elmiş geçmiş en büyük çevre katliamlarından birini yaratan 'Karadeniz Kıyı Yolu' için gecikmiş bir dizi yayımlandı... Anadolu'nun kuzeyini 'kıyısız' bırakmanın 10 yıllık tahribatını, Milliyet'te Şükran Çakmak'tan okuduk; Bünyamin Aygün'ün fotoğraflarından 'hüzün'le izledik... (26 Temmuz 2006)
Bu çarpıcı dizinin 'gecikmiş' olmasında elbette ki yazarının günahı yok. Eğer 'medyamızı yönetenler' yaklaşan 'cinayet'i durdurmak için ta 1990'larda düzenlenen 'yöresel etkinlikler'e önem verselerdi; bugünkü iç karartıcı görüntüler olabilir miydi?
Siyasilerin ''halkın rüyası gerçekleşiyor'' sözleri yerine, duyarlı kesimlerin ''Bu katliamı başlamadan durdurun; başka çözümler de var...'' çağrıları manşetlere çıkabilseydi; emin olun kıyılara göz dikmeyen bir proje üretilebilirdi. Oysa denizin doldurulması için ''yeşil vadilerin bile dinamitlenmesi'' ne karşı çıkanların haykırışları, 'medya' olmayan bazı gazetelerin dışında hemen hiç umursanmadı.
O kadar ki başbakanların ve bakanların sadece 'usulsüz ihale'den ötürü değil; ''Karadeniz'i kıyısız; halkını denizsiz; vadilerini yeşilsiz bırakmak'' suçuyla da 'Yüce Divan'a gönderilmeleri gerektiğini belirten Mimarlar Odası'na bile aldırılmadı...
Sonuçta Karadeniz için şimdi ancak 'ağıt' yakılabiliyor. Bazı yerleşmelerdeki 'son çırpınışlar' olarak korumaya alınan doğal ve kültürel miras bile ''Yolun devamlılığına engel olunmasın'' denerek gözden çıkartılıyor...
BELGELENEN GERÇEKLER
Çakmak gözlemleri, Sinop'tan Rize'ye bu cinayete 'dur' demek için mücadele eden 'Karadenizli direnişçiler'i belgelemesi açısından da özel bir değer taşıyor. Örneğin, Fırtına Vadisi'nde, kıyı dolgusu için açılan taş ocaklarına karşı hukuk mücadelesi verenler, önemli gerçekleri de açığa çıkartıyorlar...
Davaların avukatı Yakup Okumuşoğlu'nun söylediklerinden anlıyoruz ki, Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin, taşocaklarının 'ÇED Yönetmeliği dışında' (!) tutulmasını öngören genelgesi yüzünden, katliam daha da artmış durumda...
Kıyısını bu yola kaptırmayan tek il olarak tarihe geçen Ordu'da ve Ünye ilçesinde ise 1990'larda başladıkları kitlesel direnişleriyle bu sonucu sağlayanları 'çevre kahramanları' ilan etmek gerek. Bolaman-Perşembe yolu, sivil toplum örgütlerinin itirazları ve alternatif projeleri üzerine dağlara doğru çekildi. Dahası, kıyıda 42 km. yerine, karada 27 km'lik yol yapılıyor; maliyet de 1.2 milyar dolardan 411 milyona inmiş...
En 'kârlı'sı deniz dolgusu
Trabzon'da da kıyı parkı; çay bahçeleri ve yürüyüş parkurları bulunan 'Beşirli' mesiresi artık yok. Trabzon Çevre Kültür Girişimcilik Derneği, bu planı onaylayan Belediye Meclisi kararına dava açmıştı. Yargının 'iptal' kararına rağmen, aynı meclis, aynı planı yeniden kabul etti. Şimdi yol inşaatı sürüyor; hukukun 'dur' emri ise dosyada bekliyor...
Giresun'da da Prof. Dr. İlyas Yılmazer'in tasarladığı 'güneyden 3 tünelli yol' seçeneği umursanmadı; Arıdurak Burnu'na önerdiği tünel geçişine 50 bin dolar kamulaştırma parası ödemeyen Karayolları, denizi doldurmak için 5 milyon dolar harcadı... Karayolları'nın 'dayatma güzergâhlar'ından kurtarılabilen kimi yerler de bu esenliklerini Trabzon Koruma Kurulu'nun SİT kararlarına borçlular.
Örneğin yine Giresun'a bağlı Eynesil, Bulancak, Piraziz, Keşap, Görele, Espiye yol kurbanları olurken, sadece Tirebolu ancak SİT ilanıyla 'kıyı'lı kalabildi... Bunun üzerine Karayolları, yolu denize kaydırmak isteyince, Prof. Dr. Cengiz Eruzun başkanlığındaki koruma kurulu denizi de SİT sınırlarına katıverdi... Böylece Tirebolu'da yol artık tünelden geçiyor...
Karadeniz direnişinin destansı bir örneği de Fındıklı'nın Aksu beldesinde yaşanıyor. Buradaki SİT ilanını ''daha güzel yerler bile yol oldu'' diye mahkemeye veren Karayolları'na, yargının yanıtı özetle şöyleydi; ''o halde 'elde kalan'ı korumak gerek''...
Bu ders verici 'ret' kararına rağmen yol inşaatı durdurulmamış; bakanlığın ''Yargı kararına uyun'' uyarısı bile dinlenmeden köyün önüne 7 m. yükseklikte duvar çekilivermişti... Böylesi pervasız bir 'hukuk dışı' süreçte çevrecilerin avukatı Cihan Eren öldürülmüş; hatta 'üyeleri değişen' koruma kurulu da SİT kararı nı kaldırıvermişti... Yargının SİT ilanını yeniden geçerli kılması üzerine, Aksu Muhtarı Musa Kazım Özçiçek ile Av. Cihan Eren'in kızı Zeliha Eren, Karayolları Genel Müdürü Cahit Turhan'a başvurarak dediler ki: ''Mahkeme kararına aykırı inşaatın zararları ağır kişisel kusurunuz nedeniyle ilerde şahsınızdan talep edilecektir...''
Bakalım bu 'uyarı'ya ne denilecek ve Karadeniz'in kalan son güzellikleri nasıl kurtarılabilecek...
|