Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU
İLİŞKİLİ HABERLER

Menderes'ten Erdoğan'a

İstanbul Sen Bizim Her Şeyimizsin!

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Çılgın İstanbul” projesi günlerdir tartışılıyor. Bunun İstanbul’a kazancı, bizi nasıl bir tablonun beklediği konuşuluyor. Proje için gerekli olan 20 milyar doların nereden çıkacağı ise çoktan belli, bizden! Tıpkı İstanbul, Kültür Başkenti olduğunda yaptıkları gibi. Peki Türkiye’nin farklı yerlerinde yaşayanlar, İstanbul

Cumhuriyet Dergi
İstanbul Sen Bizim Her Şeyimizsin!

stanbul, Türkiye gündemini en çok meşgul eden kent. Türkiye’deki bütçenin de önemli bir kısmı ona ayrılıyor. Mesela Avrupa Kültür Başkenti seçiliyor, İstanbul’a ayağını basmamış milyonlarca insan cebinden para döküyor bu “şan”a erişsin diye, benzine zam yapılıyor. Üçüncü köprüye mi “ihtiyaç” var, emekçilerden alınan vergilere bir kalem daha açın gitsin... Ne de olsa alınan ekmekten mücevhere kadar her şeyin üzerinden vergi ödendiği halde kimse sesini çıkarmıyor. Yalan mı; elektrik faturalarımızdan hâlâ TRT için kesinti yapıldığının kaçımız farkındayız, mesela? Ya sokak lambalarının harcadığı elektriğin cebimizden çıktığının? Şimdi de Başbakan Tayyip Erdoğan “çılgın İstanbul” projesiyle karşımızda. Ne diyelim, hadi öyleyse eller cebe!

Sorun sadece bize sorulmadan paralarımızın alınması değil, iktidarın vergi adaletsizlikleri yoksulla zengin arasındaki uçurumu da derinleştiriyor. “Şu 73 milyonluk memleketimizde, değer adına ne varsa, çoğunu, sayıları 14 milyonu bulan ücretliler yaratır” diyor ekonomist Mustafa Sönmez. Geri kalanlar mı? “Beş milyon işsiz de çalışıp değer üretmek ister, ama fırsat bulamaz. 12 milyon ‘ev kadını‘ diye eve tıkılanlar da işgücü pazarına çıkıp üretmek, değer yaratmak, ondan bir parça almak isterler, ama fırsat verilmez. Tarımdaki 10 milyon küçük üretici, onların çoluk çocukları da değer üretirler ama pazara çıkardıkları ürünler ilaç, tohum, gübre masraflarını bile karşılamaz. Devlet, bu ahvalde, sınıflar üstü görünür ama öyle değildir. Emeğin sermayece sömürüldüğü bu sistemin tarafsız görünümlü kollayıcısıdır”.

Mustafa Sönmez Devlet çarkının bu işleyişini sağlayanlara gelince; bizleriz! Benzin tüketirken, sigara, içki içerken, telefonla konuşurken, sinemaya giderken, aldığımız her malla ödediğimiz KDV’ler. Çünkü toplam vergilerin üçte ikisi dolaylı yani tüketiciden alınıyor. Kuşkusuz zenginler de tüketiyor, “Ancak zenginler öyle çok varlıklı, öyle çok gelirleri var ki, hepsini tüketemiyorlar ve tüketemedikleri kısmı da vergiden muaf kalıyor. Çalışanlar, dar gelirlilerse tüm gelirlerini tükettikleri için tüm gelirleri vergileniyor” diyor Sönmez. Bu kadar da değil, toplam verginin geriye kalan üçte birinin çoğunluğu da yine ücretli çalışanlardan alınıyor. Daha elimize para geçmeden kesintiye uğruyor maaşımız; bir kısmı hazineye, diğeri sosyal güvenceye. Üçte birin geriye kalanını ise, bankalar, şirketler, serbest meslek kesimleri ödüyor; toplam verginin içinde, gelirin yüzde 90’ına sahip olan bu kesimlerin payı yüzde on!

