Nail Çakırhan’la 30 Yıl...
Nail Çakırhan ve Halet Çambel’le 1978’de Muğla’da tanıştık. Nail Amca 70’ine doğru, biz de “yeni mezun”lar olarak adeta “birlikte” mimarlığa başlıyorduk. Gerçi Halet Hanım’ın Karatepe kazılarında çıkardığı arkeolojik eserleri sergilemek için 1960’larda dağ başındaki “açık hava müzesi” inşaatı yapı sanatındaki ilk deneyimiydi. Ama, Ağa Han Ödülü’nü
Birkaç hafta önce 98 yaşında yitirdiğimiz Nail Çakırhan son yıllarını “yalnız” yaşadı. Karısı Halet Çambel ve bazı en yakın dostlarının dışında, giderek artan hastalığına bir “geçmiş olsun” diyen bile olmadı. İstanbul Üniversitesi’nin Çapa Hastanesi’ndeki bir ayı aşkın yaşam direnişinde de yine karısı ve birkaç dostu dışında kimseyi göremedi. Oysa özellikle hastanedeki yalnızlığını Cumhuriyet’te “haber” bile yapmıştık. Bazıları telefonla “durumu”nu sordular, o kadar. Şimdi gazetelerdeki sayfa sayfa yazılara bakıyorum; meğer ne kadar “ünlü sevdalısı” varmış; onun değerini ve bilgeliğini nasıl da “yakından” tanıyarak biliyorlarmış! Ama hiçbirisine hastanede bile “hoşça kalın” diyemeden Muğla’ya gitti; neyse ki Yücelen Hastanesi’nde “akrabaları” ve “hemşeri”leriyle beraber oldu; sonra da Akyaka mezarlığında son uykusuna daldı. Değer verdiklerimizi yitirdikten sonra değil yaşarlarken kucaklamak; ömürlerine ömür katmak; onları tanımaktan duyduğumuz gururu başkalarından önce “kendileri”yle paylaşmak.. ne zaman olacak? ‘Birlikte başladık’ Nail Çakırhan ve Halet Çambel’le 1978’de Muğla’da tanıştık. Nail Amca 70’ine doğru, biz de “yeni mezun”lar olarak adeta “birlikte” mimarlığa başlıyorduk. Gerçi Halet Hanım’ın Karatepe kazılarında çıkardığı arkeolojik eserleri sergilemek için 1960’larda dağ başındaki “açık hava müzesi” inşaatı yapı sanatındaki ilk deneyimiydi. Ama, Ağa Han Ödülü’nü getiren evler için ancak 1970’lerde kolları sıvıyordu. Gökova Körfezi kıyısındaki Akyaka köyünde “geleneksel yapı tarzı”yla inşa ettiği evinin böylesine bir ödül alacağını tahmin bile edemezdik. Ancak temelinden çatısına tüm ayrıntıların mükemmel bir işlevsellikle tasarlanıp yapılması, “mimarlık eğitimi alınmadan” nasıl olabilirdi? Üstelik kendi eğitimimizde bile “yöresel yapı teknikleri”ni öğreten ve bugün de uygulanabileceğini gösteren bir ders yoktu; Nail Amca nasıl bilebilirdi? Halk arasındaki lakabı “Komünist Nail”di ama bu bir sevgi sözü gibiydi. Hemşerisi ve belgeselinin yöneticisi Hasan Özgen geçenlerde dedi ki; “Bu deyim, yerel kültürdeki ‘bizim oğlan’a benzer bir yakınlıkla söylenirdi...” Gerçekten de Ulalı Komünist Nail o denli güven duyulan bir “oralı”ydı ki Çakırhan mimarisiyle övünen Yücelen Oteli’nin sahibi Hamdi Yücel Gürsoy şaşırarak anlatmıştı; Bir gün Akyaka’daki tanıdıklarından birine acele para gerekir. Çek falan kullanmayan Nail Çakırhan, inşaattaki çimento torbasından bir parça yırtarak, üzerine “bu notu getirene 50 lira verin” diye yazar ve “al bunu Ula İş Bankası’na götür” der. Bankadakiler parayı hemen öderken Nail Amca’ya “hürmet”lerini iletmeyi de ihmal etmemişlerdir. Ödülünü paylaşmıştı İşte böyle bir komünist olan Çakırhan’la 12 Eylül 1980 darbesinin