br/>
Belki bir Bienal ziyareti sonrasında, belki Beyoğlu'nda gezerken gördünüz, elinize tutuşturuldu. Görünüşte bir İstanbul haritası, 'Zaten buraları biliyorum' diye almamazlık ettiyseniz yanılırsınız. Çünkü şehirlerinde neler olup bittiğini bilmeyen İstanbullular için bu harita. Fatih, Eminönü, Beyoğlu ve Üsküdar çevresine, kamusal alan kaybı, kültürel çeşitliliğin yok edilmesi, evinden edilme, iş ve küçük iş yeri kaybı, eylem alanı, spekülasyon alanı, soylulaştırma, hukuk oyunları, tarihi dokunun yok edilmesi gibi kriterler üzerinden bakıyor. Zeytinburnu'nda neler olacak, Tarlabaşı'nın, Sulukule'nin ıslahı, İMÇ planları, soylulaşan Süleymaniye ve ötesi bu haritada...
Dört aylık bu çalışmanın arkasında üç isim var: Daha önce birçok politik sanatsal projede yer alan Katalan grafik tasarımcı Anna Sala ile enformasyon ve koordinasyon kısmından mesul Ulus Atayurt ve Fırat Genç. İki ay içinde 25 bin adet dağılacak olan bu harita, aslen bir İstanbul dergisi projesi. Harita İstanbul'un yanında, Icon ve Natura dergileriyle birlikte de ücretsiz dağıtılıyor.
Sadece Eminönü'ndeki kentsel dönüşüm projesinden 50 bin kişinin doğrudan etkilendiğini düşünür ve tek tek belediyelerin 'yenileme', 'dönüştürme' harekatlarını birbirine eklerseniz aslında bu, milyonlarca İstanbulluya yol gösterecek bir harita. Üçlüyle Barcelona'dan alınabilecek dersleri ve bu alternatif haritanın lejantını konuştuk.
Böyle bir harita hazırlamak kimin fikriydi?
Anna Sala: Yedi ay önce başka bir proje için İstanbul'a geldim. İstanbul'daki alternatif sanatçılarla tanışmayı, onlar arasında bir bağ oluşturup, sonra bunu tüm Avrupa'ya yayılan alternatif sanatçılar ağıyla birleştirmeyi hedefliyordum. Sonra zaman içinde birçok insanla, Ulus'la, Fırat'la tanıştım. Onlara Barcelona'da hazırladığımız haritayı gösterdim. Bana İstanbul'un da benzer süreçlerden geçtiğini söylediler. Barcelona'da belediye 2004'teki Kültürel Forum'u ve ondan önce de Olimpiyatlar'ı bahane ederek şehirde çok şeyi değiştirdi, birçok bölgede yenileme projeleri uygulandı. Fakat şehir sakinlerinden gelen tepki çok güzeldi, bu haritadan 50 bin tane basıp dağıttık.
Ulus Atayurt: Barcelona haritası bizim İstanbul haritasından biraz daha karmaşık aslında. Onlar Kültürel Forum'a sponsorluk yapan ve sonrasında şehir merkezini soylulaştıran (gentrification) şirketlerle, mesela Irak Savaşı'na katkısı bulunan silah şirketlerinin arasındaki bağları da gösteriyor. Aynı zamanda ekolojik ayakları da var.
Barcelona'nın 'yenilenmesi' nasıl devam ediyor?
A.S.: Şu anda şehirde onlarca otelin, pahalı dairelerin bulunduğu bir bölge var. Bunların çoğu yabancılar tarafından satın alınmış ya da kullanılıyor. Çünkü gerçek Barcelonalılar şehrin banliyölerine kaçmak mecburiyetinde kaldı. Halen sakinlerinin mücadelesi süren bölgeler de var. Buralarda kiliseye ait arazilerde fabrikalar var, onlar yıkmak istiyor, biz sosyal merkezler yapılmasını istiyoruz. Bunun dışında Barcelona haritası için çalışma yöntemimiz İspanya'daki diğer şehirler için de referans oldu. Önümüzdeki ay bütün bu şehirler birlikte bir eylem yapacak. Daha başında olabiliriz, ama İstanbul'un da diğer birçok Avrupa şehri gibi bu aktivist platformda yerini almasını istiyoruz.
Enformasyonu nasıl sağladınız?
U.A.: Çok zor olmadı, İstanbul dergisi üzerinden zaten olan biteni takip ediyorduk. Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü'nden Jean François Perouse son yılları iyi izlemişti, elinde hayli birikmiş malzeme vardı. 15 kişi bize danışmanlık yaptı. Yine de bu tamamlanmış bir harita değil; İstanbul'un sadece yüzde 5'ini kapsıyor.
A.S.: Barcelona'nın küçük bir şehir olması avantaj oldu tabii.
U.A.: Özellikle merkezi seçmemizin sebebi, buraların evrensel bir önem taşıması. Yoksa yıkım her zaman merkezden başlamaz, ki Tuzla'da yaşananları ya da Eyüp gibi yerlerde yaşanacakları biliyoruz.
Bunu normal bir harita sanıp açanlar sonra nasıl tepkiler veriyor?
A.S.: Çok güzel tepkiler alıyoruz. Ama ne yazık ki en büyük takdir yine yabancılardan geliyor. Başka alanlardan bize örnekler veren İstanbullular da çok çıktı.
