İstanbul'dan Brüksel'e...
Türkiye'nin Avrupa Birliği yolculuğunda İstanbul artık daha öne çıkan bir kent rolü oynayabilecek. Türkiye ve İstanbul için lobi faaliyetinden Türkiye'nin tanıtılmasına kadar bir dizi etkinlik için şimdi Brüksel'de yeni bir merkez kurulmuş durumda.
stanbul 2010 yılında Avrupa'nın Kültür Başkenti olarak kabul edildi. Hannes Swoboda , Avusturyalı sosyalistlerin Avrupa Parlamentosu'ndaki temsilcilerinden. Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grubu'nun başkan yardımcısı. Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğini kararlılıkla destekleyenlerden. İki gün önce Brüksel'de açılan İstanbul Merkezi için düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada ilginç bir benzerliğe dikkat çekti. "Avusturya, Avrupa Birliği'nin aday üyesi iken Brüksel'de biz de bir Viyana merkezi açmıştık. Bu merkez, Türkiye'nin üyeliği konusunda önemli bir destek sağlayacaktır." Swoboda, Brüksel'de açılan İstanbul Merkezi'nin Karma Komisyonu üyelerinden. Swoboda'nın yanında çok sayıda değişik partiden Avrupa Parlamentosu milletvekilleri de bu Karma Komisyon'un üyeleri arasında. Hepsi İstanbul'u seven, İstanbul'a destek vermek isteyen isimler. *** Brüksel'de bir grup gazeteci, bilim insanı, siyasetçi, sanatçı İstanbul Merkezi'nin açılışına katıldık. Türkiye'nin Avrupa Birliği yolculuğunda İstanbul artık daha öne çıkan bir kent rolü oynayabilecek. Türkiye ve İstanbul için lobi faaliyetinden Türkiye'nin tanıtılmasına kadar bir dizi etkinlik için şimdi Brüksel'de yeni bir merkez kurulmuş durumda. Brüksel'de, çok sayıda Avrupalı siyasetçi ile Türkiye üzerine konuşmak olanağını bulduk. AKP ile ilgili açılan kapatma davası ve olası sonuçları Avrupalı siyasetçileri meraklandırıyor. Kapatma davasına karşı genelde olumsuz bir yaklaşım olduğunu söyleyebilirim. İlginç bir nokta: Fransız solcuları kapatma davasına sevinmişler. Böylece Türkiye'nin AB üyeliği suya düştü, diyorlarmış. Sanırım Fransız milliyetçileri de aynı tutum içinde. Fransız solcuları ve bazı aşırı milliyetçi akımlar dışında kapatma davasının Avrupa'da bir endişe yarattığını ifade ettiler. Ülkemizin dostları, Türkiye'nin AB yolculuğunun ciddi bir dönemeçten geçtiği konusundaki kaygılarını belirttiler. *** Bu arada, Avrupa Birliği'nden siyasetçilerin kapatma davası konusunda yaptıkları açıklamaların Türkiye'de tepki yaratmasını anlayamadıklarını da sözlerine eklediler. Özetle şunları söylediler: "Türkiye artık üyelik müzakereleri yürüten bir ülke. Bu nedenle Türkiye demokrasisinin sorunları, zaafları AB'yi yakından ilgilendiriyor. Siz artık bir anlamda Avrupa'nın bir parçasısınız. Parti kapatma Avrupa'da çok istisnai bir durum. Hele bir iktidar partisinin kapatılmak istenmesi bizi ölçülerimiz içinde çok sorunlu bir konu. Bizler Türkiye'nin dostları olarak, bu konudaki kaygılarımızı ifade ettik." Sonuç olarak Avrupa'daki hava pek olumlu görünmüyor. Tabii, kapatma davası olsun, Türkiye'nin demokratikleşmesi sorunu olsun, Avrupa'dan çok bizim sorunumuz. Siyasi Partiler Kanunu'ndan Seçim Kanunu'na, 1981 Anayasası'ndan Türk Ceza Kanunu'nun 301. maddesine kadar birçok alanda reform adımlarının atılması gerekiyor. Düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün sınırlarının genişletilmesi öncelikle bizim derdimiz. Türkiye, kamu dışında işçilerin, emekçilerin tamamen sendikasız ve örgütsüz olduğu bir ülke. Kamu işyerleri dışında toplusözleşme yapılan yerlerin sayısı o kadar az ki! Son Tuzla tersaneleri gerçeğinde ve Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı tartışmaları sırasında gördük ki, emekçiler, ciddi bir örgütlenme ve hak elde etme sorunuyla karşı karşıyalar. Bu konuda yasal düzenlemeler gerekiyor. Bunları AB istediği için değil, kendi ihtiyacımız olduğu için yapmak zorundayız. Aynı şekilde, çevrenin ve doğanın korunmasına karşı alınacak önlemler ülkemizin geleceği açısından çok önemli. *** Türkiye'nin AB yolculuğu tabii ki sorunlu ve inişli çıkışlı bir yolculuk. Avrupa Birliği henüz sonuçlanmamış bir proje. Bu nedenle olumsuz tarafından baktığınızda bir yığın engelleyici neden görebilirsiniz. Ancak bu proje, sınırların aşıldığı, ortak insanlık değerlerinin geliştirildiği bir proje olarak düşünülürse anlamlı hale geliyor. Daha 60 yıl önce bugün AB'nin temeli oluşturan ülkeler birbirleriyle savaş halindeydiler. Milyonlarca insan bu savaşlarda yaşamını yitirdi. Şimdi sınırları yavaş yavaş kalkıyor, ortak parlamentolar oluşturuluyor. Ancak her farklı unsur bir araya geldiğinde ortaya çıkan sorunlar burada da insanlığın önüne çıkıyor... Brüksel'deki İstanbul Merkezi, bu yolculuğa mutlaka olumlu katkılar sağlayacak... Emeği geçenlere teşekkürler... |