ukarıda "Şehirciler Tartışıyor"(1) adı altında düzenlenen forumun çağrı metninden bir alıntı bulunuyor. Aslında benzer etkinlikler birçok kurum, kuruluş bünyesinde gerçekleştirilirken bu defaki farklılık adeta meslek insanlarının çığlığını kendileri ifade etmelerinden kaynaklanıyor. Çünkü bu forum, yaşanan hızlı ve büyük değişimler ile etkilenen/parçalanan hayadarımız, bu değişimin belirleyicisi/tetikleyicisi olarak sürecin merkezindeki konumlarıyla her geçen gün gündeme daha çok yerleşen kenderimize yönelik; planlama meslek alanının içeriğini, dayandığı ilkeleri yeniden sorgulayan, toplumsal adalet ve eşitliği merkezine koyan, ahlaklı bir meslek anlayışına ulaşabilmek için fikirler/politikalar üretmek amacıyla yola çıktı.
Bu sürecin içerisinde var olan insanları, sürecin birer öznesi haline getirerek ortak sorunlarımızı ve geleceğimizi demokratik, ilkeli ve kapsayıcı bir şekilde tartışılabilir kılmak, fikirlerin ve uygulamaların takipçisi olan yöntemler geliştirebilmek, toplumun tüm kesimleri ile birebir ilişkiler kurabilen ortak bir tartışma ve hareket zemini oluşturabilmek için "aşağıdan yukarıya" bir şekilde bir araya geldi. (2)
Planlama meslek alanı nereye?
Gerçekten de planlama mesleği, bugün belki de hiç olmadığı kadar kamuoyunun gündeminde yer almakta. Denetlenemez rant arayışlarının günden güne eşitsizlik ürettiği yaşam alanlarımızda kent planlama, bir mücadele/müdahale ve düzenleme biçiminden çıkıp, kimi zaman bir meşruiyet aracı biçiminde kullanılarak, çeşidi aşındırma faaliyederi ile karşı karşıya kalabiliyor. Dolayısıyla gerek hukuksal, gerek mesleki anlamda sorunlar, karışıklıklar ve çözümsüzlükler ile karşı karşıya kalan planlama mesleğinin yeniden ele alınıp ilkesel olarak savunulması, geliştirilmesi gerekmektedir.
Bu bağlamda düzenlenen forumun atölye konularından birini "meslek alanı/insanı" üzerine tartışmalar oluşturuyordu. Bu tartışmalardaki konular arasında ise yine sermayenin bugün kentler ve planlama üzerindeki edcisi, büyük bir alanı kapladı. Gerek kentlerde yaşanan değişimler, yaratılan eşitsizlikler, gerek planlama hizmetlerinin üretilmesi, gerekse meslek içerisinde çalışanların hakları konusunda sermayenin konumu ve buna yönelik yapılabilecek düzenleme ve politikalar ana ekseni oluşturdu. Burada yine örgütlülüğün, ilkesel hedef ve programların toplumda karşılığının bulunmasının önemi ortaya çıkıyordu.
Planlama mesleğinin hedef ve ilkeleri
Planlama mesleğinin (ve diğer mesleklerin) eğitiminden uygulamasına kadar çeşitli ilkeler etrafında birleştiği bir gerçektir. Ancak bu ilkelerin toplumda karşılığının olup olmadığı, siyasi ve iktisadi baskılar altında ne derece uygulanabildiği ortada. Aşağıda, önümüzdeki dönemde planlama mesleğinin dayanması gereken, "Şehirciler Tartışıyor" forumunun ortak bildirisinden çıkmış sonuçlar yer almaktadır:
1. Planlama, toplumsal adalet ve kamu yararı için yapılmalıdır.
2. Yapılan planlar, sosyal hak ve ihtiyaçlara uygun olmalıdır.
3. Planlama, çok boyutlu bir disiplin olarak kabul edilmelidir.
4. Planlama yapılırken, toplumla bire bir ilişki kurulmalı, katılım sağlanmalıdır.
5. Planlama sürecinde, bilginin üretimi ve yayılması önemli bir öncelik olmalıdır. Bilgi, muhataplarıyla birlikte üretilmeli ve sonuçlar her aşamada muhataplarıyla paylaşılmalıdır.
6. Planlama süreçleri, dinamik ve belirsizlik içindeki bugünün dünyasında, geleceğe dair bir gelişmeyi öngörmeli ve yönlendirmelidir.
