b>PÜKAD Başkanı Tamer, en büyük rakibimiz Almanya’da, pazarın küçülmesi nedeniyle firmaların Türkiye’ye yöneldiğini söyledi...
Türkiye’de toplam PVC pencere üretiminin yüzde 70’ini PÜKAD üyesi olan 9 firma karşılıyor. Sektörde, 50’ye yakın firma; İstanbul, İzmir, Konya, Kayseri, Ankara ve Gaziantep’de faaliyet gösteriyor.
Sektördeki üretim kapasitesi fazlalığı, kalitesiz üretimi de beraberinde getiriyor. Genel ekonomik konjonktürdeki olumsuzluklara rağmen PVC sektörü, 2002 yılında yüzde 20 büyürken, 2003 yılında sektör yetkilileri, bu büyümenin daha da artacağına dikkat çektiler.
PÜKAD üyesi ilk 9 firma ise sırasıyla şöyle; Adopen, Ege Profil, Esen Profil, Fırat Plastik, Pak Plastik, Pilsa, Pimaş, Kompen ve Tecnoplas.
SEKTÖRÜ KALİTELİ ÜRETİME YÖNLENDİRİYORUZ
Plastik Profil Üreticileri Kalite Birliği Derneği (PÜKAD) Başkanı Muzaffer Tamer, markalardaki ‘pen eki’nin, kalitesiz ürünleri çağrıştırdığı için, PVC kapı ve pencere ihracatında Türk markalarından bu ekin çıkarılmaya başlandığını söyledi.
Muzaffer Tamer, özellikle Rusya, Romanya, Bulgaristan ve Türk Cumhuriyetleri’ne yapılan ihracatta kalitesiz ürünlerden dolayı, Türk malı imajının zedelendiğini ifade etti. PVC’de ihracat ve ithalatın kalite kontrolü altına alınamadığını anlatan Tamer, “Markalardaki pen eki, kalitesiz ürünleri çağrıştırdığı için, Türk firmaları değişik markalarla ihracat yapmaya başladı. Bu pazarlara yeni giren firmalar, artık çok zorlanıyor. Pen kelimesini sadece bu pazarlarda yerleşmiş firmalar kullanabiliyor. Pazara yeni giren bir Türk firmasının pen markasıyla çok fazla şansı yok” dedi.
Türkiye’de 30’dan fazla merdivenaltı üreticisinin, kalitesi belli olmayan şekilde üretim ve ihracat yaptığını kaydeden Tamer, buna karşın hiçbir önlem alınamadığını belirtti.
PÜKAD olarak uyguladıkları kalite standartlarının, AB normlarının da üzerinde olduğunu kaydeden Muzaffer Tamer, “9 üyemiz dışında, bu standartları uygulayabilecek en fazla üç firma daha çıkabilir. Geçen yıl kalite standardımızın tüm sektörde uygulanması için TSE yetkililerine öneride bulunduk. Ancak önerimiz ciddiye bile alınmadı” diye konuştu.
Türkiye’de yıllık 300 bin ton PVC üretim kapasitesi bulunduğunu, ancak iç ve dış satışların 140 bin ton olduğunu kaydeden Tamer, Türkiye’nin en büyük rakibi olan Almanya’da da üretimin azaldığını belirterek, “Fiyat konusunda Alman firmaları ile rekabet etmek çok zor. Almanya’da da inşaat sektörünün durması, PVC ürünleri talebini daralttı. Bu yüzden Alman firmaları, dış pazarlarda daha agresif bir politika izliyor. Kapasite fazlası nedeni ile bazı şirketler birleşirken, bazı büyük gruplar bu işten çekilmeye çalışıyor. Hatta Almanya’nın iki büyük üreticisi, kendilerini alması için Türk şirketlerine çağrıda bulunuyor. Ancak henüz bir görüşme olmadığını zannediyoruz” şeklinde konuştu.
Öte yandan, Türkiye’de plastik profil üretiminin yüksek teknoloji ve sermaye gerektirdiğine de dikkat çeken Tamer, “PÜKAD’ın hedefleri arasında bitmiş pencereyi; profilinden aksesuarına, contasından camına, üretim makinelerinden, standartlara uygun pencerenin yerine takılmasına kadar her şeyi standart altına almak.
Ayrıca plastik pencere sektörüne hizmet etmek üzere Pencere Okulu açarak, doğru üretimi, montajı, servisi vererek, bu konuda eğitimli insanlar yetiştirmek ve sektöre kazandırmaktır” diye konuştu.
