n son Emre Arolat’la buluştuğumuzda -üç
yıldan fazla oluyor-, bürosunda 30 kişi çalışıyordu, şimdi bu sayı 60’a
dayanmış. Geçen yıl anne-babası Şaziment ve Neşet Arolat’ın şirketi Arolat
Mimarlık’ı, 2009 başında da Kerem Piker ve Sezer Bahtiyar’ı, 2004’te Gonca
Paşolar’la birlikte kurduğu Emre Arolat Architects (EAA) bünyesine katmış.
“Sanıyorum sadece proje üreterek, yani taahhüt işi yapmadan sadece kağıt
üzerinde proje tasarlayarak kalabalıklaşan, büyüyen en büyük mimarlık
ofislerinden biriyiz” diyor.
Türkiye’deki kalburüstü pek çok projenin, pek çok uluslararası ödülün altında
EAA imzası görüyoruz. Düşünüyorum da İstanbul’da yaşıyan birisi olarak,
böylesine üretken bir mimarın binasına sadece Santralistanbul’da (Nevzat
Sayın’la birlikte tasarlamıştı) temas ediyorum. Zira sosyal mekânlarda iyi
mimarlık pek fazla talep gören bir şey değil. Acaba kamu yöneticileri neden iyi
mimarlığı tercih etmezler? “Bu soruyu ben de bazen kendime soruyorum” diyor Emre
Arolat, bu konuda epey dolu:
İyi mimarlık talep edilmiyor
“Etraftaki çok fazla pejmürdeliği aslında buna bağlıyorum. Mimarlık hep son
dönemde bir sürü kapalı siteler oluşturmaktan öteye gidemez haline geliyor. Bu
kapalı sitelerin üst gelir grubuna ait olanları iyi mimarlar tarafından
yapılması söz konusu. Çok daha sosyal yönelimleri, kamu yönelimleri fazla olan
projelerde mimarlar pek akla gelmiyor, iyi mimarlık talep edilmiyor. Çünkü
yöneticiler her şeyi biliyor ! ‘İstanbul AKM çirkin’ diyor, ‘Ankara AKM çirkin’
diyor, ‘Yıkalım’ diyor. Hakikaten beni dehşete düşürmüştü bunu duyduğumda. Çok
fazla bayıldığımız bir bina olmayabilir Ankara AKM ama kentin hafızasında yer
etmiş binaların, üstelik ekonomik olarak da henüz sürdürülebilirliği olan
yapıların öyle kolaylıkla göz ardı edilebilmesinin arkasında böyle bir şey var
aslında. Tasarım çok önemsenen bir şey değil. Çok doğru, herkesin kullandığı
hangi bina var dendiğinde çok fazla cevap veremiyorum, bir sürü iş yapıyor
olmamıza rağmen.”
Aslında Emre Arolat, sosyal yönelimi olan binalarla ilgili gene de şanslı
aslında. Santral’in yanı sıra Dalaman Havalimanı Dış Hatlar Terminali var,
Antalya’daki Minycity Park var, Adresistanbul var. ‘Mimar olarak daha fazla
insanla temas eden binalar mı heyecanlandırır sizi?’ diye sorduğumda, “Evet,
yüzde 100” diyor, “Hatta bazen sadece böyle binalar yapsam diye diyorum.
Ortaklarım bana kızıyor böyle şeyler söylediğimde. Ben biraz zevkimi aldım. Hep
şunu söylüyorum, keşke 60-70 kişilik bir büro olmasak, keşke 20 kişilik bir grup
olsak ve keşke sadece bu tür işler yapsak. Artık kapalı konut siteleriyle, afili
projeler değil de sosyal yönelimleri fazla olan projeler yapmak gibi bir amacım
var. Bir dahaki buluşmamızda inşallah bu tarafa dönmüş olabilirim
(gülüyor).”
Yeni merkez Zorlu
Mesela Zorlu Center (Tabanlıoğlu’yla birlikte) sosyal yönelimleri fazla bir
proje olduğu için Arolat’ı hayli heyecanlandırıyor. Gayrettepe’deki Karayolları
arazisine kurulacak Zorlu Center’ı bir alışveriş, kültür ve iş merkezi olmanın
ötesinde İstanbul’un gidilesi merkezlerinden biri haline getirmeye
çalıştıklarını anlatan Arolat, “Sadece alışveriş ağırlıklı değil de biraz daha
hayata dönük bir proje olması için uğraşıyoruz. Biz orada mümkün mertebe kamusal
alanın artırıldığı, insanların içine rahatlıkla nüfuz edebileceği, İstanbul
halkının kullanacağı bir yer, o türden bir merkez oluşturmaya çalıştık.
Sanıyorum olacak o. Umutluyum. Bu tür projeler genellikle umutsuz projelerdir.
Sosyal ada oluştururlar, bir noktadan sonra da ıssızlaşırlar. Bazı projelerse
kamu eliyle yapılsın yapılmasın daha kamusal hale gelirler. Bu bence bir özel
teşebbüsle yapılan çok kamusal bir proje” diyor. Hayli prestijli International
Property Awards 2009’da Avrupa&Afrika’yı temsilen finale kalan Zorlu Center,
12 Kasım’daki finalde Britanya, Asya-Pasifik, Arabistan ve Amerika bölgelerinin
birincileriyle yarışacak.