7. Planlama hukuka uygun olmalıdır. Bugünkü mevzuat yapılanmasını uyumlu hale getirecek, geliştirecek ve şehircilik ilkeleri ile örtüştürül-mesini, daha şeffaf ve katılımcı bir planlama sistemini mümkün kılmasını sağlayacak bir hukukî mekanizmanın altyapısı oluşturulmalıdır.
8. Planlama süreçlerinde örgütlülük şarttır.
9. Koruma ve yaşatma öncelikli kriterler olarak benimsenmelidir.
10. Planlamada analiz süreçleri etkin ve paylaşıma açık olmalı, uygulamaya yansıtılmalı, geri beslemeler yapılmalıdır.
11. Meslek alanı içerisinde planlama yapan kurumlar ve üretilen planlar takip edilmeli ve denet-lenmelidir. Bir otokontrol mekanizması kurulmalıdır.
12. Meslek eğitimi bilimsel ve yenilikçi bir anlayışla ele alınmalıdır.
13. Planlama mesleğine dair, meslek odası-üniversite-kamu kuruluşlarının ilişkisi daim tutulmalıdır.
İşte yukarıda sıralanan temel ilkeler etrafında planlama mesleğinin ilkesel değerleri yeniden ele alınmalı ve savulmahdır. Kenderimizdeki her türlü plan/proje çalışmaları, siyasilerin ve sermaye odaklarının seçimleriyle sınırlı, tepeden inme kararlarla değil, planlama bütünlüğü içerisinde, toplumsal adalet ve kamu yararı önceliğinde gerçekleştirilebilmelidir. Bugün planlama mesleği ile toplum arasındaki bağların güçsüz olduğu, birçok insanın kenderde ortaya çıkan sorunların sorumluları arasında şehir plancılarını ve mesleğini sorumlu tuttuğu ortadadır. Bu nedenle planlamanın da, toplumla organik bağlar kurması ve kendini ifade etmesi gerekmektedir. Geleceğe yönelik öneri, fikir ve projelerini ortaya koyması gerekmektedir. Artık, imar parseli merkezli "imar planı" anlayışından, insan ve doğa merkezli bir kent planlamasına geçişi gerçekleştirecek araçlar geliştirmeli ve uygulama alanları yaratılmalıdır.
Bunların gerçekleştirilmesinde, mesleğin uygulamasındaki insanların hizmet üretme ve çalışma koşularına yönelik araçlar geliştirmek durumundadır. Bugün çalışan plancılar üretim süreci içerisinde emekçileşmiş durumdadırlar, çalışma ve sosyal güvenlik haklar giderek aşınmaktadır. Ücreder ve çalışan plancıların özlük haklarıyla ilgili ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Siyasi baskılar ve taşeronlaşma ile karşı karşıya kalan kamu kurumlarındaki faaliyeder, planlama kurumunu ciddi bir şekilde aşındırmaktadır. Serbest bürolar da yine benzer bir süreci yaşamakta, rant arayışlarına karşı çıkma araçları ellerinden alınmakta ve piyasa mantığını kabullenmeye zorlanmaktadırlar. Bu anlamda da Meslek Odası (3) örgüdülüğünü geliştirmek ve dayanışma ağlarını güçlendirmek en önemli araçlar olarak ortaya çıkmaktadır. Odanın meslektaşları, kamu yararı, ve "mekân" için siyaset yapmasının peşinde olması gerekmektedir.
Bitirirken ya da yeniden başlarken...
Tüm bu yazılanlar çizilenler, içerisinde yeni unsurlar barındırsa da, büyük ölçüde ilk defa ortaya konmuş sözler değil. Ancak yeni olan bir şey var ki, bu tartışmaların ve takip edecek diğer eylemliliklerin, sürecin içerisindeki insanlar tarafından, en temelden, demokratik bir şekilde kugulanması. İşte bu hepimizin yeni yeni karşılaştığı bir öğrenme süreci. Bu yüzden açık tartışma süreci, birbirimizi anlama ve ortak hareket geliştirme açısından oldukça önemli ve 'sürekli' hale getirilmeli. Aynı zamanda süreç toplumun tüm diğer kesimlerine, üniversitelere, meslek ve sivil toplum örgütierine, kamu kuruluşlarına, öğrencilere, çalışanlara, işsizlere, kadınlara, engellilere... yani bu kentte insanca yaşama hakkı bulunan herkesle paylaşılmalı ve bir arada hareket edebilme zemini geliştirilmeli. Belki bunlar ufak adımlar ama bu adımların başka başka yerlerde çoğaldığını görmek hâlâ umut verici.
Gürkan AKGÜN
|