KAYIT DIŞI EKONOMİ EN BÜYÜK SORUN
Egepen Genel Müdürü Ergün Çiçekçi, Türkiye pazarının yüzde 12’sine sahip olduklarını belirterek, “Açıklanan tonaj bilgileri çok gerçekçi olmasa da pazarın % 12’sine hakimiz. 2003 yılının ilk dokuz ayına göre satışlarımız 26 milyon Euro’yu aştı, ihracatımız ise ciromuzun yüzde 10’unu oluşturuyor.
Ege Profil A.Ş. ve Egepen Deceuninck markası artık 50 ülkede faaliyet gösteren bir dünya şirketinin Türkiye yatırımıdır” dedi.
Sektörün sorunlarına da değinen Çiçekçi şunları kaydetti:
“Sektörün en büyük sorunu kayıt dışı ekonomi. Buna bağlı olarak hızla gelişen sorunlar; kalitesiz üretimler ve arz fazlası. Sağlıklı işleyen hiçbir ekonomik yapıda aynı sektörde çalışan 82 üretici bulamazsınız. Bugün, Almanya’da kaliteli PVC profil üreticilerinin sayısı 10’u geçmez, İngiltere ve Fransa’da da durum aynıdır. Kayıt dışı ekonomi denetim altına alındığı gün, bir doğal seleksiyon yaşanacak ve üretici sayısı hızla olması gereken noktaya gerileyecek. O zaman kaliteli üretim yapan ve ödediği vergiler ile yaratacağı istihdamla bu ülkeye katkı sağlayan şirketlerin hangileri olduğunu hep birlikte göreceğiz.”
57 ÜLKEYE İHRACAT YAPIYORUZ
2004 yılındaki hedeflerinin 80 milyon dolar ciro ve 20 milyon dolar ihracat gerçekleştirmek olduğunu dile getiren Esen Şirketler Topluluğu Yönetim Kurulu Başkanı Salih Esen, “1976 yılında iki makineli bir atölye ile başladığımız sektörde, bugün dev kuruluşlarla rekabet ediyoruz. Ülkenin yaşadığı tüm krizlere ve olumsuzluklara rağmen yatırımlarımıza ara vermedik. Son iki yılda 5.5 milyon dolarlık yatırım gerçekleştirdik.
2004 yılını bir önceki yıla göre ikiye katlayarak, 80 milyon dolar ciro ve 20 milyon dolar ihracat hedefine yürüyeceğiz” şeklinde konuştu.
Esenpen olarak 57 ülkeye ihracat yaptıklarından da bahseden Salih Esen, “Rusya, Türki Cumhuriyetler, Balkanlar ve Kuzey Afrika’ya yapılan ihracatta önemli artış sağladık. Avrupa için yarattığımız Weissesen markası, Avrupa pazarında bize ivme kazandırdı. Bugün 57 ülkeye ihracat gerçekleştirmenin gururunu yaşıyoruz” diye konuştu.
Türkiye’de bazı kişilerin PVC doğrama sektörüne girmesinde farklı amaçları olduğunu öne süren Salih Esen, “Para aklamak için bir ya da iki hat kurarak, PVC doğrama sektörüne girenler var. Piyasada büyük bir arz fazlası oluştu. Şu anda hiçbir ülkede olmadığı kadar üretim var. Araştırmalara göre 2005 yılında sektörde sadece 10 firma kalacak” şeklinde görüş bildirdi.
KALİTESİZ ÜRETİM FAZLA
WinSA’nın Avrupa’daki 5 büyük PVC fabrikasından biri olduğunu belirten Pilsa Plastik Grup Müdürü Hakan Aldinç de, “Türk PVC pazarı kalite açısından sürekli kötüye gidiyor. Türkiye’de bu alanda faaliyet gösteren 45’in üzerindeki firmanın toplam kapasitesi, 350 bin ton. Firmalar kapasitesinin çok altında çalışıyor.
Sektörde 10 firmayı saymazsak, geri kalan firmaların ortalama kapasitesi bin-bin 500 tonlar seviyesinde. Bu, uluslararası pazarlarda rekabeti getirecek rakamlar değil” şeklinde konuştu.
Gerekli makine ve ekipman yatırımının sağlanması için üretim hacminin belli bir tonajın üzerine çıkması gerektiğini ifade eden Aldinç, Türkiye’de fiyatta rekabet etmek için kaliteden vazgeçildiğini söyleyerek, söyle devam etti:
“Sektörde kayıt dışılık da çok yoğun. Tüm bu nedenlerle firmalar büyüyemiyor. Firmalar büyüdükçe kayıt dışı ile mücadele etmeleri zorlaşıyor. Almanya’da firma sayısı 10’u geçmez. Ancak, her bir firma 100 bin tonun üzerinde üretim yapıyor. Bu firmalarla rekabet etmeye çalışıyoruz.”
|