Gaziemir’deki Nükleer Atık...
Nükleer Karşıtı Platform Basın...
“Sınırımızdaki Saatli Bomba...
Sinop NGS ÇED Olumlu Kararı...
“Nükleer Projesi Dışarıya...
Sinop’ta Nükleer için ÇED Olumlu Raporu
Akkuyu’da Kullanılacak Buhar...
Nükleer Karşıtı Platform,...
Nükleer Santralin Yapımında...
Akkuyu Nükleer Santrali'nin...
Temiz Nükleer İddiası Çernobil’de Çürüdü
Çernobil'de Yangın Yeniden Başladı
NKP: “Daha Geç Olmadan Nükleerden...
Çernobil’deki Yangın Söndürüldü
Nükleer Tehlike Yaklaşıyor
Çernobil'de Orman Yangını;...
Nükleer Karşıtı Platform Basın...
Fransa 2035'e Kadar 14 Nükleer...
Bakan Dönmez: “Nükleer Santrali...
Nükleer Karşıtı Platform, Çernobil’i Unutmadı
Çernobil’de yaşanan nükleer felaketin 34. yıldönümünde bir açıklama yapan Nükleer Karşıtı Platform, “Arada geçen onca yıla rağmen felaketin boyutlarının katlanarak arttığı, nükleer santrallerin sadece ölüm getirdiği görülmüştür.” dedi.
Ukrayna’da bulunan Çernobil Nükleer Güç Santrali’nde, 26 Nisan 1986’da insanlık tarihinde görülmemiş bir facia yaşandı. Yüz binlerce insan yaşamını yitirirken yüz binlerce insan evini terk etmek zorunda kaldı ve kilometrelerce alana yayılan radyoaktif maddeler kanser vakalarında artışa neden oldu. Çernobil’de yaşanan nükleer felaketin 34. yıldönümünde bir açıklama yapan Nükleer Karşıtı Platform, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Çernobil bölgesinde, 4 Nisan 2020 tarihinde çıkan orman yangını ile de yeni bir felaketin eşiğine gelinmiş, günler sonra kontrol altına alınan yangın sonrasında bölgede radyasyon seviyesi 16 kat artmıştır. Alınan onca önleme rağmen insanlığın olası bir yangın ya da küçük bir hata ile ne kadar vahim sonuçlarla karşı karşıya kalacağı bir kez daha hatırlanmıştır. Ülkemizde ise Çernobil ve Fukuşima facialarının yarattığı yıkıma rağmen; Mersin-Akkuyu, Sinop- İnceburun’da halkın itiraz çığlıklarına inat, büyük risk taşıyan santral projelerinin uygulamaya konulması için harekete geçilmiştir. Uyarılar dikkate alınmamaktadır. Tüm dünyayı etkisi altına alan Koronavirüs nedeniyle binlerce insanın hayatını kaybettiği bu zorlu dönemde, önemli risk alanlarından birini oluşturan inşaatların biran önce durdurulması ve çalışanların ücretli izinli sayılması çağrılarına kulaklar tıkanmış, Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nde inşaat çalışmalarına devam edilmiştir. Yaklaşık 6 bin işçinin hayatı, hırs uğruna gözden çıkarılmış, sermayeden yana tercih kullanılmıştır.
Virüs salgınında zirve yapan Rusya’dan santralde görevlendirmek üzere çok sayıda işçinin ülkemize geldiği iddiaları ise salgının yayılmasını arttıracağı gerekçesi ile büyük tedirginliğe neden olmuştur. Kamuoyunda inşaatın devam etmesine yönelik oluşan tepkiler karşısında ise ‘70 yıllık stratejik nükleer hayalinin gerçeğe dönüştüğü, Akkuyu Nükleer Güç Santrali inşaatının atom çekirdeği üzerinde yükseldiği, büyük ve güçlü Türkiye hayaline emin adımlarla yüründüğü’ şeklindeki açıklamalar büyük şaşkınlık yaratmıştır. Halk sağlığını korumak öncelikle iktidarların görevidir. Uluslararası çıkar çevrelerinin çabalarıyla ülkemize; pahalı, kirli ve tehlikeli teknoloji hayata geçirilmelerine izin verilmemelidir. Olası bir kaza sonrası yaydığı radyasyonun etkileri yüzyıllarca devam edecek, atık sorunu çözülmemiş santrallerin, canlıları ve doğayı yok edeceği açıktır. Nükleer santrallerin dünyada birim maliyeti en yüksek elektrik üretim tesisleri olduğu da ayrıca unutulmamalıdır. Akkuyu ve Sinop nükleer santralleri için verilen alım garantileri ise ucuz enerji iddiasını bizzat yalanlamaktadır. Ülkemizin nükleer santrallerden üretilecek enerjiye ihtiyacı yoktur. Nasıl bir anlayışla, ne pahasına, kimler için bu nükleer santral yatırımları yapılıyor? Tüm bu soruların yeniden yanıtlanması gerektiğini hatırlatıyoruz. Çernobil’in 34. yıl dönümünde, nükleer uygulamalarda en küçük riskin gerçekleşmesinin binlerce yıl geri dönülmez sonuçlar doğuracağının önemle altını çiziyoruz. Bu nedenle nükleer uygulamaların enerji gereksiniminde kullanılmasından, nükleer santral uygulamalarından vazgeçilmesini bekliyoruz. Kapitalizmin çevre ve canlılar üzerindeki yıkıcı etkisinin sonuçları, küresel salgın ile birlikte gözle görülür hale gelmiştir. Yoksulluk ve açlık artarken, salgın hastalıkların kol gezdiği bir ortamda, bir avuç sermayedarın daha da zenginleşmesi adına atılan adımlara göz yummayacağız. İnsanlığın ve doğanın sınırlarını zorlayan bu yatırımların, kitlesel cinayetlere neden olmasını istemiyoruz. Çağrımızı yükseltiyor, tarihsel bir sorumluluk anlayışı içinde nükleer santrallerin yaşantımızdan sonsuza kadar çıkartılmasını istiyoruz. Çernobil’in yıldönümünde; ölüm getiren teknolojiler yerine, sağlıklı bir yaşamı savunuyor, nükleer santrallere aktarılan kaynakların sağlık ve yoksullukla mücadelede kullanılmasını talep ediyoruz.” |