b>Kaz Dağları'yla ilgili felaket senaryosu adım adım ilerliyor. Bu konuda ilk yazıyı yazdığımda neler olacağını üç aşağı beş yukarı tahmin etmiştim:
1) 'Bu teknik bir konudur, uzmanlarına bırak' diyecekler diye düşünmüştüm. Öyle oldu. Kimi mühendis, birtakım kimseler aynen böyle dediler. Bu arada, 'Çok haklısın, tehlike ciddi' diyenler de çıktı. Bunların da bir kısmı mühendisti.
2) Üreticiler devreye girip ne kadar temiz ve masum olduklarını iddia edecekler diye düşünmüştüm. Aynen öyle oldu. Umarım söyledikleri kadar temiz ve masumdurlar. Kimin kim olduğunu ve ne yaptığını en iyi kendileri biliyorlar.
3) Bazı bilim adamlarına bildiri yayımlatırlar diye düşünmüştüm. Öyle oldu. Neyse ki, karşı bildiri yayımlayabilecekler de var.
4) Gazetelere tam sayfa ilanlar verirler diye düşünmüştüm. Nitekim öyle oldu. Tam sayfa ilanları dün bizim gazetede de çıktı. Çanakkale'de yerel gazetelere de vermişler, anladığıma göre biri hariç hepsi almış.
5) Gazetelerde birtakım yazarları etkileyip Kaz Dağları'nı korumaya çalışanları ahmaklık, dinozorluk ya da hainlikle suçlayan yazılar yazdırırlar diye düşünüyordum. Hatta aklımdan bu işe tav olabilecek birkaç isim de geçiyordu. Ummadığım bir kalem devreye girdi. 'Provokasyon' ve 'ajanlık' dedi.
Demek ki 'algılama yönetimi' başlamış... Gerisi gelecektir. Yakında, Kaz Dağları'nda altın çıkarmanın Kazdağı göknarlarına ne kadar faydalı olacağını gösteren belgesel filmler karşınıza çıkarsa hiç şaşmayın! Kaz Dağları'nın talan edilmesinden kazanmayı düşledikleri para o kadar fazla ki, harcamayacakları para yoktur.
Ayrıca bu gibi konularda uluslararası deneyime sahipler. İsterlerse dünyanın en iyi PR uzmanlarını kiralayabilir, en namlı iletişim şirketleriyle çalışabilirler. Algılama yönetiminin kallavisini yapabilirler.
Malum, 'Olguları değiştiremiyorsan, bastır parayı algıları değiştir!..'
Malum, bu sayede dünyanın en büyük çevre kirleticisi olan petrol şirketi dünyanın en çevrecisi geçinebiliyor.
Bunlar bilinen yöntemlerdir, yapılmıştır, bir kez daha yapılacaktır. Kaz Dağları'nın ekolojik geleceği, henüz doğmamış kuşakların bu güzellik üzerindeki hakkı gibi kavramlar onlar için anlamsızdır. Onlar için sadece bugün ve sadece para vardır!
Yükselen yerel itiraz seslerine rağmen Kaz Dağları'nı kurtarmak sanılandan daha zor olacaktır. Ama olacaktır.
İki küçük not:
Şimdiye kadar Kazdağı diyordum, bundan sonra Kaz Dağları diyeceğim. Çünkü madenciler lobisinin dün verdiği ilanda Kazdağı 'milli park' alanı ile sınırlıymış gibi gösteriliyor. Oysa, 18 Mart Üniversitesi Coğrafya Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş dünkü Radikal'de bölgeyi şöyle tanımlıyor:
"Kazdağı sadece doruklar değildir, bir dağ sistemidir. Geniş bir coğrafyayı kapsar. Çevresiyle birlikte değerlendirilir. Edremit Körfezi, Bayramiç, Yenice ve Ezine ovalarını da kapsayan jeolojik bir sistemdir. Bu sistemi, coğrafya alan birimi olarak 'Kazdağı yöresi' olarak adlandırmak doğrudur. Kazdağı Milli Parkı'ysa Kazdağı doruklarının Balıkesir sınırları içerisinde kalan güneyinden doruklarına kadar uzanan bölümdür. Birileri 'Milli parkta çalışma yapmıyorum, yani Kaz Dağları'nda çalışmıyorum' derse yanlıştır. Oradaki endemik türler, coğrafi zenginlik fauna, flora dağın kuzey yamaçlarında da var. Sistem olarak değerlendirilmelidir."
İkincisi: Enerji Bakanı Hilmi Güler altın arama sırasında siyanür kullanımının söz konusu olmadığını söylüyor. Tabii ki öyle. Peki, ya altın bulurlarsa ne olacak? Yoksa bu aramaları spor olarak mı yapıyorlar!
|