İkiçeşmelik yokuşunu tırmanırken, başınızı sola
çevirdiğinizde adeta bombalanmış, savaştan geriye anı kalmış bir bölge gibi
duran Azizler Sokağı’yla karşılaşıyorsunuz. Yıkık dökük
binaların ardından İzmir’in ilk yerleşim yerlerinden
Agora kalıntıları görünüyor. Bu manzaranın en önünde duran,
iki-üç duvarı ile zar zor ayakta durabilen bina ise, bugünlerde tüm dikkatleri
üzerine çekiyor. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın müze
olma ihtimalinden bahsettiği İzmir’deki o tarihi bina, 17’nci yüzyılda kendini
mesih ilan eden İzmirli Yahudi Sabetay Sevi’nin evi...
En az 400 yıllık olduğu tahmin edilen eve yaklaşırken, çökeceğini düşünseniz
de mağaraya benzeyen iç bölümü, delhizleri, mum isiyle kararmış duvarları
merakla insanı içine çekiyor. Uzun yıllar Sabetay Sevi’nin olup olmadığı
tartışma konusu olan evin hikayesini anlatalım...
“Ev kurtarılsın diye Facebook’ta sayfa bile açıldı”
Hikayeyi araştırırken bulduğumuz, Türkiye’de bu konuyla ilgili bir numaralı
adres olarak gösterilen kişi kimliğini açıklamak istemiyor ama 2006’dan bu yana
yaptığı araştırmaları ve görüşülebilecek adresleri paylaşıyor. İstanbul’da
yaşasa da sık sık İzmir’e geliyor. Evin kurtarılması için Facebook’ta sayfa bile
oluşturulduğunu söyleyerek başlıyor hikayeyi anlatmaya:
-15 Kasım 1925 tarihli Resimli Dünya gazetesinde, Lambat Sokağı’nda bulunan
Sabetay Sevi’nin evinin, Hayim Katan adlı bir Musevi’ye it olduğunu ve de içinde
Çikurel ailesinin ikamet ettiği belirtiliyor. 1949’daki ev sahibi Hayim Katan’in
ailesiyle beraber İsrail’e göç etmesiyle birlikte eve çingeneler yerleşiyor.
1990’larda ayakkabı atölyesi olarak kullanılıyor. Daha sonra terk ediliyor,
harabe ve çöplük haline geliyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin projesi
doğrultusunda etrafı yıkılıp temizleniyor. Bu evin yeri yazılı kaynaklarca 84
yıl öncesinden itibaren tespit edilmiş.
-İnternet yoluyla vaktiyle bu evde yaşamış olan aile fertlerine ulaştım. Son
50 yıl içinde evi ziyaret etmiş ve bana anılarını anlatmak isteyen yedi kişiyle
temas ettim. İsrail’in İkinci Cumhurbaşkanı olacak olan Yitzhak Ben-Zvi’nin
1940’larin başında evi ziyaret ettiğini öğrenmem, son 50 yılda bu evin
restorasyonu için sekiz değişik teşebbüste bulunulup bunların başarısızlıkla
sonuçlanması ve vaktiyle burada kalmış çingenelerin evin “mübarek” bir şahsiyete
ait olduğuna inanıp mumlar yakıp dua etmeleri beni en çok şaşırtan şeyler oldu.
- Umarım bu ev artık hak ettiği ilgiyi bulur ve İzmir’in kültürel hayatına
kazandırılır. Konunun herhangi bir açılımla irtibatı yok. Eğer İstanbul’da
Kültür Bakanlığı’na bağlı bir Adam Mickiewicz Müzesi varsa, Tekirdağ’da Rakoczi
Müzesi varsa İzmir’de Sabetay Sevi Müzesi neden olmasın? Böyle bir şey çoktan
gerçekleşmeliydi.
“Kimisi unutmak istiyor, kimisi unutulmak istiyor”
Amerika Furman Üniversitesi’nin Tarih Bölümü’nde görevli Doç. Dr.
Cengiz Şişman başta İstanbul ve İzmir’de olmak üzere 60-70 bin
Sabetayist bulunduğunu ve 4 bin kadarının ritüelleri sürdürdüğünü anlatan
Şişman, evin yurtdışından “görünüşünü” şöyle anlattı:
-“Uluslararası akademik camiada evin korunması gerektiğine dair kuvvetli bir
kanı var. Evin ne olarak kullanılacağı konusunda, hem Yahudi vatandaşlar hem de
Sabetayist kökenliler hassas. Yahudiler tarihlerinin “karanlık” bir sayfasını
tekrar hatırlamak istemiyorlar, seküler Sabetayistler bu tarihi geride bırakmak
istiyor, “inananlar” ise gereksiz bir şekilde dikkat çekmek istemiyor. Zaten
daha önce birtakım somut adımların atılmasını engelleyen de bu hassasiyetler.
Sabetay Sevi kimdir?
17’nci yüzyılda İzmir, Agora’da doğdu. Osmanlı döneminde 1665’te kendini
mesih ilan etti, Yahudi din adamları da onu hain ilan etti. Yargılandı, idamdan
kurtulmak için Müslümanlığı seçti. Bu görünüşte bir Müslümanlıktı. İzmir ve
Selanik’te yoğunlaşan cemaati, uzun yıllar dış görünüşte Müslüman, içte Sabetay
inancına sahip bir hayat sürdü. Cemaat, cumhuriyet döneminde kapalı yapısından
zaman içinde sıyrıldı.
|