Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği
(TÜSİAD), Kyoto Protokolü'nün imzalanmasının 2012
sonrası süreçte yeni düzenin şekillendirilmesinde Türkiye'yi söz sahibi
kılacağını bildirdi. TÜSİAD'dan Kyoto Protokolüne ilişkin yapılan yazılı
açıklamada, 6 Haziran 2008 tarihinde 1/597 esas sayılı "Birleşmiş
Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine Yönelik Kyoto Protokolüne
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı"nın TBMM Dış
İşleri Komisyonuna sevk edildiği hatırlatıldı.
Kyoto Protokolüne taraf olan ülkelerin 2009'da başlayacak yeni sürecin
şekillendirilmesine ilişkin çalışmalara başladığına işaret edilen açıklamada, bu
sürece dahil olmak isteyen ülkelerin 2008 sonuna kadar Kyoto Protokolü'nü
imzalamak zorunda olduğu, imzalamayan ülkelerin ise bundan sonraki dönemde
şartları olduğu gibi kabullenmek zorunda kalacağına dikkat çekildi.
Dolayısıyla Türkiye'nin sera gazlarının azaltılmasına yönelik yeni dönemle
ilgili hazırlıklarda çekinceleri ve şartlarını müzakere edebilmesi için Kyoto
Protokolünü onaylaması gerektiğinin altı çizilen açıklamada, şöyle denildi:
"Türkiye, Protokolü imzalasa dahi süreç hali hazırda başladığı için teknik
olarak 2008-2012 aralığında herhangi bir yükümlülük altında olmayacaktır. Ancak,
Kyoto Protokolünün imzalanması, 2012 sonrası süreçte yeni düzenin
şekillendirilmesinde Türkiye'yi söz sahibi kılacaktır. Halihazırda
AB ile müzakere sürecinde olan Türkiye'nin, AB'nin taraf ve lokomotifi olduğu
Kyoto Protokolünü er ya da geç imzalaması gerekecektir. Ancak, Kyoto Protokolüne
taraf olmak, AB üyeliği için zorunlu bir adım olarak algılanmamalıdır. Sera gazı
emisyonlarının uluslararası bir çaba ile azaltılması için sorumluluk ve vizyon
sahibi bir ülke olarak Türkiye de kendine en uygun koşullarda ivedilikle taraf
olmalıdır."
Sera gazı azaltımının fayda-maliyet hesaplamasının sağlıklı bir şekilde
yapılabilmesi için, kamu ve özel sektörün tüm alt sektörlerinde detaylı salınım
envanterinin çıkarılması gerektiği belirtilen açıklamada, Türkiye'deki kayıtdışı
ekonominin oranı da göz önünde bulundurularak, bu tür bir envanter çalışmasına
ivedilikle başlanması gerektiği ifade edildi.
Açıklamada, böyle bir çalışmanın Türkiye'nin müzakere sürecini doğru bir
şekilde sonuçlandırması için hayati önem taşıdığı vurgulanarak, şunlar
kaydedildi:
"AB Çevre Mevzuatının bir parçası olan Kyoto Protokolüne uyum maliyeti ile
Türkiye'nin AB Çevre Mevzuatına uyum maliyetleri birbirinden farklı değil,
entegre olarak düşünülmelidir. Sanayi, ulaşım ve enerji
sektörlerinde çevreyle dost teknikler ve temiz teknoloji üretim birimleri
kullanılarak çevresel ve ekonomik sürdürülebilirlik sağlanabilir. Bu yolla,
rekabetçi avantaj ve ham madde verimliliği yaratılacaktır. Bu sayede üretim
kalitesini yükselten Türkiye, düşük teknolojili üretim yapan ülkelere karşı da
ciddi bir rekabet avantajı elde edebilecektir."
|