Şu kadim memlekette ismi doğayla anılabilen kaç yer kaldı acaba? Hiç kuşkusuz
Doğu Karadeniz bölgesindeki ekolojik korumada öncelikli ilan edilmiş,
Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmelerle korunan vadileri hâlâ insanların nefes
alıp vermekte zorlanmadıkları en önemli doğal yaşam alanları. Ancak son on
yıldır “ülke enerjisine katkı” bahanesiyle Doğu Karadeniz’in dünyaca tanınan en
önemli vadileri santrallerle delik deşik ediliyor.
Dilerseniz en doğudan başlayalım. Dünyanın en önemli biyosfer rezerv
alanlarından, Kafkas arılarının en güzel balları ürettiği Macahel’de Enerji
Piyasası Denetleme Kurulu sekiz adet HES inşaatı için lisans verdi. Rize’nin
Fındıklı ilçesindeki Abu-Çağlayan Vadisi ile Pishala-Arılı vadisi dereleri
üzerinde de çok büyük boyutta ekolojik ve sosyal tahribata neden olacak olan HES
projeleri mahkeme kararlarına rağmen devam ediyor. Bir diğer önemli yaşam alanı
Fırtına Vadisi’nde ise yıllar önce yapılmak istenen HS projeleri durduruldu
fakat bu sefer de Palovit gibi çok önemli bir vadide yol yapım çalışması
yapılıyor. Çayeli’nde Senoz Vadisi’nde yapılan HES çalışmalarına İkizdere’de
adeta alt üst edilen doğa alanları ve dere yatakları eşlik ediyor. Rize-Erzurum
sınırındaki Salaçur Vadisi, Uzungöl, Maçka’da Sumela’nın bulunduğu Altındere
Vadisi derken Doğu Karadeniz vadileri tarih, kültür ve doğa kıyımını yaşıyor
bugünlerde.
Bütün bu çalışmalar yetmemiş olacak ki, Doğu Karadeniz şimdi de“Doğu
Karadeniz Küçük Hidroelektrik Santralleri Kalkınma Projesi” kapsamında iki bin
adet mikro hidroelektrik santralle donatılmaya çalışılıyor. Proje kapsamında
Giresun, Trabzon, Rize, Artvin, Ordu, Bayburt ve Gümüşhane’ye kurulacak iki bin
mikro HES’le ile yılda 200 milyon dolar gelir edileceği açıklanmış
gazetelere.Projeye göre söz konusu illerin üç bin megavat (MW) üzerinde
hidroelektrik potansiyeli bulunuyormuş ve bu potansiyelin değerlendirilmesi
amacıyla söz konusu illere yaklaşık iki bin adet mikro hidroelektrik santrali
(HES) kurulacakmış. Bu projenin gerçekleşmesi durumunda da küçük ve orta boş
işletmelerin enerji ihtiyaçlarını kendi öz kaynaklarıyla sağlayacağı
öngörülüyormuş. Ancak projenin hayata geçirilmesi için Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı, bölge belediyeleri, il özel idareleri ve
TEDAŞ gibi ilgili kurumların onay vermesi gerekiyor. İşte burada hadi diğer
kurumları geçtik Çevre ve Orman Bakanlığı’nın bu girişime onay vermemesini
diliyorum.
Çünkü maalesef Çevre Bakanlığı, bugüne kadar Doğu Karadeniz’deki yukarıda
ismini andığım vadilerdeki projelere dair yüksek sesli bir itiraz
dillendirmediği gibi hep bu alanları görmezlikten geldi ve gereken izinleri de
verdi. Şimdi onbinlerce insan, gurbettekilerle bu sayı daha da artıyor elbette,
vadileriyle ilgili verilen kararların ceremesini çekiyor. Memleketine döndüğünde
doğası büyük oranda tahrip edilmiş bir alanla karşılaşıyorlar çünkü. İlgili
kurumların Doğu Karadeniz’i HES cehennemine çevirmeden, nasıl bir alan üzerinde
karar vereceklerini binlerce kez gözden geçirmelerini temenni ediyorum. Yoksa
çok yazık olacak.
Uğur Biryol / Çevre aktivisti - yazar
|