br />
‘İtirazlara sözüm yok, hak teslim edilsin’
- Peki, Madımak’ın müze olması için girişimleriniz var
mı?
- Madımak utancı ve ayıbı, 2 Temmuz 1993’te yaşandı. Sayın Süleyman Demirel
cumhurbaşkanıydı, Sayın Erdal İnönü de başbakanvekili. Tansu Çiller, faciadan
iki gün sonra başbakan oldu. Bir dolu arkadaşımız da o süreçten sonra kültür ve
turizm bakanı oldular. Facianın yaşandığı yerde yeniden bir kebapçının
açılmasına izin verdiler, göz yumdular. 15 yıl sonra, TBMM’de, bir bütçe
görüşmesi sırasında, bana bir soru sorulduğunda, ben “İnsanların yakılarak
öldürüldüğü bir yerde, bir et pişirme lokantasının olması utanç vericidir”
demiştim. Rahatsızlığımı dile getirmiştim. Bir yıl sonra da o lokantanın
kapatılmasını sağladım. Tabii bazı çevreler, memnun olmamak için, bu kebapçının
çıkarılmasına teşekkür etmek yerine, başka yapılan işleri gündeme getirmeye
başladılar. “Anıt olsun”, “utanç müzesi” olsun dediler. Bunların hiçbirine
itiraz etmiyorum ama önce kebapçının çıkarılmasından ötürü galiba bir hakkın
teslim edilmesi gerekiyor. Bunu biz yaptık. Ben, “Orası bir çiçekçi olsun” da
demedim. Orada bir anı evi düzenlenmesi gerektiğini söyledim. Bir bölümü çiçek,
bir bölümü kitap, yaşamlarını yitiren kişilerin eserlerinin ve fotoğraflarının,
onlara ait şeylerin yer aldığı bir anı evi olsun dedim. Ayrıca anı evleri sadece
Madımak’la da sınırlı olmasın dedim. Madımak olayının 30 gün öncesinde yaşanmış
bir Bingöl faciamız var, 33 çocuğumuz öldürüldü o faciada. Madımak’tan sonra da
Başbağlar katliamı yaşandı. Hepsini belleğimize yazacağımız bir anısal düzenleme
olsun dedim. Hâlâ da o karardayım. Ancak ne yazık ki devletin sınırsız imkânları
yok. Ben 15 yıl sonra bir eksikliği dile getirdim. Bir 15 yıl daha beklemeyiz.
Bir-bir buçuk yıl içinde, o binanın içinde ya da katlarında bir anı evi
düzenlemesi yapacağız. Orada yaşanan olayı unutturmayan ve yeniden yaşanmamasını
sağlayacak bir anısal düzenleme yapmak gerekir, öyle bir düzenleme
yapacağız.
‘Sahneleri arttırmaya çalışıyoruz’
- Bir dönem Devlet Tiyatroları’nın (DT) yerel yönetimlere
devredilmesi durumu söz konusuydu...
- Biz sahnelerimizi çoğaltmaya çalışıyoruz. Göreve başladığımdan bu yana 12
yeni sahne açtık. İstanbul, Çorum, Samsun, Elazığ, Malatya yeni sahne açılan
yerler arasında. Arkasından da birçok yer geliyor. Ama tabii bakanlığa bağlı
bütün sanat kurumlarımıza yeni bir çalışma anlayışı getirmek gibi bir arayışımız
da var. Çünkü sanat daha çok amatör ruhla, heyecanla yapılabilecek bir şey. Bir
memur rutini içinde yeterince verimli olunamıyor. O nedenle performans
değerlendirmesi üzerinden yeni bir çalışma statüsü belirlenebilir mi? Bu konuda
bizim bütün birimlerimiz hazırlık yapıyorlar. DT Genel Müdürlüğü, Devlet Opera
ve Balesi Genel Müdürlüğü, Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü ile birlikte ortak
arayışımız var. Bizim rutin bürokratik giderlere, cari harcamalara harcağımız
parayı, sanat için Anadolu’daki amatör kuruluşlara veya profesyonelce bu işi
yapan ama amatör ruhunu yitirmeyen kurum ve kuruluşlara dağıtsak, bütün Anadolu
sanatla iç içe gelebilir diye düşünüyorum.
- Sözünü ettiğiniz uygulama nasıl olacak?
- Biz çok önemli bürokratik harcamalar yapıyoruz. Oysa sanatçılarla
performans değerlendirmesi üzerinden sözleşmeler yapılabilir. Böylece doğrudan
doğruya sanatçıyı ya da doğrudan doğruya oyunu destekleyebiliriz. Rutin
harcamalar yerine doğrudan doğruya sanat kurumlarını destekleyerek, belki de
Anadolu’da sanatı sıçratan, devrimci bir şekilde yükselten sürece girebiliriz.
Kolay değil tabii. Henüz tam anlamıyla bir çıkış yolu bulunmuş değil.
|