BR> ‘Özel hayatım yok’
Sadece engelliler
için değil, onlara bakmakla yükümlü engelli yakınları için de derneğin kapanma
ihtimali ‘ruhsal yıkım’ anlamına geliyor. Gençliğinden bu yana yürüme engeli
olan Medine Erdoğan’ın bakıcılığını üstlenen abla Melahat Erdoğan yıllardır
yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
“Kardeşimin hayatımda olmadığı bir
saniyem yok. Tüm hayatımı ona adadım. Kızım var, geçimimizi o sağlıyor. ‘Teyzem
ne olur?’ diye düşündüğü için evlenmiyor. Benimse hiç özel hayatım yok. Bu
dernek, hepimizi rahatlatmıştı. Senelerce depresyon tedavisi gördüm. Ama bu
dernek benim bile sağlığımı yerine getirdi.”
‘Bir çocuğun elinden
oyuncağını alırsınız ya...’
Derya ‘Burası benim ailem gibi’
derken Muhammet dernek vasıtasıyla iş sahibi olmuş.
32 yaşındaki Derya
Avşar, engelini şiirler yazarak, takılar tasarlayarak kaldırıyor. İki şiir
kitabı olan tekerlekli sandalye mahkûmu Avşar için de bu dernek, ‘umut’ demek:
“Bazen burada bu takıları yaparken, tekerlekli sandalyeye
bağlılığımı unutuyorum. Su içmeye kalkıp yürüyerek gidecekmişim gibi geliyor. 16
yaşımdan beri bu hastalıkla cebelleşiyorum. Annem ve babam olmadan
yaşayamıyorum. Ama artık bu dernek de ailem gibi vazgeçilmez benim için. Bu
derneği elimizden alırken bizleri dört duvar içine mahkûm kaderimize terk
ettiklerinin bir göstergesi olarak kabul edilmelidir....”
28 yaşındaki
kas hastası Muhammet Yavuz, yürüyebilen ‘şanslı’ kas hastalarından.. 1999
yılından beri derneğe neredeyse her gün gelip gitmiş. Bundan iki yıl önce de bir
komünikasyon firmasında dernek vasıtasıyla iş sahibi olmuş. Yavuz, ‘ya dernek
elimizden giderse’ ihtimalini şöyle değerlendiriyor: “Ufak bir çocuğun
oyuncağını elinden alırsanız ne hisseder; biz de onu yaşarız. Burdaki dostluk
bizi hayata bağladı. Nerede buluşabiliriz. Kafede mi, restoranda mı? Yine herkes
için o ‘karanlık’ günler başlar.”
|