Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

Tarzımızdaki İstanbulluluk Yurtdışında Çok İlgi Görüyor

Arkadaşlıkları üniversite yıllarına dayanan Seyhan Özdemir ve Sefer Çağlar, Autoban 212 adlı tasarım firmalarında mekanlar ve mobilya tasarlıyor.

Hürriyet Cumartesi/Hakan GENCE



img src="http://www.yapi.com.tr/Uploads/HaberMedya/2007\haber\51467-1.jpg" align="right" hspace=5 vspace=5>Arkadaşlıkları üniversite yıllarına dayanan Seyhan Özdemir ve Sefer Çağlar, Autoban 212 adlı tasarım firmalarında mekanlar ve mobilya tasarlıyor.
Türkiye’den çok yurtdışında, özellikle de aldıkları ödüllerle tanınan ikilinin tasarımları arasında House Cafe şubeleri, Wallpaper dergisinin "En İyi Yeni Restoran" kategorisinde birinci seçtiği ve geçen haftalarda ödül verdiği MüzedeChanga ve Moda Teras ve Vakko’nun son dönemdeki mağazaları (Wedding, Couture’e, V2K, Akmerkez mağazası) var. Mekanları, içinde yer alacak objelerle birlikte bir filmin yönetmeni gibi kurguladıklarını söyleyen ikiliyle, Galata’daki ofislerinde konuştuk.

Autoban ne zaman kuruldu? Nasıl bir araya geldiniz?

- Seyhan Özdemir: 1995 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde tanıştık. Ben Mimarlık, Sefer İç Mimarlık bölümünde okuyordu. Okul yıllarında başladık birlikte çalışmaya. 2003’te kurduğumuz Autoban 212 tasarım firmasıyla birlikte iç mimari, mimari ve ürün tasarımı yapmaya başladık.

Autoban’ın tarzını nasıl tanımlarsınız?

- Sefer Çağlar: İster mobilya ister mekan tasarlayalım, yapmak istediğimiz, her alanda daha kişisel bir tarz ve yeni bir tecrübe yaratmak. Objelerin ilk önce ihtiyacı tam olarak karşılaması, samimi ve kişilikli olup bir şeyler anlatması gerekir. Mesela koltuklarımızın sizi anılarınıza götürmesi ve iletişimde olması lazım. Biz, birçok şeyi biriktiriyor, onlardan senaryolar yaratıp mobilyalara yüklüyoruz.

- S.Ö: Autoban, bizim yarattığımız bir dünya. Hepimizin yaşadığı ve tecrübe ettiği olayları kendi süzgecimizden geçirip bir noktaya vardırıyoruz. Çalışmalarda önemli olan duyguları bir araya getirmek ve kimlik vermek. Tasarlanılan ürünlerin arkasında başka bir derinlik olması lazım. Sadece güzel mobilya dediğiniz tasarımlarla bizim işimiz olmamalı. Bütün ürünlerin çocukluktan gelen ve klişeleri kullanıp başka yöne döndürerek oluşan hikayeleri var. Mesela uykucu (sleepy) isimli sallanan bir sandalyemiz var. Yıllardır var olan bir tasarım, fakat kullanan kişiyi geçmişe ve tatlı anılara götürüyor. Uzun seneler bir arada olmak isteyeceğiniz, sıkılmadan sizinle birlikte yaşayan ürünler tasarlamaya çalışıyoruz.

Ağırlıklı olarak hangi malzemeleri kullanıyorsunuz?

- S.Ç: Ürünlerde gerçekten kendi özelliklerini gösterecek malzemeleri seçiyoruz. Belirli kurallarımız yok. Zaten tasarımcıların, "bir şeyi asla yapmam veya kullanmam" demesi yanlış. Böyle düşünenler kendilerini birçok yeniliğe kapatıyor. Son dönemde ahşap, pirinç ve demiri daha sık tercih ediyoruz. Pirinci çoğumuz sevmeyiz veya ahşabı sıkıcı bulabiliriz. Fakat onları farklı şekilde kullanmak ve klişeyle uğraşmak hoşumuza gidiyor.

Nelerden ilham alıyorsunuz?


- S.Ç: Sokaktan, Galata’daki eski üreticilerden, seyahatlerde gördüklerimizden, kültürlerden ve insanlardan ilham alıyor ve bütün yaşananları biriktiriyoruz. Bunlar üç sene sonra bile bize fikir olarak dönebiliyor.

Mimari projelerde tasarım kriterleriniz neler?

- S.Ö: Bize gelen firmaların dünyasını yansıtan tasarımlar yapıyoruz. Bir bütün olarak ele alıyor, yaratmak istedikleri dünyayı birlikte konuşarak oluşturuyoruz. Dışarıdan satın aldığımız objeler bazen mimariye uymuyor. Bu yüzden objeleri de projeye uygun olarak tasarlıyoruz. Bir film yönetmeni gibi bütünü kurguluyoruz. Aslında bizi biz yapan, sadece ürün tasarlamak değil. Mimari ve tasarımı bir arada yapabilmek.

Kısa sürede yurtdışında pek çok ödül aldınız. Bu ödüllerden biraz bahseder misiniz?

- S.Ö: 2004 yılında Wallpaper’ın, "Best Young Designer / En İyi Genç Tasarımcı" kategorisinde seçtiği yedi kişi arasına Türkiye’den ikimiz girdik. 2005’te Londra’da yapılan "Yüzde 100 Design"ın Bursary Winner (bursa layık görülen tasarımcı) ve "Best New Comer / En İyi Yeni Tasarımcı" ödüllerini aldık. 2006 yılında Wallpaper, "Best New Restaurant / En İyi Yeni Restoran" ödülünü bizim tasarladığımız MüzedeChanga’ya verdi. 2006 Eylül ayında da "Yüzde 100 Design"a yeniden katıldık. Mimari çalışmalarımız yurtdışındaki dergilerde çok ilgi görüyor. Mısır Apartmanı’ndaki loft projemiz Almanya, İtalya, Hollanda, İspanya ve İngiltere’deki yayınlarda yer aldı.

Çalışmalarınızın yurtdışında daha çok tanınmasını neye bağlıyorsunuz?

- S.Ö: Birçok kişinin yaptığı gibi birbirine benzeyen tasarımlar ilgi çekmiyor. Bizim tasarımlarımız kendimize ait, daha yeni ve farklı. İstanbullu olmamızın verdiği duygu da yurtdışında anlaşılıyor ve ilgi görüyor. Mimari projelerimiz restoran ağırlıklı. En bilinen çalışmalarımız MüzedeChanga, Kitchenette, Club 29, Bistro 33, Moda Teras, Saloon ve House Cafe’ler. House Cafe, ilk projelerimizden biriydi ve onunla büyüdük. Mekanın oluşumu ve gelişimi, bizim yaşam tarzımızın bir parçası oldu. MüzedeChanga, tasarıma yaklaşımı ve müşterilerinin tasarıma olan hassasiyetiyle bizde ayrı bir yere sahip. Kitchenette, yeni başladığımız ve büyüteceğimiz projelerden.

http://www.yapi.com.tr/haberler/tarzimizdaki-istanbulluluk-yurtdisinda-cok-ilgi-goruyor_51467.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!