Kamusal projelere destek
Peki Arolat’a hiç toplu konut projesi gelmiş mi bugüne kadar? “Maalesef, hiç
kapımızı çalan olmuyor. Çok istiyoruz. Keşke olsa. Hep söylüyorum, bizim
anladığımız mimarlık bu kadar elitist bir iş değil. Mimar dediğin etrafı
düzenlemekle uğraşmalıdır. Yaşadığımız yerde biraz daha hakiki şeyler
yapmalıyız. Ama öyle olmuyor. Biz hep açığız kamusal projelere. Hiçbir bedel
beklemeden gönülden severek yapıyoruz. Ona rağmen pek kapımız çalınmıyor. Bunlar
bizim büronun içinde süspanse edebileceğimiz şeyler.” Beşiktaş Belediyesi’nin
birtakım işleri olmuş, onları da hiç düşünmeden yapmışlar. Hatta biri şimdi
ihale ediliyormuş, bir otopark ve park projesi...
Türkiye’nin en çok ödül kazanan mimarlarından olmasına rağmen Arolat,
mimarlıkta ödüllerin sorunlu bir alan olduğunu düşünüyor. Mimarlıkta ödüllerin
yüzde 99’unun binanın kendisine değil fotoğrafına bakarak verildiğini hatırlatan
Emre Arolat, “İyi fotoğrafçılarla çalıştığın zaman işin önemli bir bölümünü
halletmiş oluyorsunuz” diyor. Elbette bu kadar basit olmadığının farkında ama
espiri de yapmıyor. Peki buna rağmen neden ödüllere başvuruyor ya da
reddetmiyor? “Bizim bu coğrafyada mimarlık üretirken, dışardan görünme şansı
sadece ödüllerle olabiliyor. Sadece bu yönü önemli. Ödüllerle bir şekilde
mimarlık network’ünün içinde bir yer alıyorsunuz. Ben çok asosyal bir tipim.
Öyle açılışlara filan pek gitmem. Hiç olmazsa ödül filan alınca birçok kişi
ofisi tanımış oluyor.”
Arolat, ‘yıldız mimar’ olgusuna da aynı asosyallik meselesinden bakıyor.
‘Yıldız mimar’ tanımını sorunlu bulan Arolat, “Benim gibi asosyal birisi bile
yaptıklarıyla bir şekilde tanınıyorsa, belirli bir iş potansiyeli doğuyorsa evet
bundan istifade ediyoruz” diyor.
Dünya Mimarlık Festivali’nde rekor
EAA, 4-6 Kasım tarihleri arasında Barcelona’da düzenlenecek Dünya Mimarlık
Festivali (WAF) kapsamında düzenlenen yarışmada da 6 projesiyle 7 kategoride
finale kalan dünyadaki tek mimarlık ofisi oldu. 7800 Çeşme ‘konut’ ve ‘tatil’
kategorilerinde, BcD Konutları ve Likör projeleri ‘geleceğin projeleri/konut’
kategorisinde, Sinpaş Eco-Town ‘geleceğin projeleri/kentsel planlama’
kategorisinde, Eyüp Nikah Dairesi ‘geleceğin Pprojeleri/kültürel papılar’
kategorisinde, Bodrum Büyük Kulüp ise ‘geleceğin projeleri/ticari yapılar’
kategorisinde dünyanın önde gelen diğer mimari projeleriyle yarışacak.
Yarışmanın jürisinde Rafael Vinoly, Sir Peter Cook, Kengo Kuma, Hanif Kara ve
Türkiye’den Süha Özkan gibi mimarlık dünyasının önde gelen isimleri yer
alıyor.
7800 Çeşme’ye uluslararası ödüller
Bu yıl içinde yedi uluslararası ödül alan EAA’nın son dönemde en çok ödül
kazanan projesi 7800 Çeşme Residences&Hotel. Son olarak hayli prestijli 2009
Emirates Glass Leaf Awards’da yılın en iyi çok amaçlı yapısı ödülünü alan 7800,
Çeşme Boyalık koyunda konumlanıyor. Çeşme’nin bu bölgesindeki yeni imar
durumunun çok büyük bir yoğunluk getirdiğini vurgulayan Emre Arolat, projeyle
ilgili şu bilgileri veriyor: “Bizim oradaki derdimiz bu yoğunlukla baş etmek
oldu. Yapıyı elden geldiği kadar yeşillenmiş bir fon haline getirmek, çığırtkan,
bağıran, kendisini çok öne koyan bir yapı olmak yerine biraz geride duran,
cüssesini saklamaya çalışan bir yapı olarak tasarladık. Birtakım doğal
malzemeler devreye girdi. Hakikaten şimdiye kadar çok yapılmamışçasına binanın
üzerinin bir peysaj olarak değerlendirilmesi gündeme geldi. Burada birlikte
çalıştığımız peysaj grubu Trafo mimarlıkın çok katkısı oldu. Kuzeyden sıkı
rüzgâr, güneydense sıkı güneş geliyor yapıya. Yapıyı dönem dönem bu etkilere
kapatan bir şekilde tasarladık.”
|