stanbul'un Zincirlikuyu-Maslak bölgesini seçen "gökdelen"lerin yeni komşusu Kanyon, emlak imparatorlarının buluştuğu "Dubai Cityscape Uluslararası Gayrimenkul Yatırım ve Gelişim Fuarı"ndaki yarışmada "mimarlık ödülü"nü aldı.
Haberi okur okumaz gözümün önüne Kanyon değil, artık neredeyse 24 saat tıkalı trafiğiyle Büyükdere Caddesi geldi... Bu koridordaki gökdelenler, kentin nâzım planını "lağveden" 1980 sonrasındaki politikanın "himayesi"yle geliştiler. Spekülatörler, bankalar ve holdingler, adeta "en gösterişli kule" yarışına girdiler...
Kuzeydeki ormanlık kuşağa "komşu" olduğu için yıllarca hep "seyrek yoğunluklu" yerleşim öngörülen bölge, 15 yıl içinde "en yüksek yoğunluk" lu yapılaşmanın merkezi oldu..
Gökdelenler için "geniş açık alanlar içinde en akılcı çözüm" diyenler bile, artık burada başlarını öne eğiyorlar. Çünkü, azman binalar değil yan yana, adeta "bitişik nizam" konumdalar... Ele geçirdikleri arsanın şekli ve büyüklüğü ne olursa olsun, oraya "sığdırılmış" mimariyle ne kadar yükselebilirlerse, "Boğaziçi manzarası" da o kadar artıyor...
Böylece yasadaki "Boğaz siluetinin korunması" kuralı, "arkadan boynuz gibi fırlayan" bu kulelerle geçerliliğini yitirdi... Satış fiyatlarını doruğa çıkartan "deniz manzaralı" ofis ve daireler için, "bina yüksekliği serbest" arsalar yaratıldı...
Denebilir ki Zincirlikuyu-Maslak bölgesi, "çağdaşlık" adına çağdışı bir "peyzaj düşmanlığı"nın en şımarık ve en ayrıcalıklı yapılaşmalarını barındırıyor. Her biri mesleğinde birikimli mimarlarca tasarlanmış; eli yüzü düzgün ve "akıllı bina" olsalar bile, şehircilik tarihimize; İstanbul'a saygısızlığın parlak ve kalıcı abideleri olarak geçiyorlar...
Her açıdan 'radikal'
İşte böylesine "planlama yoksunu" bir yer seçimiyle gerçekleşen projelerin en yenilerinden olan Kanyon "uluslararası" ödül alınca doğrusu "jüri" lerini düşündüm. Acaba, neye göre, hangi mimarlık etiğini gözeterek ve hangi kent kültürüyle karar verdiler?
Gazete haberleri özetle şöyleydi: "Tabanlıoğlu Mimarlık'ın tasarladığı Kanyon Ofis Binası, Mimarlık Oscarları adıyla anılan Cityscape 2006 Architectural Review Mimarlık Ödülleri yarışmasında Büyük Ödül'ün sahibi oldu... Ödül gerekçesinde, radikal bir geometrik dizayna sahip olduğu ve kavisli yapısıyla dikkat çektiği vurgulandı..." (06 Aralık 2006)
Bu kararı veren jüri, "radikal"liğini beğendiği binanın, İstanbul genelindeki yer seçimi ve inşaat yoğunlukları açısından kente karşı tavrının da "radikal bir uygunsuzluk" taşıdığı gerçeğini, bir "mimarlık yarışması"nda nasıl önemsiz sayabildi; nasıl dikkate dahi almadı?
The Architectural Review dergisi editörü Paul Finch , İngiliz Kraliyet Mimarlar Enstitüsü Başkanı Jack Pringle , Sharjah Amerikan Üniversitesi Dekanı Dr. Fathi Rifki , hele dünyadaki kentsel tasarım ustalarından Malezyalı mimar Ken Yeang ve hatta Ağa Han Mimarlık Ödülleri Genel Sekreterliği'ni yürüten Türk mimarı Süha Özkan , örneğin bir "Avrupa kenti" nde "imar planı ilkelerine aykırı" gerçekleşen benzer yapılara da "ödül" verebilirler miydi?
'Ekonomi' haberi
Ödül haberi gazetelerin, kültür yerine ekonomi sayfalarında yer alan Kanyon, dünyanın da mimarlık değil, "yatırım" medyasında tanıtılıyor.
"International Herald Tribune" gazetesinde, Türkiye'deki "gelişen tüketim alışkanlığı" nı duyuran bir haberde, bu projenin "değişimin eşiğindeki İstanbul için çekici bir güç" oluşturduğu belirtiliyor. Aynı gazetenin 6-8 Aralık'ta İstanbul'da düzenlediği "Luxury Conference" ın programında bile katılımcıların Kanyon'u ziyareti vardı...
Kanyon henüz inşaat aşamasındayken, 90 bin m2'lik izninin "3 kat arttırılarak" 250 bin m2'ye çıkartıldığı anlaşıldı. Ruhsattan sonra projeye 179 konutun daha "eklendiği" açıklandı. Tartışmalar sürerken, İstanbul'un aynı bölgesine en yüksek kuleleri dikmeye niyetlenenlerin ülkesi Dubai'den de "Mimarlık Oscarı'nı kazandı" haberi geldi...
Sakın mimarı da ödül konuşmasını yaparken, tıpkı Orhan Pamuk 'un Nobel konuşması gibi "babasının bavulu" ndan bahsetmiş olmasın?
|