Plancıların üzerindeki baskı bitmek bilmiyor. Daha önce
"Formel
Plancılar" Neden Görevden Alındı? başlıklı yazımızda da ele
aldığımız bu konu, bugün bir kez daha karşımıza çıktı. 2006 yılında onaylanan
1/100.000 Ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni Planı’nın, İBB Şehir Planlama
Müdürlüğü’nün yönetici kadrolarında değişikle sonuçlanan bir süreci başlattığına
hep birlikte tanık olduk. Akıllara takılan soruysa, plan İstanbul Metropolitan
Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi’nde yapılmışken, İl Çevre Düzeni Planı’yla,
Şehir Planlama Müdürlüğü’nde yaşanan görev değişikliklerinin ilişkisi neydi? Tam
da bu nokta üzerinden, yani planı yapan kurumun meşruiyeti üzerinden itirazlar
yükselirken, sürecin dışına itilen Şehir Planlama Müdürlüğü’ndeki
meslektaşlarımıza planın imzacısı olma rolü biçilmişti. Plana karşı alınan
yürütmeyi durdurma ve iptal kararlarının üst mahkeme tarafından bozularak tekrar
yürürlüğe girdiği esnada ise artık yeni bir plan daha vardı onaylanmayı
bekleyen. İstanbul İl Çevre Düzeni Planı, sonraki süreçte yeniden ele alınarak
ve Şehir Planlama Müdürlüğü tarafından revize edilerek Haziran 2009’da İstanbul
Çevre Düzeni Planı adıyla yeniden yürürlüğe girdi. Hem de planı üreten ve
onaylayan kurumun aynı olduğu, kurumsal bir meşruiyet sorunun olmadığı bir
zeminde. Ancak üst düzey bürokratların eline kalem alıp plancılık oynadığı bir
siyasi müdahale ortamında meslektaşlarımız üzerindeki “müdahaleci baskı”
değişmedi.
Sonuçta, İstanbul’a dair çeşitli çevrelerde birçok tartışmayı beraberinde
getiren Çevre Düzeni Planı “yine” pek çok meslektaşımızı yerinden etmişe
benziyor. Plan daha askıdan inmeden Şehir Planlama Müdürlüğü’ndeki 8 teknik
personel ve 3 müdür yardımcısının görev yerinin değiştirilmesi, planlama-siyaset
gündemimizdeki yerini günler öncesinden beri işgal etmekte. Bu operasyonla eş
zamanlı olarak Planlama Müdürlüğü bünyesinde de yaklaşık 10 teknik personelin
görev yerleri değiştirildi.
Özellikle yaşadığımız sel felaketi ile gündeme gelmiş ve siyasi kurumların
birbirleri üzerine attıkları plan tadilat dosyalarının onaylayıcısı olan kurumun
kim olduğunun tartışıldığı bir ortamda, plancılar üzerindeki baskılar yeterince
gündeme gelmedi. Oysa kamu yararını gözetme çabasıyla işsiz kalma ve sürülme
tehlikesiyle yüz yüze kalan Şehir ve Bölge Plancılarının böylesi bir kriz
ortamında bu yükü taşımaları hiç de kolay değildi. Özellikle büyük
kentlerimizdeki planlama süreçlerinde söylenileni ve söyleyenlere emredilenleri
/ çizip-boyama görevi layık görülen meslektaşlarımız, bugünlerde hiç olmadığı
kadar yalnız ve savunmasız kalmaktalar. Geçmişten beri değiştiremediğimiz bu
gerçekler yüzündendir ki onuruyla rant karşısında kamu yararından yana dik
durmaya çalışan insanlardan oluşan sürgün listeleri ne ilk ne de son
olacaktır.
Bu sürgünlerin kamu vicdanını ve bütün bir meslek alanını huzursuz ettiği
gerçeğinden hareketle merak uyandıran ve cevaplanması gereken sorularımız
var…
· Şehir Planlama Müdürlüğü’ndeki bazı şehir ve bölge plancılarının görev
yerleri, 15 Haziran 2009 tarihinde onaylanarak yürürlüğe giren 1/100.000 Ölçekli
İstanbul Çevre Düzeni Planı’nı imzalamadıkları gerekçesiyle mi değiştirildi?
· İBB’de İl Çevre Düzeni Planı’nın imzalanması için plancılara baskı yapıldı
mı? Baskı söz konusu değilse, planı imzalamadıkları bilinen teknik personelin
yerlerinin değiştirilmiş olması neyin sonucudur ve bu durum İBB’yi zan altında
bırakmaz mı?
· Çoğu 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi olan bu çalışanların görev
yerleri değiştirilerek daha az sorumlulukla ve göz önünde olmayacakları,
planlama bakımından daha pasif birimlere geçirilmelerinin mantıklı bir izahı
nasıl yapılabilir?
· Özellikle raportörlük göreviyle plan yapım süreçlerinde istihdam edilen ve
Sözleşmeli Memur statüsünde olan teknik personel sayısındaki artış, her
yılsonunda yenilenmesi gereken sözleşmelerden başka bir gerekçe taşımakta
mıdır?
· İstanbul Çevre Düzeni Planı’nın (2009) onayı sonrasında yaşanan Şehir ve
bölge plancılarının görev yeri değişiklikleri konusunda başta Şehir Plancıları
Odası olmak üzere, biz şehir ve bölge plancılarına veya konunun muhatabı
olabilecek diğer kesimlere düşen roller nelerdir ve ne oranda
sahiplenilmiştir?
Bu sorulara yanıt aramak meslek alanımızın geleceğine yönelik tehditleri gün
ışığına çıkarmak bakımından önemlidir. Ancak bu yanıtların tümüne karşılık
alamasak bile, tüm yanlış anlamaları, tahminleri ve önyargıları yıkacak tek bir
yanıtın peşindeyiz aslında:
Yapılan görev değişikliklerindeki temel gerekçenin, meslektaşlarımızın
ahlaklı ve onurlu birer meslek insanı olmalarının gereği gördüğümüz kamu yararı
ve planlama biliminin hassasiyetlerini taşımaları ve savunmalarından başka ne
olduğunun yanıtını verebilecek yürekli açıklamalara şiddetle ihtiyaç
duymaktayız. Alacağımız yanıt, sorunun veya yanlışın görev değişikliği yapılan
meslektaşlarımızda mı, bu yazıyı sizlerle ve tüm kamuoyu ile paylaşan
Planlama.Org ailesinde mi, yoksa bu planın karar vericileri ve onların akıl
hocalarında, plana yatırım yapanlarda mı olduğunu daha iyi anlamamıza yardımcı
olacaktır.
Bu temel sorumuzun yanıtsız bırakılmasıysa, akıllardaki ilk yanıtın
doğruluğunu kanıtlayacaktır… Çünkü mazide bunun aksi hiç
görülmemiştir…
|