Sönmez’in vergi meselesini bir sınıf savaşı olarak görmesi boşa değil. Emekçinin, yurttaşın vergisinin peşine düşmediği, vergi yükünü azaltmak için harekete geçmediği toplumlarda yük ücretli sınıfın sırtına biniyor. Yani kamu harcaması adı altında yapılan, inşa edilen ne varsa, emeğin ürettiği değerin vergi adı altında alınan kısmıyla yapılıyor. Çoğu insanın karşı olduğu projeler de! Doğayı katleden barajlar, İstanbul’a üçüncü köprü projesi, her yıl bıkılmadan kırılıp yenilenen kaldırımlar...

Vergilerin geri dönüşündeki adaletsizlik de cabası. “Devlet bu vergilerle harcama yaparken, sermayedarlardan mal ve hizmet alır, onlara harcar. Sağlık hizmeti verirken ilaç, alet, edavat alır, sanayicilere harcar. Okul, baraj, tünel, köprü, kanal manal yaptırırken müteahhitlere harcar. Yine zenginin cebi dolar... Zaten vergilerin büyük kısmı yıllık faize ödenir, çünkü devletin harcamalarını karşılamaya vergiler bile yetmez, borçlanılır”.

En iyi ihtimalle 20 milyar doları bulacak “çılgın İstanbul” projesinin bize yeni borçlar ve faizleri karşılayacak vergiler olarak geri döneceğini söylemek için kahin olmaya gerek yok. Sönmez’e göre hatırlanması gereken önemli bir şey var ama, Türkiye’nin yürütmekte olduğu 200 milyon dolarlık kamu projeleri; GAP, karayollarının yürüttüğü duble yollar, bazı barajlar, metro, hastane, okul ve yeni üniversite yatırımları... Devlet şimdiye kadar bunların ancak yarısını karşılayabilmiş, bitirebilmesi için yüz milyon dolara ihtiyacı var. Bunun 17-18 milyar dolarlık kısmını yine İstanbul alacak. “Mesela” diyor Sönmez, “tüp geçit için arkeolojiyi bahane ediyorlar, ancak asıl neden paranın ödenememesi. İhtiyacı karşılamak için İDO, İGDAŞ gibi bazı belediye şirketlerini özelleştirme kararı aldılar. Şu anda GAP yatırımları bile işsizlik sigortası fonu kullanılarak yürütülüyor. Düşünün, 50 milyarlık fondan şimdiye kadar işsizler için sadece beş milyar TL, GAP içinse 15 milyar TL harcandı. İşsizlerin fonunu bir şekilde hortumlayanların kalkıp böyle bir kanal projesine başlaması olacak şey değil”.

Sönmez’e göre projenin sağlayacağı tek şey, İstanbul’daki rantı arttırması. Yani kaynakların büyük kısmını emen İstanbul’la diğer şehirlerin arası iyice açılacak. Zaten Güneydoğu’dakiler, İstanbul’da kişi başına düşen gelirin ancak dörtte birine sahip. 34 ülkenin üye olduğu Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) bölgesel eşitsizlik listesinde bir numarada Türkiye’nin oturduğu düşünülürse, bunun yaratacağı tehlike daha iyi anlaşılacaktır. “Bu derece bölgesel eşitsizlik beraberinde ciddi bir iç savaşı da getirir” diyor Sönmez, “Gelişimin ibresini Anadolu’ya kaydırmalı. Ancak iktidarın ne işsizliği azaltmak, ne de Kürt sorununu halletmek gibi bir derdi var. Aslında bu projeler bir tıkanmışlık, iflas tescili. AKP iktidarı, KİT’leri sattı, şimdi İstanbul toprağını satmak, buranın rantını yükseltmek niyetinde. Kentsel dönüşüm bunun araçlarından biri, üçüncü köprü, Galataport, Haydarpaşaport projeleri de. Yeni havaalanı yapılacağı konuşuluyor. Karadeniz’e iki uydukent kurup, ülkenin akciğerlerini, su havzalarını tüketecekler. Anadolu’ya bir şey öneremiyorlar. GAP’ı da ağzına almaya cesaret edemiyor hükümet artık, çünkü biliyor ki, insanlar sekiz yıldır ne yaptın diyecek”?

