine ait 98 altın sikke ve 76 Venedik dükası ortaya çıktı.
Aksaray’daki kazıda 3. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar uzanan zaman dilimine ait çok sayıda Bizans ve Osmanlı eserine rastlandı.
Ancak, metro kazılarında ortaya çıkarılan en önemli buluntular iki batık gemi ve Theodosios Limanı.
Kazı sırasında çıkan eserler Arkeoloji Müzesi tarafından alınarak envanter çalışmasına başlandı.
Bu liman Alman tarihçinin en büyük rüyasıydı
İstanbul’un antik limanları üzerine en kapsamlı çalışmayı kaleme alan Wolfgang Müller-Wiener (1923 Thüringen-1991 İstanbul) sanat ve mimarlık tarihçisiydi, 1976-1988 arasında İstanbul Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün direktörüydü. İstanbul hakkında dört kitabı olan Müller - Wiener, ‘Bizans’tan Osmanlı’ya İstanbul Limanı’ adlı eserini tamamladığı gün İstanbul’da öldü. İstanbul’un antik limanlarından en büyüğünün Langa Bostanları’nın altında yattığını söyleyen ilk araştırmacıydı.
Wiener, bu limanın bulunması için arkeolojik kazı yapılmasını önermişti. Kitabında buranın kentin en büyük tahıl limanı olduğunu, bir dönem askeri amaçla da kullanıldığını anlatıyor.
|