Sivri” çağrı metni etrafında katılımcıları biraraya getiren atölye
çalışması
Proje Dikdörtgen dün (29 Haziran 2008)
sona erdi. Yapı-Endüstri Merkezi (YEM), Garanti
Galeri ve Osmanlı Bankası Müzesi’nin desteğiyle
gerçekleştirilen çalışmanın son gününde, proje teslim heyecanı vardı.
Atölyenin düzenleyicileri olan İstanbul Kültür Üniversitesi Mimarlık
Bölümü’nden Hakkı Yırtıcı ve İlke Tekin,
atölyenin son gününde atölye sürecine dair sorularımızı yanıtladılar.
Atölye süreci nasıl geçti? Atölye çalışması beklentilerinizi
karşıladı mı?
İlke Tekin: Atölye büyük ölçüde beklentilerimizi karşıladı.
20 civarında iş çıktı. Fakat bu sayı sergiye kadar daha da artar, diye tahmin
ediyoruz.
Hakkı Yırtıcı: Atölye süresince konuştuk, tartıştık,
eleştirdik, çalıştık. Fakat insanların kafasında “Nasıl değiştireceğiz?”
gibi bir soru vardı. Bu çok pragmatist bir yaklaşım. Bu atölyede yapılan
çalışmalar ile her şey hemen değişmeyecek. Değişim bir süreç ve mücadele işi.
Ama bu atölyede, en azından gündelik hayattaki sıkıntılarımızın arka planını
konuşur hale geldik.
Atölyeye katılan kişilerin tek referansları metindi. Metin doğru
anlaşılmış mı?
İlke Tekin: Metne bakıldığında dert ettiğimiz iki alan
varmış gibi gözüküyor. Bunlardan biri mimarlık eğitimine ilişkin sorunlar
ikincisi de alt yapı - üst yapı ilişkileri. Bunlar elbette birbirinden bağımsız
değil. Ama atölyeden çıkan işler daha çok eğitimin sorunlarına dair. Bu bir
anlamda doğal çünkü alt yapı – üst yapı ilişkisi için çok okumak ve düşünmek
gerek. Sergiye kadar bu konu üzerine de projelerin çıkacağını düşünüyorum.
Hakkı Yırtıcı: İnsanlar masanın üstündeki nesneleri çok çabuk görüyorlar, ama
o nesnelerih nasıl bir zeminde durduğunu görmekte zorlanıyorlar. Yani masayı
göremiyorlar. Fakat eğitimin sorunları daha görünür durumda. Zaten
dilsizleştirilmiş bir alandan söz ediyoruz ve iki haftada bu alanı konuşulur
kılmak çok zor. Fakat ben de sergi sürecinde bu dilsizliğin biraz daha
kırılacağını düşünüyorum.
Hakkı Yırtıcı, İlke Tekin
Önceki söyleşimizde, bu alanı konuşulur kılmak için ortak bir dil
yaratmaktan söz etmiştiniz. Ve dil yaratmanın da en önemli aracının “sözlük”
olduğunu ifade etmiştiniz. Sözlük çalışmaları nasıl gidiyor?
İlke Tekin: Grupların kendi kavramlarını ortaya çıkarmasıyla
birlikte sözlük çalışmalarına başladık.
Hakkı Yırtıcı: Atölyenin genel sözlüğünde, her ekibin
çalışmalarına göre oluşturduğu kendi kavramları olacak. Boşlukları ise metinle
bağlantılı olarak bizler tamamlayacağız. Atölye dışındaki, konusunda yetkin
olanlardan da yardım istemeyi düşünüyoruz. Sonuçta sözlük oluşturmak çok
iddialı, fakat bu alanı konuşulabilir kılmak için çok önemli bir proje.
Atölyeden sonraki adım olan sergi çalışmaları için nasıl bir yöntem
belirlediniz?
Hakkı Yırtıcı: Atölye sürecinde dört defa ara sunum
yaptığımız için herkesin fikri ana hatlarıyla oluştu. Yani yaz boyu kırk kişinin
bir araya gelmesine gerek kalmadı. O yüzden çalışmaları daha da
şekillendirebilmek için randevu sitemi ile çalışmaya karar verdik. Çalışma
ritimlerimize bağlı olarak ekiplerle buluşacağız.
İlke Tekin: Bazı başlıkları herkes farklı okuyor, farklı
anlıyor. O zaman aynı şey üzerine konuşmamış, aynı şey üzerine tartışmamış
oluyoruz. O yüzden ayrı ayrı görüşmek verimi biraz daha arttıracak diye
düşünüyorum.
Söylemek istediğiniz başka bir şey?
Hakkı Yırtıcı: Bizi destekleyen
YEM’e, Garati Galeri’ye ve Osmanlı Bankası Müzesi’ne çok teşekkür ederiz.
