rman Mühendisleri Odası (OMO) Marmara Şubesi eski başkanlarından Salih Sönmezışık, Türkiye genelinde olduğu gibi İstanbul'daki ormanların talanında da özel tahsislerin en büyük paya sahip olduğuna dikkat çekerek " İstanbul ormanlarından 172.370 dekarlık bir alan 2/B uygulaması ile orman sınırları dışına çıkarıldı. Herkes bununla uğraşıyor ama aynı ormanlardan yaklaşık 1500 kişi ve kuruluşa 198.000 dekar genişliğinde som orman alanları tahsis edildi ve hesabını bizden başka bilen veya soran yok. Turizm Yasası ve Orman Yasası'nın 17. maddeleri olduğu sürece Orman Genel Müdürlüğü arsa ofisi gibi çalışmaya devam edecek" dedi.
Sönmezışık, Türkiye ormanlarını şantiye alanlarına, beton çölüne dönüştüren 12 Mart 1982 tarihli 2634 sayılı yasanın Bakanlar Kurulu'na doğal ve sosyo-kültürel değerlerin yoğunlaştığı bölgeleri turizm bölge alanı ve merkezi olarak tespit yetkisi verdiğini belirtti. O günden bu yana ülkeyi yöneten iktidarların, Türkiye'nin en güzel coğrafyasında bulunan devlet ormanlarını turizm bölgesi olarak ilan ederek talan ettiklerini vurgulayan Sönmezışık, "Bu yasaya göre 2002 yılı sonuna değin 48.844.135 metrekare devlet ormanı turistik tesis yapılması için tahsis edildi. Ege ve Akdeniz'in en güzel kıyıları betona dönüştü ve bu rakam 200 metre genişliğinde 1639 km. uzunluğunda bir sahil şeridini oluşturuyor. Muğla'nın 1100 kilometre sahili olduğu göz önüne alındığında olayın korkunçluğu meydana çıkıyor" dedi.
Vahşi yasa
2634 sayılı Turizm Yasası ile uzun yıllar hiç kimsenin baş edemediğini söyleyen Sönmezışık, AKP'nin de Temmuz 2003'te çıkardığı 4957 sayılı yasa ile kimsenin baş edemediği bu Turizm Yasası'nın kapsamını daha da genişlettiğini vurguladı. Sönmezışık, Bodrum yarımadasının Gökova Körfezi'nde bulunan son 13 koyun bu yıl talana açılmasının, bu " vahşi yasa" ile gerçekleştiğine dikkat çekerek "Acarlar özel ormanı ile uğraşmayı çevrecilik sanan kurumlar ve medya yetkilileri, Gökova Körfezi'nin o muhteşem koylarından biri olan Kissebükü koyunun katledilmesi konusunda, Bodrum'daki gönüllü arkadaşlarımızın oluşturduğu Mavi Yol Girişimi'nin feryatlarını duydular mı acaba?" dedi.
Sönmezışık, turizm alanı dışında kalan ormanların tahsis edilmesi için de 6831 sayılı Orman Yasası'nın 17. maddesi değiştirilerek "kamu yararı'' adı altında ormanlarımızın her tür yatırıma açık alan haline getirildiğini kaydetti. Sönmezışık, Orman Genel Müdürlüğü kayıtlarına göre 17. madde kullanılarak Türkiye ormanlarından 2002 yılı sonuna kadar, 18.937 kişi ve kuruluşa 9.460.000 dönüm orman alanının tahsis edildiğini belirlediklerinin altını çizdi.
