İstanbul Boğazı'ndan karayolu tüneli için Ulaştırma Bakanlığı'na yetki veren kanun çıktı..." (28 Nisan 2006-gazeteler)
Bu haber medyada "kısacık" yer aldığında, kimsecikler şunu sormamıştı: "Ulaştırma Bakanlığı, 'ulaştırma yatırımları'nda bugüne kadar nasıl 'yetkisiz'di ki?.." Ulaştırmadan Ulaştırma Bakanlığı sorumlu değilse; niye vardı?...
Bir karşıdevrim tuzağı
Bu sorular, 28 Mayıs 2006'daki "Ulaştırma Bakanlığı Ulaştırmada Yetkisiz" yazımdaydı... Daha da eski zamanlardan beri ise kim bilir kaç kez yazdık:
"Ulaştırmamızın yüzde 95'ini üstlenen Karayolları'nı, Ulaştırma Bakanlığı'nın 'ulusal ulaşım planlaması' dışında tutan; böylece demiryolları, denizyolları, havayolları dengesinin gözetilemediği bir karayolları egemenliğini yaratan 1950 yasası ne zaman değişecek?"
Şimdi, 60. hükümetteki yeni yapılanmaya bakılırsa, bu yıllanmış merak da "sanki"( !) giderilmiş oluyor.
Başbakanlık'ın 30 Ağustos 2007 tarihli; "Bayındırlık ve İskân Bakanlığı'na bağlı Karayolları Genel Müdürlüğü'nün (KGM) Ulaştırma Bakanlığı'na bağlanması" tezkeresi, Çankaya'da aynı gün "onay"landı.
Bu habere de yine kimsecikler "Demek ki Ulaştırma Bakanlığı ulaşımla uğraşmıyormuş..." diye hayret etmediği gibi, böylece 57 yıl önceki bir "karşıdevrim darbesi"ne son verildiği de umursanmadı.
Üstelik 22 Temmuz'u 1950'nin "tekrar"ı sayanlarca bile...
Devlet içinde devlet
Çünkü karşıdevrimin ulaşım raporunu dönemin "Amerikan Yol Heyeti" hazırlamış; raporda "Demiryollarına değil karayollarına önem verin" denilmiş; bunun için de Ulaştırma yerine Bayındırlık Bakanlığı'na bağlı ve "hükmi şahsiyet"e sahip (tüzelkişiliği olan) KGM'nin kurularak, "ulaşım politikasını belirleme"si öngörülmüştü.
İşte bu "tavsiye"ye göre düzenlenerek yürürlüğe giren KGM yasası yarım yüzyılı aşkındır değişmedi. AKP'de geçen 5 yıllık tek parti iktidarına ve hatta onca "kamu yönetimindeki reformlar"a rağmen, artık "komik"leşen bu saçmalığı gidermedi...
Böylece KGM adeta "devlet içinde devlet" gibi davranarak; ülkede "sadece karayolu" ulaşımının yaygınlaşmasını hem planlar, hem uygularken; Ulaştırma Bakanlığı da cumhuriyet devriminin "tarihi demiryolları"yla yetinerek, asıl işi yerine "cep telefonu"yla ilgilendi...
Yasa değişmeden?
Peki şimdi "tezkere"yle birlikte işler düzelecek mi? Öncelikle hukukçuların yanıtlaması gereken bir "garip"lik var.
Çünkü KGM'nin Bayındırlık Bakanlığı'na bağlı olması, 1 Şubat 1950 tarih ve 5539 sayılı "KGM Kanunu" nun 1. maddesinde "amir hüküm" . Bu maddeyi TBMM'de değiştirmek yerine, sadece "Erdoğan'ın tezkeresi"ni Gül 'ün hemen onaylamasıyla geçersiz kılmanın, "hukuk devleti"nde "nasıl" olabileceğini elbet bir bilen vardır.
Kaldı ki aynı değişikliğin gerçekten "ulusal çıkarlara uygun bir ulaşım politikası"na hizmet edebilmesi için de "tüzelkişilik"li KGM'yi Ulaştırma Bakanlığı'na bağlamak asla yeterli değil.
Asıl önemlisi, karayollarının da demiryolları, havayolları ve denizyolları ile "eşit" yetki ve olanaklara sahip olmasıyla birlikte, her üçünün de ulusal proje ve yatırımlarını birbirleriyle "eşgüdüm" içinde planlamalarına yönelik bir yeniden yapılanmayı "yasal dayanak"larla sağlayabilmek...
Böylesi bir düzenlemeye ise başta otomotivciler ve petrol tröstleri olmak üzere Türkiye'deki karayolları egemenliğinden çıkarları olanlar tüm yerli ve yabancı güçleriyle karşı çıkacaklar.
Bu "küresel" çıkar birliği, belki de sadece "bakanlık değişikliği"ne razı olsa bile, karayolu egemenliğinin sürmesi için şimdiki "özerk" ve "güçlü" genel müdürlük statüsünün Ulaştırma Bakanlığı içinde de devamında ısrarlı olacak.
İşte o zaman AKP'nin de gerçekten adalet ve kalkınmayı mı; yoksa "sömürgeci" politikaları mı kollayacağını, "yeni yasa"da görmüş olacağız.
|