stanbul'u sarsan "patlama"nın yarın birinci haftası.. Sayfalar dolusu haber, yorum, demeç ve ekranlar dolusu tüyler ürpertici görüntülerin sayısız kez yinelenen "resmî gerekçe"leri şunlar:
20'yi aşkın insanımızı yitirdiğimiz, 100'e yakın yaralının yaşamında travmalar yaratan ve kim bilir kaç liralık maddi zarara yol açan Davutpaşa infilakının temel nedeni "ruhsatsız" olmasıymış!
İnanalım mı?
Bu akıl almaz felaket, mahalle arasındaki kaçak imalathanelerin "kamulaştırılamama" sı; bundan ötürü de "yıkılamama" sı nedeniyle yaşanmış..!
İnanalım mı?
Yeni yıla girerken de aynı gerekçeleri Zeytinburnu' nda çöken apartmandan sonra işittik.. Koca binanın çatırdayarak yerle bir olmasının ardından, yine sadece bir hafta süren, sonra da unutulan yayınların "resmî konuklar" ı koro halinde yinelediler; "gecekondudan dönüşen bu binalar için kamulaştırma gerek; ancak para yok!"
İnanıyor muyuz?
Artık neredeyse hemen her ay başımıza gelmeye başlayan böylesi imar felaketlerinin karşısında, devletin ve yerel yönetimlerin yasal ve parasal açmazlarını daha kaç ay, kaç yıl, "vah vah öyle mi" diyerek işiteceğiz?
Şubat ayının da patlamasını, çatlamasını, çökmesini, su basmasını, yıkılmasını.. beklemeden birinci sorudan başlayalım.
'Makbuz'lu kaçaklar!
İnfilak eden Davutpaşa'daki maytap, havai fişek ve meşale "fabrikacığı" nın ruhsatsız olması demek; "izinsiz" olması anlamına gelir; çünkü 'ruhsat' Arapça "izin" demektir.
Peki, aynı tesis acaba elektriği de kaçak mı kullanıyordu? Hayır! Çünkü elektrik şirketi "resmen" elektrik satıp para kazanıyordu.. yani infilak edenler, devletin elektrik abonesi idiler.. hani izinsizdiler???
Benzer şekilde su, doğalgaz, çalışanlar için toplu ulaşım hizmeti, hatta çöplerinin alınması, önündeki kaldırımın yapılması ve kanalizasyon kullanımı için de belediyeye "makbuz karşılığı" nda kim bilir kaç yıldır para ödüyorlardı.. hani izinsizdiler???
Ayrıca, aynı "yasadışı"! yerdeki üretimlerinden ötürü elde edilen kazancın vergisi de devlete ödenirken; eğer iktidardan yana iseler, yılda belki de sadece 1 kez; muhalefet partilerinden yanaysalar, eminiz ki her hafta, maliye memurlarının ziyaretine uğradılar. Hani izinsizdiler??
İşte bu kayırmacı düzen, yıllardır sorgulanmadığı için, gazeteleri okuyanlar, ekranlara bakanlar, "ah şu ruhsatsız yapılar.." deyip bir sonraki felakete kadar yine uykuya dalıyorlar...
'Acil' kamulaştırma!
Gelelim "parasız" lığa.. Ankara'da Türkiye'nin en büyük masası.. başında Başbakan; etrafında da bilmem kaç tane bakan... Hepsi de okumuş yazmış, kerli ferli ve memleketten sorumlu...
Daha birkaç ay önce "acil kamulaştırma" kararı aldılar. Ardından milletin parasından da "acil ek bütçe" yarattılar. Neresi için mi? Sakın yanılmayın; ne Zeytinbunu'ndaki gibi her an çökmeye hazır apartmanlar için; ne de Davutpaşa'daki gibi her an patlamaya hazır, "sözde izinsiz" tehlikeli imalathaneler için...
Hatta yine her an beklenen deprem için bile değil...
Bu çok acil kamulaştırma kararı, merdivenleri nedense hep koşarak çıkan, yaşını başını almış bakanlar tarafından Sulukule için alındı.
Bin yıldır aynı semtte, aynı asudelik içinde, aynı neşeyle, aynı insancıllıkla ve hep şen şakrak ve mutlu yaşayan "Romanlar"ın, sanki başlarına her an göktaşı yağacakmış ya da yer yarılıp içine gireceklermiş gibi, oradan acilen çıkartılmalarını sağlayacak "acil" kamulaştırma kararı, bir çırpıda imzalanıverdi. Hem de hangi anayasayı yaparlarsa yapsınlar, yine "anayasaya aykırı" olacak bir "emlakçı devlet zihniyeti" yle..
Şimdi yıkmaya bile başladıkları Sulukule'yi, TOKİ eliyle satılık lüks daire arsalarına dönüştürüyorlar; yani kamulaştırmayı "kamusal bir alan" yaratmak için değil, emlak pazarına "arazi" sağlamak için yaptılar...
Sakın Davutpaşa da işte bu aymazlığa sinirlenerek, kızmak isterken infilak etmiş olmasın?.
|