İçgüdü ile Pazarlama Arası Bireysellik
/P> İçgüdüsel veya Gerçek Bireysellik Mimarın içinde, ürününün beğenilmesi, sonra da, onun anlaşılmasını isteyen bir duygu olmalıdır. İyi bir eğitim ve deneyim sonucu bu duygu, bilinçli bir istek niteliğine ulaşır. Bu istek, yapısına göre akılcı veya içgüdüsel bir yaklaşıma yönlendirir mimarı. Daha coşkulu olanlar da, modern mimarlık gelenekselinde farklılıklar, özellikler peşinde yaşarlar veya ona karşı söylemler üretir, özgün sonuçlar ararlar. Aslında her mimar arayış içinde olsa da, rasyonelin dışında kalanlar akılcılıktan kopmuş, gerçekten arayış ortasında olmalılar. Onların önünde ciddi sorunlar olduğu kesin. Arayışın bilgiyle gelişmiş bir içgüdüyle yapılması ile, bilgisiz ve bilinçsiz denemeler, aktarmalar veya proje piyasasında üst düzeyde yer kapmak için yapılan girişimler, olumlu ve olumsuz iki ucu göstermektedir. Birisi bilinçli bir dürtü, öteki şarlatanlığa kadar açık bir davranış. Sanıyorum bireysel bir söylem veya anlatım için yeterli hazırlığı ve hayal dürtüsü olanlar, bundan, kendilerinden hattâ piyasadan tepki görseler dahi vazgeçemezler. Birkaç olumsuzluğu sıralamak istersek... Yarışmalarda, özellikle her konuda birlikteliğe şartlanmış ülkemizde jürileri inandırmak çok zordur. Jüri üyeleri genellikle yarışma önerilerindeki ağırlıklı davranışın etkisinde kalırlar ve egemen (onların deyişiyle) “çözümün” en iyisini bulmaya çalışırlar. Bireysel bir yaklaşımı, alışılmamışı seçmek, kazandırmak ve savunmak çok zordur... Eleştirmenler de düşüncelerini Batı’dan besledikleri için, uluslararası bireysel örnekler onlar için çoğu kez daha geçerlidir. Bu etkilenmeyi üstümüzden tamamen atmak olanaksız gibidir. Yalnız böyle bir ortamda bireysel başarının kanıtlanması, uluslararası ortamda son zamanlarda ilgi gören bir bireysele benzemek anlamına gelmektedir. Bu da amaca ters düşen bir çelişki olmuyor mu? Ayrıca, başka bir bireysele benzeyen bireysellik kolayca kendini gösteriyor, itiraf ediyor. Çünkü bir tasarımı bireysel yapan, çoğu kez içeriğinden çok görünüşü, onu oluşturan ayrıntıları ise, görsel öğelerin yinelenmesi, neyin nereden geldiğini inkâr edilemez kılıyor. Kuşkusuz, bir örneği olduğu gibi yineleyenlerin de bulunması üzücüdür. Ülkemizde ya mesleki dayanışma ya da kültürümüzün gereği olarak, yüzüne karşı değil, arkadan konuşma, yinelemelere göz yummaya dönüşüyor. Bireysellik uğruna bu huyları edinmiş mimarlar, belki “herkes bir alıntı peşinde, hiç olmazsa ben en yeniyi, en çarpıcıyı seçebiliyorum” diyebilmektedir.
|