Son çeyrek yüzyılda sanayinin yapısındaki değişimi İSO Başkanı Tanıl
Küçük şu rakamla özetliyor sanırım. Türkiye'nin en büyük 500 sanayi
kuruluşu içinde kamunun payı yüzde 50'lerden yüzde 6'ya kadar geriledi.
İstanbul Sanayi Odası (İSO) meclis üyeliğine seçildiğinde
1981 yılıydı. O dönemden bu döneme Türk sanayisinin evrimini yakından takip eden
bir isim İSO Başkanı Tanıl Küçük. Bahsettiği evrim aslında rakamlarla açıkça
ortaya çıkıyor. Mesela 1980'li yıllarla birlikte, sanayinin milli gelir içindeki
payının artışına dikkat çekiyor Küçük ve ekliyor: "Türkiye ekonomisinde, ilk
defa 1982 yılında sanayi sektörünün ekonomideki payı tarım sektörünün önüne
geçmiş ve 1982'den itibaren ekonominin ana sektörü, sanayi sektörü oldu. Yüksek
enflasyon ortamında geçen 1990'lı yıllar, krizlere rağmen Türkiye'nin, ihracata
dönük üretimde önemli deneyim kazandığı yıllardı." 2000'li yıllarla birlikte
özelleştirmelerin hızlanması sonucunda kamunun sanayi içindeki payının
ağırlığını kaybettiğini söyleyen Küçük, "1980'lerin başında İSO 500 büyük sanayi
kuruluşunda üretimden satışların yüzde 50'si kamu kuruluşlarına ait iken bu oran
2008 yılı sonunda yüzde 6'lara gerilemiştir. Kamuda üretime tahsis edilmiş
varlıkların, ekonomik kârlılık oranları, özel kuruluşlara göre daha düşüktür.
Dolayısıyla, kamuda sermayenin daha verimsiz kullanımı söz konusuydu. Sanayi
sektöründe özel sektörün payının artması sermayenin verimsiz kullanımını da
asgariye indirmiştir" dedi.
Gümrük Birliği zor sınavdı
Özellikle 1996'daki Gümrük Birliği'nin Türk sanayisi için zor bir sınav
niteliğinde olduğunu belirten Küçük, bu sınavdan başarıyla çıkıldığına
inananlardan. Ancak Türkiye ekonomisinde bir dönüm noktası olan 2001 krizinde
yaşananları da esgeçmiyor. "Sanayimiz büyük yara almış, ancak, ihracata
yönelerek, yaralarını sarmayı, hem kendisi hem de ekonomi için çıkış yaratmayı
başarmıştır" diyen Küçük, sanayideki üretim artışının 2006'ya kadar yüksek bir
ivme ile devam ettiğini ancak sonrasında, liradaki aşırı değerliliğin yanı sıra,
sanayiyi ve rekabet gücünü destekleyecek yapısal reformların
gerçekleştirilmemesinin başlıca hatalar olarak nitelendiriyor.
Lokomotif zayıflıyor
Türkiye'nin son 25 yılda krizlere, rekabet gücü ile ilgili sıkıntılara
rağmen, dünya pazarları için üretim yapmakta önemli deneyim ve başarı
sağladığını da söyleyen Küçük, "Türkiye ekonomisinde büyümenin lokomotifi
sanayidir, ancak veriler lokomotifin gücünün giderek zayıfladığına işaret
etmektedir. 1998'de cari fiyatlarla sanayi sektörünün GSYİH içinde yüzde 26.8
olan payı, 2008'de yüzde 19.8'e, 2009'da ise yüzde 18.9'a gerilemiştir. 10 yıl
gibi kısa bir sürede sanayinin ağırlığının bu kadar gerilemiş olması,
düşündürücüdür" dedi.Tanıl Küçük, "Türkiye, işsizlik başta olmak üzere
sorunlarını çözebilmek için daha fazla üretmek, sanayinin ekonomideki ağırlığını
artırmak zorundadır" dedi.
|