br/>
Tarihi dokuları sadece kentlerde değil, kasabalarımızda bile yitirdik. "Ora"sı denecek özgün yapıları kalmadığından, "nere"si olduğu ancak isim tabelalarından anlaşılanlar çoğunluktalar...
Ne var ki "demiryolu" güzergâhındakilerin eski "istasyon" binaları da duruyordur... O kimlikli istasyonlar, kuş uçmaz, kervan geçmez ama "Cumhuriyet treni"nin geçtiği kasabalarımızın "çağdaş uygarlık anıtları" gibidir...
'Türkmen' istasyonu
Örneğin aklıma Sarıoğlan geliyor... Kayseri 'nin doğusunda bir Türkmen kasabası; ozanlarıyla ünlü "Burunviran" köyünün ilçe merkezi.
Oğuzların Bozok koluna bağlı Avşar ve Bayat boylarından olduklarını söyleyen Burunviranlılar için bile anıları yaşatan tek yapı Sarıoğlan İstasyon Binası. Betonlaşan kasabanın artık gözbebeği...
Cumhuriyetin kazanımlarına da göz diken "karşıdevrim"in imar balyozlarından kurtulabilenlerin başında işte bu istasyonlarımız geliyor.
Buna karşın, örneğin Kars'taki o muhteşem gar binasını yıkarak, "modernleşme" adına kimliksiz betonarmeyi dikenler ise vaktiyle "övgü"ler alırken, şimdi artık "sövgü"yle anılıyorlar...
Başlarına bu gibi talihsizlikler gelmeyen tüm eski istasyonlarımız, "oto-yolcuların şımarıklığı" karşısında o görmüş geçirmiş "demiryolcu bilgeliği" nin de belgeseli gibidirler...
Soylu yapılar
Mimarlar Odası, Anadolu insanının kuşaktan kuşağa yoldaşı olmuş Haydarpaşa'ya bile göz dikebilen şu "ilkel özelleştirme"den diğer istasyon binalarını da kurtarabilmek için kolları sıvadı... Ülkenin tüm tarihi demiryolu yapılarının "kültür mirası" olarak korumaya alınması, her bölgedeki koruma kurullarından talep ediliyor.
Çünkü AKP'nin, "kamu mallarını pazarlayarak kaynak yaratma" politikasının ürünü olan 21 Nisan 2005 tarih ve 5335 sayılı "torba" kanun; "TCDD mülkiyetindeki işletmecilik fazlası taşınmazların satılması"nı öngörüyor. (bkz: 32. md.)
Böylece tarihi istasyonlar da "işletmecilik fazlası" sayılarak "rant arsaları"na dönüştürülecek. İşte bu "soykırım"ı önlemenin ilk yolu, onların da "soylu yapılar" olduklarının tescil edilmesi...
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay 'ın bu büyük "ulusal onur kampanyası" için ne düşündüğünü merak ederken, bakanlık bünyesindeki duyarlı kadroların sevinçle karşıladıklarını biliyoruz.
Teşekkür yerine dava
Peki, mimarlar böylesine bir zenginliğimizi kurtarmak isterlerken, acaba Ulaştırma Bakanlığı ne yapıyor? Aslında "kendi tarihi"ne gösterilen bu "duyarlı"lığa teşekkür etmesi gerekirken, tutup aynı amaçlı SİT kararlarına iptal davası açmasın mı? (Hürriyet-14 Ekim 2007)
Oysa TCDD, başında kim olursa olsun bizler için "Cumhuriyet mirası" gibidir; "çağdaşlaşma tarihi"mizi simgeler. Ne var ki Haydarpaşa'yı "SİT" sayarak ulusal onurumuzu kurtaran kararı "Mülkiyet bizim, buradan para kazanacağız" diyerek mahkemeye vermişler.
O mülkiyetin TCDD yöneticilerine değil, hepimize ve gelecek kuşaklarımıza ait olduğu unutulurken, aynı SİT'e imza atan Prof. Dr. Cengiz Eruzun'u da Kültür ve Turizm Bakanlığı görevden aldı...
Çünkü MARMARAY'a kaynak yaratma bahanesiyle Bostancı, Erenköy gibi tarihi istasyonlar bile satış listesinde... Kentin "banliyö anıları"nı da simgeleyen mimari değerlerini "metroya komşu rant tesisleri" için yok edecek projelere "koruma kurulu engeli" istenmiyor olmalı...
Göstermelik gösteri
Ya böylesi bir İstanbul düşmanlığına, kenti emanet ettiğimiz mimar Kadir Topbaş'ın sürekli "sessiz" kalmasına ne demeli? Cumhuriyet mirasının "harcanma"sına aldırmamak, görkemli Cumhuriyet Bayramı gösterilerini de yazık ki "göstermelik" kılıyor...
Boğaziçi'nde "Foti International Fireworks" şirketince üstlenilen ışık oyunları, fener alayları falan 2.5 milyon YTL'ye mal olmuş. Bu parayla kim bilir kaç eski istasyon binamızı, örneğin metro güzergâhında herkesin kolayca ulaşabileceği "Cumhuriyet galerileri" yapardık...
Ama "göz boyayan" gösteriler "oy" sağlıyor; "aydınlanma projeleri" değil...
Sözün özü, Mimarlar Odası'nın girişimi hepimiz adına bir onur mücadelesidir. Destekleyenler ulusa ve insanlığa; engelleyenler ve hatta önemsemeyenler ise sömürgeciliğe hizmet etmiş olacaklardır.
|