Mikrofon tutuğumuz Proje Dikdörtgen katılımcılarına ise atölyenin
beklentilerini karşılayıp karşılamadığını ve atölyede yaptıkları çalışmaları
sorduk.
“Stüdyo taktikleri nasıl piyasa stratejisine dönüşür?”
Pelin Çekten (İstanbul Kültür Üniversitesi Mimarlık, 4.
Sınıf):
Gerek mimarlık eğitiminde, gerek mimarlık ortamında gerekse de kent yaşamında
beni rahatsız eden noktalar vardı. Bunları konuşmak, tartışmak için bu atölyeye
katıldım. Buradaki tartışmaların sonucunda da öğrencilerin stüdyoda ürettikleri
taktiklerin piyasada nasıl stratejiye dönüştüğüne dair bir proje ürettik.
Hoca ile öğrenci arasındaki ilişkiyle, mimar ile müşteri arasındaki ilişki
neredeyse aynı. Birinde dert not almak, diğerinde ise para. Bunun üzerinde nasıl
bir çalışma yapabiliriz, diye düşündük. Ortaya böyle bir proje çıktı.
Atölyede konuşulamayan konuşulduğu için çok keyifliydi. Burada çok iyi bir
atmosfer vardı. Ayrıca diğer disiplinlerden insanların da atölyede olması çok
önemliydi. Mimar mimara konuşmadık.
Elif
Elğay, Pelin Çetken
Elif Elğay: Pelin ile daha önceden kendi aramızda yaptığımız
tartışmaları burada somutlaştırabildik. Derdimizi anlatmaya başladık ve
anlattıkça da bu konuda ne kadar haklı olduğumuzu gördük. Hatta üzerinde
çalıştığımız projeyi tartışırken hocalarımız, “Çalışmanızı bitirin de biz
mimarlık eğitimini yeniden tartışalım” demişlerdi.
Ayrıca, farklı disiplinlerden katılımcıların olmasının yanı sıra lisans,
yüksek lisans ve doktora düzeyindeki mimarlık öğrencilerinin de bir arada
çalışması önemliydi.
Betül Alioğlu, Tamer
Özgür
“Sermayenin bulunduğu yeri tekleştirmesi, mekanı araçsallaştırması ve
kendi kimliğini arttırması”
Betül Alioğlu, (İTÜ Mimarlık Bölümü 4. Sınıf)
Ölçek 1/1 grubu olarak atölyeye katıldık. Ayça Yontaerim ve Selim Şentürk ile
beraber dört kişilik bir grup olarak çalıştık. Konuşmacıların gelmesi bizim için
oldukça yararlıydı. Kendi aramızda da tartışmalar yaptık ve okumalardan
yararlandık. Çok fazla devam edememiş olsak da ucunu bırakmadık. Teslimimizi ve
sunumumuzu yaptık. Yaz boyunca sergi için devam etmek istiyoruz.
Bizim projemiz, sermayenin bulunduğu yeri tekleştirmesi, mekanı
araçsallaştırması ve kendi kimliğini arttırması üzerine gelişti. Bunun için de
karşılaştırmalar, grafikler ve bir miktar da metin hazırladık. Aslında detaylı
bir konuyu hedef almış olsak da elimizden gelenin en iyisi çıkarmaya çalıştık.
Tamer Özgür, (İTÜ Mimarlık Bölümü 4. Sınıf)
Atölye beklentilerimizi karşıladı. Karşılayacağı çağrı
metninden dahi belliydi; sonunda da o metne uygun bir şeyler çıkardığımızı
düşünüyorum.
“Binaların içinde sıkışmış yaşamlar”
Fatma Nur Ertaş,
(İstanbul Kültür Üniversitesi İç Mimarlık Bölümü 3. Sınıf)
Sınavlar bittikten sonra hem keyifli bir ortamda çalışabilmek, hem de metin
bağlamında güzel bir şeyler ortaya çıkarabilmek için katıldım atölyeye. Gayet
keyifli işler de çıktı. Tüm atölye boyunca burada değildim; fakat gelmediğim
günler de evde çalıştım. Bir aksilik olmadığı sürece sergi sürecinde de burada
olmayı istiyoruz.
İlk hafta genellikle konuşma ile geçti ve hemen herkes metnin etkisiyle
burada bulunduğu için aynı veya benzer kavramlar üzerine konuştu. Ortalama
olarak herkesin aklında aynı kavram etrafında dönen farklı bakış açıları vardı
ve bunları yakalamaya çalıştık.
Bir video çalışması ve ona ait iki afiş çalışması ile üçlü bir diğer afiş
çalışmamızı sunacağız. Video, hayatın hızı ve onun içinde ne kadar
kaybolduğumuza dair. Afiş serileri de binaların içinde sıkışmış yaşamlar üzerine
diyebiliriz.
