Modern Mimarinin Simgesi Unkapanı İMÇ’yi Ne Yapmalı?
Unkapanı’ndaki İstanbul Manifaturacılar Çarşısı, 1956’da bu alanda çalışan esnafı tek çatı altında toplamak amacıyla yapılmıştı. İstanbul Belediyesi, altı bloktan her birini Bedri Rahmi, Kuzgun Acar, Füreyya Koral, Eren Eyüboğlu, Yavuz Görey, Sadi Diren, Nedim Günsur’un eserleriyle güzelleştirdi. Site İstanbul siluetinin önemli parçalarından
/FONT> Prof. Dr. Uğur Tanyeli Osmanlı evi projesi Süleymaniye’nin eteğinde Disneyland kurmaya benziyor İMÇ, 1950’lerin sonuyla 60’ların başlarına ait önemli mimari örneklerden biri. Modernizmin yeni bir dönemecine işaret ediyor. O yıllarda Hollanda’da Bakema, Van den Broek ve Team X gibi grupların mimarlıkta yapmayı öngördükleri değişimin Türkiye’deki örneği. Bu anlayış, mimarlıkta tasarıma mekansal bir canlılık katmak için, avlu, arkadlar gibi geleneksel elemanlardan yararlanmayı öngörüyordu. Tekil bloklar yerine, gerçek bir kent parçası gibi birbirine eklemlenmiş bileşenlerden oluşan sıkı bir doku tasarlamayı hedeflemişti. Mimar Doğan Tekeli, Sami Sisa ve Metin Hepgüler, İMÇ’de bu tür fikirleri hayata geçirdi. Avrupa ölçeğindeki yeni eğilimlerle Türkiye’yi eşzamanlı olarak buluşturuyor. Kaldı ki, projesi iki ayrı yarışma sonucunda elde edildi. Döneminin en gelişmiş tasarım uygulaması sayılabilir. Sanat eserlerini kullanımı sıradışı İMÇ, içinde dönemin güncel sanat yapıtlarına yer verişi açısından, Türkiye’de hâlâ aşılmamış bir doruktur. O yılların tüm önemli Türk sanatçılarının iki veya üç boyutlu yapıtlarından onlarcasını içerir. Bir tür modern sanat açıkhava müzesi gibidir. Aynı çapta bir ikincisi yapılmadı. Hatta kabaca şunu iddia edeyim: İMÇ’deki sanat yapıtlarının metrekare olarak toplam yüzölçümü İstanbul Modern Sanat Müzesi’ndekilerden fazladır. Şimdi, o yapıtları bakımsız bırakanlara, hırpalanmasına göz yumanlara ve kuşkusuz bu kompleksi yıkıp yok etmek isteyenlere ne demek gerektiğine siz karar verin. Çevresiyle uyumu gözetilerek tasarlanmış İMÇ, boş ve geniş bir yangın alanına kurulurken, gerisindeki Süleymaniye Külliyesi dikkate alınarak tasarlanmış. Bu duyarlılık önemli. Avlular gibi kamusal kullanımdaki mekanlar çok cömert bir biçimde ele alınmış. Sonraki yıllarda yapılan çarşılarda, ekonomik zorlamalar nedeniyle, bu sosyal sorumluluk duygusunu göremiyoruz. Bölgede başka önemli yapılar da var. Örneğin, Sosyal Sigortalar’ın Zeyrek yapısı, Sedad Hakkı Eldem’in bir tasarımı. Hem çevre topografyasına uyumu, hem de mimarının geleneksel kentsel biçimlenmeyi çağdaş dünyaya taşımayı öngörüşü nedeniyle korunması zorunlu bir örnek. Hemen aşağısındaki büyük Bizans sarnıcı, İstanbul topografyasının en müthiş anıtsal görüntülerinden biri. Daha yukarılardaki İstanbul Belediye Binası da önemli örneklerden. Son yıllarda pencere sistemi duyarsızca değiştirilen Tekel binası ise İstanbul’daki ilk metal perde duvar uygulamalarından. Tarihin tekrarı komedi yaratır İMÇ’yi yıkıp yerine Osmanlı tipi yapılar yapmaktan daha saçma bir proje olamaz. Onbinlerce metrekare kullanılabilir çarşı alanını yıkıp yerine konut yapmak da anlamlı değil. Osmanlı mahallesi yapma savı ayrıca gülünç. Kaldı ki, kamu kaynaklarını kullanarak istimlakler yapıp sonra da o alanda özel şahıslara ev satmak yasal değil. Hepimizin ödediği vergilerle bazılarına mülk edindiremezsiniz. Onun ötesinde, bir belediye yönetiminin kendi estetik, toplumsal ideolojisinin bir sonucu olan "Osmanlı mahallesi ve konutu" gibi mekanları toplum bütününe dayatmaya hakkı olamaz. Osmanlı konutu isteyenler bunu kendi kişisel kaynaklarıyla yaparlar. Ayrıca, bütün bu "incelikli" yorumları bir yana bırakalım, şöyle söyleyeyim: Osmanlı konutu ve mahallesi yapma iddiası, burada kentin merkezinde, Süleymaniye’nin eteğinde bir Disneyland yapmak demektir. Sadece dıştan geç 19. yüzyıl İstanbul sokağına benzeyen, ama aslında çağdaş bir çevre yapacaksanız, burası Disneyland olur. Tarihi tekrar etmeye kalkarsanız bundan ortaya komedi çıkar. Bunu kime planlatırsanız planlatın, Disneyland yine Disneyland’dir. |
-
Uğur Tanyeli, "saçmalık" ve "komik" gibi kelimeler kullanarak aslında çok ölçülü ve terbiyeli davranmış. 21. yüzyılda, Osmanlı gibi düşünmeyen, Osmanlı gibi yaşamayan, Osmanlı gibi davranmayan, Osmanlı gibi giyinmeyen... kısacası "Osmanlı" olmayan bir topluma, sadece dış görünüşü ile "bazılarına" Osmanlı görünecek bir mahalle yapmak düpedüz maskaralıktır. Günümüz insanı ve toplumunun yanı sıra Osmanlı'yı da aşağılamaktır. Böyle bir maskaralığı da ancak maskaralar yapar. YANITLA