999 yılında arka arkaya yaşadığımız İzmit Ağustos 17, 1999 (7.4) ve Düzce 12 Kasım 1999 (7.2) depremleri hepimize ülkemiz coğrafyasının %66 lık kısmı 1. ve 2. derecede deprem bölgesinde olmasına rağmen bu doğa gerçeği hakkında ne kadar bilgisiz ve hazırlıksız olduğumuzu gösterdi. Hem de çok büyük ve ödenemeyecek bedelle. Onbinlerce insanımızın yaşamıyla.
Bugünkü bilgi dağarcığımıza göre biyolojik yaşamın mümkün olduğu tek gezegen olarak tanımladığımız bu güzel gezegenimizde deprem, sel v.b doğa olaylarının ölümcül sonuçlar doğurmasını önlemenin yolu doğa ile uyumlu yaşamayı öğrenmekten geçtiği artık herkes tarafından kabul görmüş bir gerçektir. Doğa ile yaşamayıda ne zaman ki doğanın nasıl bir işlerge (mekanizma) ile çalıştığını kavradığımızda öğrenmiş oluruz. Bugün çok değişik bilim dalları doğanın değişik işlergelerini anlamayı amaçlamıştır. Yerbilimi olan Jeoloji yerküremizin dinamiğini anlama konusunda epeyce yol katetmesine rağmen, halen açıklayamadığı bir çok konu var. Bugüne kadar yerbilminde çalışan bilim insanlarının insanlığa sağladığı kuramlarla yerkabuğundaki hareketliliklerinin en azından neden ve sonuçları bir noktaya kadar ortaya konulabiliniyor.
Bu sayfaları hazırlamaktaki amacımız bilimsel çerçevede, bir türlü durağan hale gelemeyen dünyamızın hareketliliğini derlediğimiz kaynaklara dayanarak, ilgilenen sıradan bir kişiye deprem olayı ile ilgili doğal işlergeleri en açık ve basit bir biçimde aktararak bu konu ile aradığı yanıtları kendi öz dilimizde bulmasına yardım etmek ve bu konudaki gereksinimi bir ölçüde karşılamaktır. İstediğimiz bir bilgiye internet sayesinde bir tuşa basarak ulaşabildiğimiz bu bilgi çağında, deprem hakkında en temel bilgilere internet üzerinden kendi özdilimizde ulaşılabilir olmasına ve bir nebze de bu konuda insanlarımızın bilgilenmesine bir katkıda bulunabilirsek, kendimizi bu sayfaları hazırlamaktaki amacımıza ulaşmış kabul ederiz.
Hasan Tezgel-Sondan Durukanoğlu Feyiz
İstanbul Teknik Üniversitesi
Fizik Bölümü
Mayıs 2002
|