br />
'Melezlik semtin yararınadır'
Yanı başlarındaki insanlar farklı hayatlar yaşarken yoksullukla mücadele eden
insanlar, yine de 'bizim hayatımız bu' diyerek durumu kabul etmişler. Hiçbir
zaman kavuşamayacağımız hayatları izlemeye de razıyız gibi bir görüntü
sergiliyorlar. Fakat gecekonduda oturanlar 'buralar yıkılacak mı?' endişesini
taşımaktan da geri kalmıyor. Peki, şehir planlanırken zenginle fakir bu kadar
ayrıştırılmadan bir yapılanma içerisine gidilseydi durum nasıl olurdu? Bu
sorunun cevabını Mimar Korhan Gümüş,
Galata'dan yola çıkarak veriyor. Gümüş; 'Galata projesi
başladığı zaman orada fakir halkın arasına yerleşen eğitimli ve şehirli
insanlarla normal halk arasında bir temas başladı. Temas olunca da insanlar o
bölgenin yıkılmasını engellediler. Melezlik, semtin yararına olacak bir şeydir.
Biz güvenlik gerekçesiyle siteler oluşturduk. İnsanlar aynı yerde oturmalarına
rağmen aynı yerde oturuyoruz hissini kaybetti.' diyor. Korhan Gümüş'ün melez
semt tanımlamasına Prof. Dr. Murat Güvenç de katılıyor. İçinde
bulunduğumuz yeni dünya düzeninde zenginin ve fakirin hayatının hiç birbirine
değmediğini söyleyen Güvenç, bunu kamusal alanın çöküşü olarak değerlendiriyor.
Güvenç, "Fakir insanlar zengin insanların bulundukları bölgelere giremezler,
çünkü bırakmazlar. Güvenlik gerekçesiyle bu kadar ayrıştırılmış hayatlar
oluşturuluyor." diyor.
Şimdi İstanbul'un varoşu sayılan birçok yerin hemen yanında isimleri
birbirinden sükseli yeni konutlar yapılıyor. Yüksek duvarlar, kapıdaki güvenlik
hemen az ötedeki insanların oranın kapısından içeri bakmasını dahi engelliyor.
Zenginler lüks arabalarına binip o insanları görmeden yanlarından geçip giderken
onlar zenginlerin hayatına bazen imrenerek, bazen şaşırarak bakıyor. Fakat
birçoğu Maslak'ta plazaların ortasında inek besleyip 'Bu bizim hayatımız,
onların hayatı bizim için sadece seyirlik.' diyen teyze kadar da durumu
sindirmiş görünüyor.
Yoksullar, güvenli alanın dışında kalıyor
Korhan Gümüş - Mimar: "Kamusal alan dediğimiz şey aslında
farklılıkları bir arada bulunduran bir alandır. Kamusal bu çoğulculuktan oluşan
bir şeydir. Çünkü orada insanlar birbirleriyle karşılaşma zemini bulurlar.
Tehlikelere, çatışmalara karşı toplum birtakım önlemler alır. Şimdi kamu
ayrışıyor. Birtakım insanlar güvenli sitelere taşınıyor. Fakat yoksullar bu
güvenli alanın dışında kalıyor. Şu andaki şehir planlamalarının seçkinlere
hizmet eden bir hali var. Kentteki değişimleri analiz eden bir sistemimiz yok.
Hangi sektörler büyüyor, hangi sektörler küçülüyor? Yoksullaşma kader gibi
algılanıyor, yoksulluk kader değil. Kamu burada semtteki yoksulluğu dışlamak
yerine bunu veri kabul ederek dönüştürmeye çalışmalı."
İnsanlar kendilerini güvenli sitelere hapsediyor
Prof. Dr. Murat Güvenç: "60-70'lerde Türkiye'de gecekondular
şehrin etrafındaydı ama şimdi şehir büyüdüğü için şehir oralara doğru kaydı.
Artık zenginlerle fakirler birbirlerinin mahallelerine girmiyor. Bu süreç
kamusal alan denilen şeyin çöktüğünü gösteriyor. Zira artık herkes kendisini
sitenin içerisine hapsediyor ve birbirini dışlıyor. Zenginler kendilerini
'güvenli' yaşadıkları kabuklar içerisine hapsediyorlar. Kabuklar içerisine
hapsedemeyenler de hapsedenlere öykünüyor."
|