AKP iptal edilen yasayı yeniden çıkardı
Ormancılık dışı yatırımlara devredilen bu alanların verimli orman alanlarının yüzde 11'ini , ülke genel alanlarının ise yüzde 12'sini oluşturduğunu belirten Sönmezışık, odanın bu uygulamayı yargıya taşıdığını anımsattı. Sönmezışık, "Bu uygulama ile ilgili İstanbul 2 No'lu İdare Mahkemesi'ne başvurduk. Mahkeme konuyu Anayasa Mahkemesi'ne götürdü. Bu maddenin talan ile ilgili 3. fıkrası Anayasa Mahkemesi tarafından 17.12.2002'de iptal edildi ancak AKP iktidarınca aynı yasa değiştirilerek 17.06.2004 tarihinde yeniden çıkarıldı" diye konuştu.
Yağma, binlerce yıl önce başladı
Salih Sönmezışık , yapılan paleontolojik araştırmaların 10.000 yıl önce Anadolu'nun yüzde 72'sinin ormanlarla, yüzde 17'sinin bozkırla, yüzde 6'sının sulak arazilerle kaplı olduğunu gösterdiğini ancak günümüzde prodüktif orman alanının yüzde 11'e, sulak alanların yüzde 1'e düştüğünü, bozkır alanlarının ise yüzde 35'e yükseldiğini anlattı. Bunun Anadolu topraklarının göç nedeni ile birçok kavimlere yurt olmasından kaynaklandığını ifade eden Sönmezışık, Anadolu kültürlerinin başlattığı toplumların ormanlardan "sonsuz faydalanma" uygulamalarının Osmanlı döneminde de sürdüğünü söyledi.
Ancak tüm bunlar yaşanırken ülkede ne ormanlar ne de toprak kullanımı ile ilgili hiçbir yasal düzenleme olmadığını vurgulayan Sönmezışık, "Sonraki yıllarda Osmanlı'nın içinde bulunduğu ekonomik çıkmaz nedeniyle imzaladığı 1838 tarihli Ticaret Sözleşmesi ve 1839 yılında Tanzimat Fermanı ile birlikte ilk kez bir Orman Umum Müdürlüğü kuruldu. Ve vergi yoluyla devlete gelir getirmesi amacı ile ormanlarımız kesilerek mültezimlere (vergi toplayıcı) devredildi. Bunun sonucu olarak ormanlarımız mültezimler eliyle hızla talan edildi ama bu olay kapitülasyonların da başlangıcı oldu" dedi.
Yasal talan dönemi
Sönmezışık, ormanlarla ilgili ilk kez 1858'de çıkarılan Arazi Kanunnamesi ile yasal düzenlemenin yapıldığını belirterek, bu yasa ile Tophane, Tersane, Saray ve ordunun gereksinimini karşılayan ormanlar ile padişah ve çevresinin avlanabilmek zevkini yerine getirebilen ormanlar, kişi ve kurumlara ait ormanlar dışındaki imparatorluktaki tüm orman alanlarının "Cibal-i Mübaha Ormanları'' adı altında tanımlandığını kaydetti. Bu sürecin Mustafa Kemal'in 1937'de çıkardığı 3116 sayılı ilk Orman Yasası'na dek sürdüğünü dile getiren Sönmezışık, çok partili dönemde Demokrat Parti'nin iktidarını sürdürebilmek için ülkenin tüm doğal kaynaklarını peşkeş çekmeye başladığını ifade etti. Bu tarihten itibaren "Yasal Talan Dönemi" başladığını vurgulayan Sönmezışık, şözlerini şöyle tamamladı:
"Söz gelimi,1950 sonrası özellikle seçim dönemleri çıkarılan ve orman yağmalarını tetikleyen af yasaları. Makilik ve fundalık gibi yerlerin orman sayılmaması, palamut meşeliklerinin orman sayılmaması, harnuplukların, yabani zeytinliklerin ve çay tarımına ayrılan yerlerin orman sayılmaması. 1961 yılı öncesi, daha sonra da anayasa değişikliği ile 1981 yılı öncesi orman niteliğini kaybeden yerlerin orman rejimi dışına çıkarılması gibi günümüze dek yapılan yaklaşık 25 adet yasal düzenleme ile orman talanı tüm hızı ile devam ediyor."
|