“... Shell ve Exxon Mobil rüzgar ve güneş enerjisi
şirketleri olmalarını sağlayacak sıçramayı yapamıyorlar. Küçük yan şirketleri
satın alıp işletebilirler. Ama küresel pozisyonları politikacıların,
hükümetlerin ve orduların kurulu düzenlerine dayanıyor. Bunu rüzgara
çeviremezler. İklim değişimini durdurmak için girişilecek her adıma karşı
mücadele ettiler. Son yıllara kadar bu konuda çok açık davrandılar. Şimdi biraz
daha sinsiler, arkadan dolap çeviriyorlar. Ama kendiliğinden gitmeyecekler.”
Yukarıdaki satırlar Jonathan Neale’e ait. (Küresel ısınmayı
durduralım, dünyayı değiştirelim!, 2009, Yordam Yayınları) Kitap çok değerli
bilgileri içeriyor. Bu bilgilerin en önemli yanı ise küresel ısınmanın bir orta
sınıf fantezisi olmadığını bir kez daha göstermesi. İklim değişimi,
sulandırılamayacak, arada sırada gündeme alıp üzerine bir iki çift laf edilip
geçilemeyecek kadar ciddi bir olay.
Gezegenin yoksulluğu, yoksulların ölümü
Ciddi çünkü konu gezegenin, canlı türlerinin ve milyarlarca yoksulun ölüp
ölmeyeceğine izin verip vermeyeceğimizle ilgili. İklim değişikliğini etkileri
farklı toplumsal sınıflardan insanı farklı bir şekilde etkiliyor. Sera gazı
emisyonlarını tırmandıran şirketlerin sahipleri ve kâr ortaklarının ısınmayla
ilgili bir problemleri yok. Isınmaktan, kürenin ısınmasından şikâyetçi de
değiller. Onların parıltılı yaşamları, iklim değişimine neden olan sanayinin
sürekli kâr yaratmasına bağlı. Milyonlarca yoksul insan içinse durum tümüyle
farklı.
25 Nisan Cumartesi günü “Küresel ısınmayı durdur /
Dünyayı değiştir!” başlıklı bir miting düzenleyecek olan
Küresel Eylem Grubu, KEG’in bildirisinde söylendiği gibi:
“İklim değişikliği durdurulamazsa 46 ülkede, 2.7 milyar kişi, silahlı çatışmalar
ve savaşlarla altüst olma riski yaşayacak!”
Felaketin boyutlarını gösteren sayısız veri var artık elimizde. Bu veriler,
küresel ısınmanın Afrika kıtasını bütünüyle çöle dönüştüreceğini kanıtlıyor.
Asya’da ise 200 milyon kişi evsiz kalacak! En kısa sürede en radikal tedbirler
alınmazsa, deniz seviyesi 6 metre yükselecek. Birçok ülke yeryüzünden silinecek,
200 milyon insan iklim mültecisi olacak! Bu veriler bir bilimkurgu filminin
senaryosuna benziyorsa sıradakiler korku filmi gibi: Küresel ısınma, gıdaya ve
temiz su kaynaklarına ulaşamayan 4 milyar insanı açlığa ve salgın hastalıklara
maruz bırakacak. Kapitalizmin bir ürünü olan gıda krizini derinleştirecek. Canlı
türlerinin yüzde 50’sinin yok olmasına neden olacak.
İş, iklim, adalet
Neale, Türkiye’ye de birkaç kez geldi. Mart ayında, Dünya Su
Zirvesi’ni protesto etmek için aylarca örgütlenen Alternatif Su Forumu
toplantılarına Küresel Eylem Grubu’nun davetlisi olarak katıldı, forumda
konuşmalar yaptı. Türkiye’de hükümetin Kyoto Protokolü’nü
imzalaması için çok sayıda kampanya ve miting yapan Küresel Eylem Grubu da
kuruluşunu 2005 yılında Jonathan Neale’in İstanbul’da konuşmacı olduğu bir
toplantıya borçlu. 3 Aralık 2005’te Türkiye’de gerçekleşen ilk iklim mitinginin
başlangıcı da bu toplantı olmuştu. Mitingin ardından aktivistler, daha kalıcı,
“savaşlara, militarizme ve çok uluslu şirketlerin dünya çapında tahribatlarına
karşı” bireylerin biraraya gelmesiyle ama konuya duyarlı tüm kurum ve kitlesel
örgütlerin desteğini de alarak hareket edecek bir kampanya birliği kurdular. KEG
2005 yılından beri nükleer santrallere karşı iki kez, iklim değişiminin
kökenlerini açığa çıkartmak ve hükümete baskı yapmak için dört kez miting
düzenledi, defalarca basın açıklaması ve yürüyüş yaptı.
Neale, sadece yaklaşmakla kalmayan, uzun süredir bizi içine alıp sürükleyen
felaketin başka boyutlarını şöyle anlatıyor:
“Bu bir Armageddon olmayacak. İnsan yaşamı kendisini toparlayabilir ve devam
edebilir. Birçok başka tür bu kadar şanslı olmayabilir. Bitkiler, ağaçlar,
hayvanlar ve balıklar ısıya hareket ederek uyum sağlıyorlar. Yüksek yerlerde
yaşayan bazıları daha da yükseklere çıkacak, bunlar dağların tepesine
ulaştıklarında ölecekler. Kuzey ve Güney’in en uç noktalarında yaşayanların
gidecek hiçbir yerleri yok. Hayvanlar her yıl ancak kısa bir mesafe
yürüyebilirler ve ağaçlar ve bitkiler daha da kısa bir mesafe gidebilirler. Eğer
ısı çok hızlı artarsa sıkışacaklar ve yok olacaklar.”
Öyleyse hızlı davranmak zorundayız. Sistemi aklamadan, ısınmaktan ve
ısıtmaktan asla kendiliğinden vazgeçmeyecek patronlar sınıfını işaret ederek
harekete geçmek zorundayız.
Çözüm fedakârlıkta bulunmaktan geçmiyor. Milyonlarca yoksulun zaten feda
edebileceği çok fazla şeyi yok. Dünyada 2 milyarı aşkın insan elektrik ve temiz
sudan mahrumken, Türkiye’de 14 milyon insan açlık sınırında yaşarken, bireysel
fedakârlıklardan söz etmek, harekete geçirici bir politik odak yaratamaz.
Seslenmemiz gerek gerçek güçler hükümetler. Hükümetler, toplam gelirlerinin her
yıl sadece yüzde biriyle küresel iklim değişikliği önleyebilirler!
Bizim adım atmamız, adımları çoğaltmamız gerekli. 25 Nisan Cumartesi günü bir
kez daha adım atacağız. Katılmaz mısınız?
Saat 13.00. Kadıköy’de Tepe Naitulius önünde buluşulacak. Zeynep Casalini,
Taner Öngür-Serap Yağız Güneş Şarkıları ve Marsis grubu da Kadıköy’de konser
verecek.
www.kureseleylem.org
|