“Bunu Yapan İki Kişi”
Nihan Malkoç, (İstanbul Kültür Üniversitesi Mimarlık Bölümü 3. Sınıf
)
Proje Dikdörtgen’in grup çalışması olması gelmeye karar vermemi sağlamıştı.
Çünkü bu zamana dek hiç grup çalışması yapmamıştım; hep bireysel çalıştım.
Burada ilk iki-üç gün herkes fikirlerini paylaştı ve paralel düşüncelere sahip
olanlar, bir araya gelmeye başladı. Benim de beş kişilik ekibim böyle ortaya
çıktı. Grubumuzda Endüstri Mühendisi, Siyaset Bilimci ve İç Mimar olan
arkadaşlarımız var.
Projemizin adı “Bunu Yapan İki Kişi” ve makro ile mikro arasındaki
bağlantıları anlatmaya çalışıyoruz. Makro düzeyde alınan kararların mikro
düzeyde nasıl karşılık bulduğunu irdelemeye çalıştık. Hepimiz parça parça fakat
birbirini tamamlayan ürünler ortaya koyduk. Sorunlar aynıydı ama görsellikleri
farklı oldu ve güzel oldu.
“Septilseniyanizm”
Nesile Yalçın, (İTÜ Mimarlık Bölümü 4. Sınıf)
Okuldan sonra enformel bir ortamda olmak iyi olabilirdi; katılmak istememin
bir nedeni de buydu. Okulda da formatların içindesiniz; belli zamanlar, belli
tarihler ve onlara ait teslimler... Burada daha geniş zamanımız vardı. Özellikle
de söyleşiler çok iyiydi. Farklı mesleklerden insanların gelip biraraya gelmesi
olumluydu. Sonuçta mimarlığın dışında da bir dünya var!
Konuşmaların da ışığında buraya
birlikte geldiğim ekip arkadaşım Selen ile mimari akımları çalıştık. Daha çok
20.yy sonrasında oluşan akımların nasıl ortaya çıktığı, nasıl popülerleştiği ve
sonra nasıl gözden düştüklerini inceledik. Tüm bunlara insanların ve medyanın
verdiği tepkileri ölçmeye çalıştık. Sonunda da kendimiz “Septilseniyanizm”
adında bir akım ürettik. Adı, okunamasın ve üzerine bir şeyler söylenemesin diye
seçtik. Örneğin “Dekonstrüktivizm” diyemiyoruz ama hakkında mutlaka bir şeyler
biliyoruz. Akımlar üretiliyor, bir anda çok popüler oluyor ve herkes onun
üzerine konuşuyor ve yazıyor. Biz de insanların bir şeye yoğunlaştıklarında
dışındakileri görememe haline atıfta bulunmak istedik. Her yere, dergilere
söyleşilere, mimarlık okullarına “septilseniyanizm”i koyduk. Bunu oldukça
abartarak, artık günümüzde tek bir akımın ortaya çıkarak bu denli önem
kazanmasının zorluğuna işaret etmek istedik. Bu şu anda çok yarım bir çalışma;
dolayısıyla yaz boyunca görüşmelerle devam edeceğiz.
Ayşe Büşra Sayıner
“Boşlukta tasarlamak”
Ayşe Büşra Sayıner (Atölye Asistanı, İstanbul Kültür Üniversitesi
Mimarlık 3. Sınıf):
Atölye, meşruluk kazanmayan tartışmalara dinamik kattı. Metinde de geçen her
şey burada tartışıldı. Bu bir adımdı ve kişisel olarak bunun devamının
geleceğine de inanıyorum.
Atölyenin yararlı olmasının nedenlerinden biri, siyaset biliminden, endüstri
tasarımcısına kadar pek çok farklı alandan insanın bir arada olmasıydı. Çünkü
aynı sorunlar sadece mimarlıkta değil, tüm disiplinlerde mevcut.
Atölyede hem bireysel olarak hem de bir ekip ile proje yaptım. Bireysel
çalışmalarımdan biri, çarpıklıkların orijini olarak mimarlık eğitimi olarak
gördüğüm için biçimsel yaklaşımlara getirdiğim eleştiriydi. Örneğin maketlerde
çevre binaların aynı renge boyanması, aynı kartondan yapılması, insanların tek
tipleştirilmesi getirdiğim eleştiriler arasında. Mimarlık eğitiminde de
ortamında da bu böyle. Residence maketinin etrafında hiçbir şey yok. Yavaş yavaş
mimarlık boşlukta tasarıma, uzay mimarlığına dönüşüyor.
Diğer çalışmam da sokak ve meydan isimlerinin değiştirilmesi ile ilgili. İsim
değiştirilmesi aracı ile kamusal alanlarda bir hafıza değişikliğine gidiliyor.
Bu proje de aynı zamanda bir ulus devlet eleştirisi.
|