Uzun lafın kısası İstanbul gelişiyor! Hem de Türkiye’deki vatandaşların parasıyla, ancak onu yaşamak sadece üç beş ayrıcalıklı insanın tekelinde kalacak gibi gözüküyor. En iyisi siz şimdi kalkıp faturalarınızı bir gözden geçirin, bakın bakalım İstanbul sizden ne almış?



Küçük gemicikleri geçirecekler

Mecit Bulunmaz / Eskişehir

Harcamalarımızdan nerelere para kesiliyor bilmiyorum tam olarak. Şimdi de başımıza “çılgın” İstanbul projesi çıktı. İmkânım olsa ben de Karadeniz’den Akdeniz’e kadar bir tünel kazsam! Akılları sıra, küçük gemicikleri geçirerek kanalın kendini finanse etmesini sağlayacaklar. Bu sırada ne kadar ormanlık alanın yok olacağını da bizim yerimize hesaplamışlardır. Eskişehir’imizin Porsuk’uyla ilgili de bir proje olsa!

Kanal İstanbul’un masrafları da bizim faturalarımıza, harcamalarımıza yansırsa ödemem. Ne yazık ki, millet olarak bir alışkanlığımız var. “Ben 12 TL’lik harcamışım, niye 22 TL ödeyeceğim” diye sormak yerine, fatura geldiğinde bir rakama bakıyoruz; son ödeme tarihi. Ancak artık soracağız. Projeyi nasıl yapıyorlarsa ödeme yolunu da bulsunlar.

Dava açmak lazım

Av. Şükran Eroğlu / Tüketiciyi Koruma Derneği Genel Başkanı

Ülkemizde hükümetlerin hazine açığını kapatmak için buldukları tek yol, vergi salmak veya vergi oranlarını artırmak. Geçici olarak salınan vergiler kaldırılmıyor. Örneğin, 1999 depreminde salınan Özel Tüketim Vergileri (ÖTV) o tarihten beri giderek artırılarak bizlerden alınmaya devam ediliyor, üstelik birçok malda malın asıl fiyatının üzerine ÖTV’si eklendikten sonra KDV tahsil ediliyor, otomotivde olduğu gibi. Yani verginin üzerinden vergi alınıyor. Kısacası devlet ve hükümetler halkını soymaya devam ediyor. Birçok faturaya ne olduğunu bilmediğimiz, anlamadığımız ücretler ilave ediliyor. Son zamanlarda tüketicilerden, elektrik faturalarına kaçak elektrik bedelinin yansıtıldığı yönünde pek çok şikayet alıyoruz. Bunun için AYEDAŞ ve BEDAŞ‘tan dilekçeyle bilgi istedik. Bekliyoruz. Sokak lambalarının parasını bile bizim faturalarımıza yüklediler. Üstelik bizden alınan bedellerin, nerede toplandığı, nasıl harcandığı hiçbir zaman açıklanmıyor. Oysa tüketicilerin Evrensel Tüketici Hakları arasında yer alan Bilgilendirme Hakkı‘na göre hükümetler her konuda kamuoyunu aydınlatmak ve bilgilendirmek zorunda. Tüketicilerimiz, kamusal ayıplı hizmetlerle ilgili her konuda kaymakamlıklarda bulunan hakem heyetlerine şikayet edebilir, tüketici mahkemelerine gidebilirler. Mesela, tüketiciden habersiz değiştirilen su ve elektrik sayaçları için alınan paralarla ilgili bir dava var şu anda. Tüketici Dernekleri Federasyonu ÖTV ile ilgili bir dava açmıştı, ancak aleyhte sonuçlandı, şimdi AİHM’e taşıyacaklar mevzuyu. Biz de vergilerin azaltılması için Kadıköy Kent Konseyi’yle birlikte bir imza kampanyası başlattık, TBMM başkanına ve sanayi bakanına yollayacağız imzaları.

