Suyun tatlı kârı
Su şirketleri pazarı ele geçirmek için çeşitli yöntemler kullanıyor. Dünya Bankası ve Inter-American Development Bank gibi kredi veren kuruluşlarla sıkı ilişkiler kurarak yeni verilecek kredileri suyun özelleştirilmesi şartına tabi kılmak en geçerli yöntem. Merkezden bağımsızlaştırılmış yerel yönetimler bu açıdan kolay lokma addediliyor. 2004’de Dünya Bankası, dev su şirketlerine verdiği düşük faizli kredi miktarını tam üç kat artırırken, şirketler de faaliyet gösterdikleri ülkelerdeki kur hareketlerinden muafiyet taleplerini dile getirdi. Şirketler, kısaca, mayın tarlasında gül bahçesi arzuluyorlardı. Suyun özelleştirildiği kimi bölgelerde fiyatlar üçe katlanıyor. Mexico City gibi farklı şirketlerin faaliyet gösterdiği metropollerde mahalleden mahalleye değişen fiyatlara rastlanabiliyor. Altyapı, düzelmek bir yana tamamıyla göz ardı ediliyor. Puerto Rico’da şirketler, aldıkları kredileri altyapıya değil, faturalama sisteminin etkinleştirilmesine vakfediyor. Zengin mahalleler dışında yaşayanlara kimi zaman hiçbir hizmet verilmiyor, sular tamamen kesiliyor. Böyle hunhar bir politikanın sonucunda, birçok Latin Amerika ülkesinde, toplumsal hareketler su savaşlarının önemli müdahilleri olarak topyekûn bir siyasi dönüşümün de zeminini hazırladılar, hazırlıyorlar. Öyle ki, belki de Bechtel paravan bir şirket kurarak Bolivya’nın yağmur suyu da dahil tüm su rezervlerini ele geçirmeye kalkmasaydı, önderliğini Evo Morales’in yaptığı mücadele parlamentoya kadar ulaşmazdı. Benzer bir özelleştirme karşıtlığı Venezuella, Uruguay ve Brezilya’da da sonuç verdi. Şimdilerde şirketler gözlerini Afrika’nın su havzalarına dikmiş durumda. Afrika’nın Suyu Örgütü, ufuktaki sert mücadele için idman yapıyor. Avrupa’dan da sesler yükseliyor. 18-20 Mart arasında Dünya Su Toplantısı'nda suyun bir insani hak olarak BM İnsan Hakları Sözleşmesi’ne eklenmesi için talepler dile getirildi. Avrupa Parlamentosu’nun Yeşiller grubundan temsilciler, geçen sene Avrupa Parlamentosu’nda prensipte kabul edilen su ile ilgili kararların hayata geçirilmediğini, özelleştirmenin durdurulması için bir an önce adım atılmasının zaruretini dile getirdi. Kısaca savaş düşmanın kalesine de sirayet etmiş durumda.”
|