hesaplaşması da ilginç oldu. Bayındırlık Müdürlüğü “darbeden önceki” destekleyici tutumunu bırakmış, “projesiz” yaptığı evleri mühürlemeye başlamıştı. Bunun üzerine kareli kâğıda kurşunkalemle karaladığı “plan”larını “mimari proje” şeklinde çizmeye başladık; sadece yakın dostlarına armağan olarak yaptığı evlerin “ruhsat” koşullarını yerine getirdik. Ne var ki “takip” bitmiyor, bu kez de “vergi denetimi” devreye giriyordu. Çakırhan’ı sorguya çektiler, “kazandığı paralar”ın (!) vergilerini kaçırmakla suçladılar. Eğer Kemal Nehrozoğlu aynı yıllarda vali olmasaydı ve Muğla’ya Ağa Han Ödülü’nü kazandıran komünistin ne denli memleket sevdalısı olduğunu yakından izleyip hayranlık duymasaydı zor kurtulurdu. Müfettişlere “Ama bu evler para kazanmak için değil, hiçbir çıkar elde edilmeden kültürel bir hizmet olarak yapılıyor” dememizin bir işe yaramadığı, ceza kesmelerinden belliydi. Vali’nin devreye girdiği ise ceza kararını geri almalarından anlaşılmıştı. Nail Çakırhan’ın Akyaka’daki evinde birlikte çalıştığı ustalara “ödül parasından pay vermesi” ne kadar anlamlıysa, Vali Nehrozoğlu’nun Muğla’daki Saburhane Meydanı’nda restore ettirdiği tarihi Şaraphane binasında “ustalara da ödül töreni” düzenlemesi o kadar anlamlıydı. Nail Amca, “yaşıt”ları olan Ulalı yapı ustaları Ali Duru ile Cafer Karaca’ya paralarını öderken, vali de her üçünü “devlet” adına şöyle kutlamıştı: “Kültürümüzün yaşatılmasındaki emekleriniz, vatanseverliğinizin de eşsiz kanıtlarını yaratmıştır...” Şimdi Muğla Belediye Meclisi’nin toplandığı, “Büyük Yalan” adlı TV dizisini ağırlayan Konakaltı Han’ın restorasyonu da Nail Çakırhan’ın sadece mimari katkılarıyla değil, ödülünden bir bölümünü bu kültür projesine “bağışlaması”yla gerçekleşmiştir. “Çünkü” diyordu Çakırhan, “Muğla sayesinde ödül aldım, Muğla’ya harcadım.” ‘Ev dediğin satılmaz’ Çakırhan’ın “hatır için” ev yaptığı dostları arasında 2002 yılında yitirdiğimiz Melih Cevdet Anday da vardı. Ne var ki Anday eşinden ayrılıp evi de boşandığı karısına verince, Nail Amca buna çok kızdı. İlk karşılaştıklarında o sakin insanın yerini hırçın bir mimar almış ve Anday’ı şöyle azarlamıştı; “Ben evi sana yaptım, ya şimdi orasını burasını değiştirirse; ya satarsa?..” Nitekim diğer evlerini de sahiplerinden “satmamak” ve “değişiklik yapmamak” sözünü alarak yaptı. Çünkü Nail Amca’ya göre mimarlıktaki yozlaşmanın temel nedeni “sahibi belli olmayan” konutlar tasarlamak ve ev denen kutsal mekânın “pazarlanmak” için yapılması. Mimarlığın aynı nedenle “sanatsal karakteri”ni de yitirmeye başladığını söyleyen Çakırhan, bir gün Bodrum’da dağlarını kaplayan satılık tatil konutu sitelerine bakarak demişti ki; “Bu gidişle mimarlık okullarını güzel sanatlardan ayıracaklar, iktisat fakültelerine bağlayacaklar...” Mimarlık öğrenimi için artık “yetenek sınavı” aranmıyor; çünkü “sanat” olduğu unutuluyor. Ülkenin her yanını kaplayan beton yığınları arasında Çakırhan’ın Akyaka’daki özenli evleri ise sanatsal bir heyecanın korunması gereken eşsiz örnekleri olarak, Muğla Koruma Kurulu’ndan “kültür varlığı” kararlarının çıkmasını bekliyorlar. |