Başbakan açıkladığı projede ne yapılacağını, ne kadar orman arazisinin yok edileceğini, Türk halkının cebinden ne kadar para çıkacağını anlatmıyor. Başbakanın hayallerini yerine getirmek halkımızın görevi değil. Öncelikle işsizliğe, yoksulluğa, eğitimsizliğe çözümler üretilmeli, istihdam yaratılmalı, sosyal güvence sağlanmalı. Bu sorunlar çözümlenmeden birtakım ütopyaları öne çıkarmak gündemi saptırmaktan başka bir şey değil.

İstanbul’dan bize ne?

Ertan Yıldırım / Bursa

- Faturalarımızdan, harcamalarımızdan yapılan kesintiler hakkında pek bilgim yok. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti seçildiğince masraflarını çıkarmak için benzinden kesinti yapılması, benim de bunu ödemek zorunda kalmak hiç hoş bir şey değildi. Çünkü bana kimse bu organizasyonu istiyor musun, diye sormadı. Hani ülkemiz çok zengin olur, borcumuz olmaz da böyle şeyler yapılır, tamam, ama borç içinde yüzerken böyle şeylerle uğraşılmasını anlamıyorum. Kanal İstanbul projesi de tam bir çılgınlık! Öncelikle STK’lere sorulmalıydı. Proje bölgedeki ormanlık alanların çoğunu tahrip edecek ve İstanbul’un akciğerleri yok olacak. Eğer bu proje için de benden para almaya çalışırlarsa mahkemeye giderim. Bir de seçimlerde oy vermeyerek tepkimi gösteririm. Bireysel olarak yapabileceğim bunlarla sınırlı ama STK’lar konuyla ilgili bir miting düzenlerse ona da katılırım.

Bizim cebimizden çıkacak

Nesrin Yıldız / İzmir

İstanbul’un bölünmesi beni rahatsız ediyor. Bu İstanbul’u ve Türkiye’yi nasıl etkileyecek, onu bile bilemiyoruz. Bu uzun vadeli bir yatırım ve açıkçası sonuçlanacağını bile düşünmüyorum. İstemiyorum da yapılmasını. Bu kadar işsizlik, sınav skandalları varken neden bunların üzeri kapatılarak başka projeler açıklanıyor. ÖSYM Başkanı Ali Demir hâlâ koltuğunda oturuyor, bu beni rahatsız ediyor. Ayrıca biliyorum ki yapılacak bu projeler bir şekilde bizim cebimizden çıkacak. İstemediğimiz projeler için gereken bedelleri biz ödüyoruz. Biz nasıl ki, paramız olmadığında bir şey almaya kalkışmıyorsak, onlar da bu projeleri yapmaya soyunmasınlar paraları yokken.

Amerika’yı yeniden keşfediyorlar!

Cenap Kutlu / Adana

Bu projeyle sanki Amerika’yı yeniden keşfediyorlar. Tam da seçimlerin yaklaştığı dönemde bu projeyle çıkmaları tesadüf değil. Ben Adana’da yaşıyorum ve bu proje beni çok da ilgilendirmiyor. Olumlu yanları olabilir, ama şu an İstanbul’un da, Türkiye’nin de çok başka sorunları var. Ben bir eğitimci olarak özelikle eğitim sorununu önemsiyorum; işsizlik, sağlık sorunları da cabası. İnsanlar geçim derdinde. Çeşitli projeler için bizden kesinti yapıldığını bilmiyordum, bu proje için de yapacaklarını sanıyorlarsa, ödemeyeceğim.

http://www.yapi.com.tr/haberler/istanbul-sen-bizim-her-seyimizsin_87395.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!