Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

Kültür ve İletişim

AKM'nin yıkılıp yeniden yapılması gibi tartışmalarla zaman kaybeden Atilla Koç'un düştüğü hatalara düşmeyecek, sanatı siyasete tutsak kılan politikalara karşı çıkacak, tutarlı ve adil bir destekleme politikasıyla kültür-sanat alanını özgürleştirecek ve geliştirecek bir bakana ihtiyacımız var.

Cumhuriyet Gazetesi/Vecdi SAYAR



er seçim öncesi olduğu gibi, bu kez de kültür-sanat alanımız, siyasetle içli dışlıydı. Hatta bu seferki ilginin geçen seçimlere oranla daha yoğun olduğu söylenebilir. Farklı görüşlerden sanatçılar siyasi partilere adaylık başvurusunda bulundular, gazetelerde görüşlerini açıkladılar. Kimi, bağımsız adayları destekleyen bildirilere imza koymakla yetinirken kimi kampanyalara aktif olarak katılmayı seçti.

Değerli yazarlarımız, tiyatro, sinema oyuncularımız, müzisyenlerimiz siyasal tercihlerinin parlamentoya yansıması için karınca kararınca bir şeyler yapmaya çalıştılar. Müzisyen dostlarımız, mitinglerde konserler vererek sol siyasetlere destek olmaya çalıştılar. Kimi TKP'yi, EMEP'i, ÖDP'yi, İşçi Partisi'ni, kimi CHP'yi, kimi de bağımsız adayları destekledi. Baskın Oran ve Ufuk Uras, kültür-sanat alanından ciddi bir destekle yürüttüler kampanyalarını. Popüler kültür alanının ünlü isimlerinin tercihi ise daha çok AKP'den yanaydı.

Ama bu aşkın büyük ölçüde tek taraflı kaldığı söylenebilir. Siyasi partilerimiz, miting meydanlarında kullandıkları şarkıların, türkülerin dışında sanata pek yüz vermediler, her zaman olduğu gibi. Yani, seçim bildirgelerinde, parti programlarında kültür-sanat politikalarına yer vermeye gerek duymadılar. Ama, listelerini 'renklendirmek' için birkaç ünlü sanatçıyı aday göstermekten de geri durmadılar.

CHP listelerinden aday olmak için başvuran pek çok sanatçı, Baykal'ın onayından geçemezken onay alıp, alt sıralardan listelere girebilen birkaç isim de seçilme şansına kavuşamadı. Genç Parti, Demokrat Parti ve MHP listelerinden aday gösterilen popüler kültür alanımızın bazı şöhretleri de barajları aşıp Meclis'e ulaşamadı. AKP'li Osman Yağmurdereli, popüler kültürümüzü Meclis'e taşımayı başaran isim oldu sonuçta.

Siyasi partilerimiz arasında, programında kültür ve sanata ciddi bir yer ayıranlar pek azdı. Hele, bir zamanlar, "Özerk Sanat Kurumu" tezini seçim bildirgelerine taşıyan CHP'nin programı içler acısıydı.

Tabii ki, bu partiden, kültürün demokratikleştirilmesi, yerel kültürlerin korunması, sanatın özerkliğine sahip çıkılması gibi tezleri savunmasını beklemek fazla hayalcilik olurdu, ama en azından 'yüksek kültür 'ün geliştirilmesi yönünde açılımlar, somut öneriler getirebilirdi. Getirmedi.

****

Şimdi gözler kurulacak yeni hükümette. Seçim gecesi yaptığı konuşmada toplumsal uzlaşma vaat eden Başbakan Tayyip Erdoğan'ın nasıl bir Kültür ve Turizm Bakanı seçeceği merak konusu... AKP'nin kültür politikasında yeni bir açılım söz konusu olacak mı, hep birlikte göreceğiz.

Demokratikleşmeden, sivil bir anayasadan söz açan bir partinin, öncelikle koşulsuz ifade özgürlüğünü, sanat kurumlarının özerkliğini gündeme getirmesi beklenir. Beklenmelidir.

AKM'nin yıkılıp yeniden yapılması gibi tartışmalarla zaman kaybeden Atilla Koç'un düştüğü hatalara düşmeyecek, sanatı siyasete tutsak kılan politikalara karşı çıkacak, tutarlı ve adil bir destekleme politikasıyla kültür-sanat alanını özgürleştirecek ve geliştirecek bir bakana ihtiyacımız var.

Geçen hükümet döneminde, kültür-sanat alanında gerçekleştirilen en önemli yasal düzenleme, kültür ve sanat alanındaki yatırım ve desteklerin vergiden düşürülmesini öngören düzenlemeydi. Bu, kültür ve sanata özel sektör kaynaklarını yönlendirebilecek bir önlemdi kuşkusuz. Yeni hükümet, bu düzenlemenin hayata geçirilmesinde önemli bir işlev üstlenebilir. Ama, kuşkusuz görevini bununla sınırlayamaz. Demokratik bir hukuk devletinin temel işlevlerinden biri, kültür ve sanat alanını ­yönlendirmeden- desteklemek olmalıdır.

Kamunun bu alandan çekilmesi, toplumsal yaşamın en önemli unsurlarından biri olan kültür ve sanatın geniş kitlelere ulaşma olanaklarını ortadan kaldırabilir. Bu yüzden, kamu sektörünün bu alanda varlığını sürdürmesi gerekir. Ama, siyasi iradeden bağımsız, özerk bir yapılanma içinde... Bu bağlamda, Avrupa ülkeleri kültür politikalarının dikkatle incelenmesi gerekiyor. Kopya çekmek için değil, onlardan daha iyisini yapmak adına... Böyle bir politika, bakanlığın ortadan kalkmasını gerektirmez. Bakanlığın temel görevi, kültür-sanat alanındaki özerk kurumlar arasında bir koordinasyon ve kültürel mirasın korunması olmalıdır... Tabii ki, olmayacak bir şeyden söz ettiğimin farkındayım. Ama, bu yönde atılacak küçük adımların bile önemli olduğunu düşünüyorum.

Bakanlıktan söz açmışken Turizm Bakanlığı ile birleşmenin, çok da yararlı sonuçlar doğurmadığını vurgulayalım ve somut bir öneri getirelim. Önerim, 'Kültür ve İletişim Bakanlığı'nın kurulması; Fransa'da olduğu gibi... Turizme ilişkin işlevlerin ise özerk bir kurum tarafından üstlenilmesi. (Bir tek Avrupa ülkesinde Turizm Bakanlığı gösterebilir misiniz?) İletişimle kültürün ilişkisi, kültürle turizmin ilişkisinden çok daha geçerli ve gerekli değil mi?

http://www.yapi.com.tr/haberler/kultur-ve-iletisim_55506.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!