U.A.: Aynı mantıkla şehrin farklı bölgelerinin haritalarını da çıkarmak istiyoruz. Ama ben bunların Barcelona'daki kadar etkili olacağını sanmıyorum. Birkaç nedeni var. Bir kere birçok Avrupa ülkesinde olduğuna benzer bir iletişim kültürümüz yok. Bunun da sosyolojik sebepleri var. Bizimle kıyaslandığında, Avrupa'da, hizmet sektörünün komünikasyon gibi alanlarında çalışanlar daha büyük bir sayı oluşturuyor, işte tasarımcılar, yazarlar, çizerler... Bu meslek grupları bahsettiğim konularda bir mücadele vermeye başladıklarında daha etkili olabiliyorlar, çünkü geniş bir topluluklar. Burada henüz böyle bir mantalite yok. İkincisi, haritada işaretlediklerimizin büyük kısmı tam olarak başlamadı. İnsanlar başlarına geleceği henüz tam olarak bilmiyor. Onlara gerçek gibi gelmediği için de direnecek cesareti kendilerinde bulamıyorlar.
Fırat Genç: En önemli yanı bu, insanları başlarına gelecekten haberdar kılabilmek... Bu projelerden doğrudan etkilenecek olanlara ulaşmada zorluk çekiyoruz. Diğer taraftan, örneğin Barcelona'da zaten kentsel dönüşüme odaklanmış sosyal örgütlenmeler olduğundan, halihazırda organik bir ilişki var. O yüzden çok küçük bir kitle İstanbul'un dönüştürülme planlarından haberdar. Yapmamız gereken de bu bilgileri herkes için ulaşılabilir kılmak. Bizim derdimiz kimseye ders vermek değil. İstanbullular bahsettiğimiz tüm bu süreci zaten gündelik hayatlarında bire bir yaşıyorlar ya da yaşayacaklar. Biz bu yalın gerçekliği biraz daha görünür kılmak, yani teşhir etmek için yola çıktık. Bu sadece bir başlangıç esasında.
Özellikle merkezi bölgelerde yenilemeden, dönüşümden konuştuğumuzda, nihai amacın daha fazla otel yapmak olduğunu görüyoruz. Siz Barcelona'dan tecrübelisiniz, İstanbul'da yeterince otel yok diye mi gelmiyor turistler?
A.S.: Barcelona artık bir ürün haline geldi, 'şehri satmaktan' bahsediyorlar. Barcelona'nın nüfusu 2.5 milyon, yılda 6 milyon turist geliyor. Artık merkezde yürüyemiyorsunuz bile, şehir tematik bir park haline geldi.
O çevrede yaşayan birçok arkadaşım taşınmak zorunda kaldı, kalanlar da kapılarını, pencerelerin kapayarak yaşamak zorunda. Her şeyin ötesinde hayat o kadar pahalılaştı ki, yaşamamız mümkün değil.
U.A.: Eminönü Belediyesi'nin resmi planı bu: 'Müze şehir'. Bu ne demek? Üst sınıfa yönelik rezidanslar ve sözde tarihi yapılar. Sözde diyoruz, çünkü mesela İMÇ'nin yerine Osmanlı evleri yapmak istiyorlar. Ama burada hiçbir zaman onların inşa etmek istediklerine benzer bir Osmanlı evi olmamış. Yani olmayan bir tarih yaşatılıyor aslında.
F.G.: Kesinlikle. Şehre dair söylemlerinde de bu gayet açık. Hayallerini süsleyen şehir, içinde yaşanılan değil, sadece seyredilen ve para harcanan ucube bir şehir.
Bu mantık, turistleri de aptal yerine koymuyor mu?
A.S.: Kamusal alanın gittikçe kaybolmasıyla, her tarafında kameralar olan bir alışveriş merkezinde gibi yaşıyoruz. Sokağı evin gibi hissetmiyorsun artık.
U.A.: Bu süreç ciddi güvenlik sorunları da doğuracak ve güvenlik sektörü inanamayacağımız kadar genişleyecek. Kanser gibi...
F.G.: Şu anda bile hizmet sektörü içinde güvenliğin çok büyük bir payı var. Üst gelir grubuna hitap eden konut sayısı her gün arttığından, istihdam edilenlerin sayısı da artıyor. İnsanlar bu şekilde ekonomik ve sosyal açıdan bölünmüş oluyor. Kendilerini karşı caddedeki insanlardan korur halde buluyorlar.
U.A.: Çöküntü alanlarının soylulaştırılmasıyla, buraların sakinleri de şehrin dış çeperlerine itilmiş ve daha da marjinalize edilmiş oluyorlar. Dış görünüşte şehir merkezinde güvenliği sağlamak kolaylaşacak gibi görünüyor, ama araştırmalar aksini söylüyor. Örneğin Los Angeles'ta böyle oldu. Sonuçları beş yıl içinde göreceğiz. Pentagon son 15 yıldır küçük ölçekli şehir savaşlarına hazırlanıyor. Gidişat bu yani...
Sosyolojik açıdan yürümüyor, yatırımcılar açısından yürüdüğü bir örnek var mı?
A.S.: Kısa vadede çok büyük paralar kazanılıyor, ama uzun vadede bütün şehirler birbirine benzerse ne olacak?
U.A.: İlk ekonomik krizde, ki çok büyük bile olması gerekmiyor, doğrudan etkilenen turizm sektörü olacaktır. Süleymaniye'de butik oteller açabilirler, ama aynı zamanda orada yaşayan insanlara turizmciliği öğretip onların da bu işten kazanmasını sağlayabilirler. Havana'da, Bogota'da böyle modeller uygulandı.
|