ICOMOS’un Düşündürdükleri Dönemin Mimarisi 20. Yüzyıl Sorumluluğu
/P> Seçmek... Neye Göre? Doğrusu, seçimin düzeyi de mimarlık ortamının düzeyini yansıtır. Mimarlık eylemi, düşünce ve tasarımların ortamı oluşturmaları, yüzyılın uygulamaları ve seçiminin birbirine yakışması doğal olmalıdır. Seçileni biraz eleştirdiğiniz zaman “dönemin mimarisi” savunmasıyla karşılaşırsınız. Acaba, bu “dönemin mimarisi” nedir? En yaygın yapılaşma türü mü? Değil! Arredamento Mimarlık’ın seçimi, Türk Mimarlığı konusunda kafalardaki karmaşayı çok iyi yansıtıyor. Öneri listesindeki yaklaşım, millî, geleneksel, sonuçta çağın dışında kimlik arayan örneklerin belki hepsi orada, belki bir bu kadar eklenebilir. Bu yapılar ülke yaşamında ne yer tutarlar, ne de etkilidirler. Bu az sayıdaki yapılar evrensel, kuramsal bir aidiyet, bir mimarlık türü, dili, söylemini oluşturdular? Dünya mimarlığına birşey mi eklediler? Yoksa hepsi de bir kimlik oluşturamayan, boşuna, halkın parasıyla yapılan duygusal, bireysel pahalı denemeler midir? Kimsenin bunlardan birşey öğrenmediği, Türk mimarlarının önünü tıkayan
talihsiz bir ince hastalıktır. 1927’de Atatürk bunlara dur demeseydi ve 1950’de
Türkiye Batı’ya açılmasaydı, devrimci, çağdaş yeni Cumhuriyetin, yeni başkenti,
nasıl bir görüntüye sahip olacaktı? Örneğin bunlardan, bugünkü curcuna içinde
birkaç değil, onlarcasının kamu alanlarını oluşturmasıyla doğacak karabasanı
düşünün. Modern Devlet yapıları oluşturması için getirilen Holzmeister’lerin
marifeti de, millîcileri destekleyerek Türk mimarlığına yaptıkları en büyük
kötülüktür. Dönemin Mimarisi’nin Anlamı! Sanıyorum, belirli bir zaman aralığında yapılan her şey değildir. “Dönem” sözcüğünün arkasında, o zaman aralığının koşulları, yaşam biçimi, düşünceleri ve zevkleriyle, egemen bir uygarlığı olmalıdır. Bu uygarlık katı kurallar olmak zorunluğunu taşımasa da gelişmişlik koşulundan uzak olamaz. Yani, “dünyada yaşanan düzeye göre ilkel uygarlık” diye bir tarif, birkaç bin yıl önceki bir yaşam, son dönemin değil, ancak ve belki o zamanın uygarlığı olabilir. Sözlerim tartışılabilir, birçoklarına katı gelebilir. Ama bu yapışkan nostaljik ruh hastalığına olan tepkim budur. Kaldı ki, “zaman”a, yaşamına en bağlı sanat mimaridir. Başka zamanların düşünceleri, duygu, teknoloji ve koşullarıyla bugünü savunmanın sağlıklı olmadığına inanırım. 20. Yüzyıl Türk Mimarlığından bu ve benzeri yapılar, yaklaşım veya inançlar ayıklanmalı, mimarimiz çağdaş düşünce ile başbaşa kalmalıdır.
|