Hilton Projesini ‘Sit’ Durdurdu
Başbakan Erdoğan’ın, Almanya’daki Deniz Feneri Derneği’nin yolsuzluk haberlerinden ötürü suçladığı Aydın Doğan’a ait İstanbul-Hilton Oteliyle ilgili “imar değişikliği” talebinin “kendisi” tarafından geri çevrildiğini açıklaması, konuyu izleyen uzman çevrelerde şaşkınlık yarattı.
Başbakan Erdoğan’ın, Almanya’daki Deniz Feneri Derneği’nin yolsuzluk haberlerinden ötürü suçladığı Aydın Doğan’a ait İstanbul-Hilton Oteliyle ilgili “imar değişikliği” talebinin “kendisi” tarafından geri çevrildiğini açıklaması, konuyu izleyen uzman çevrelerde şaşkınlık yarattı. Çünkü Başbakan’ın da onayıyla Hilton’u satan Özelleştirme İdaresi, aynı arsada ek binalar yapılabileceğini, ancak bunun için gerekli imar değişikliğinin araziyi satın alacaklar tarafından talep edilmesinin uygun görüldüğünü açıklamıştı. Bu “yönlendirme” ile satışa çıkan araziye en yüksek bedeli ödeyerek sahip olan Aydın Doğan da izleyen günlerde “beklenen” plan değişikliği talebini Şişli Belediyesi’ne iletti. Şişli Belediye Meclisi’nin aynı talebi “yoğunluğu biraz düşürerek” Büyükşehir Belediyesi’ne ilettiği günlerde ise İstanbul II Numaralı Koruma Kurulu’nun gündeminde, içinde Hilton’un da bulunduğu 1759 No’lu yapı adası ile Harbiye’den Maçka’ya doğru uzanan “kongre vadisi” ve çevresinin “bütünüyle sit” kapsamına alınması vardı. Plan değişikliği Büyükşehir Belediye Meclisi’nin inceleme sürecine girmeden, Prof. Dr. Mete Tapan başkanlığındaki Koruma Kurulu söz konusu bölgeyi 11 Nisan 2008’de sit ilan etti. Böylece Aydın Doğan’ın imar değişikliği beklentisi de geçersiz kılınırken, Taksim-Harbiye-Dolmabahçe üçgenindeki Atatürk döneminde planlanan yeşil kuşağın da yeni yapılaşmalarla daha fazla yok olması önlenmiş oldu. Sit Gerekçesi Koruma Kurulu’nun sit gerekçesi, aynı kararda şöyle belirtiliyor: “Hilton otelinin yanı sıra içinde bulunduğu doğal çevreyle, bitki örtüsüyle birlikte 31 Mart Vakası’nın yaşandığı Taşkışla gibi önemli tarihi olaylara sahne olan, tarihi, mimarisi, estetik özellikleri nedeniyle değer taşıdıkları için taşınmaz kültür varlığı olarak tescil edilen Radyoevi, Açıkhava Tiyatrosu, Lütfi Kırdar Spor Sarayı, Harbiye Askeri Müze ve Kültür Sitesi, Demokrasi Parkı içindeki yapı ve yapı kalıntıları, Küçük Çiftlik yapıları, havuz ve bahçeleri ile Dolmabahçe Sarayı’nın aydınlatılması için yapılmış olan binaları içine alan, kısmen imara açılmış olmasına karşın, 1937 tarihli Atatürk’ün de onayladığı Prost planda, Dolmabahçe, Maçka, Taşkışla, Harbiye arasında planlanan yeşil alanların günümüze gelebilen, Beyoğlu Kentsel Sit Alanı’nın devamında yer alan eski paftalarda sınırları belirtilen alanın, 19.4.1996 tarih ve 421 sayı ve Ekim 2006 tarih ve 720 sayılı ilke kararlarına göre tarihi ve kentsel sit alanı olarak belirlenmesine karar verilmiştir.” İşte bu karar şimdi de yürürlükteyken ve Hilton’un bahçesinde ek otel yapıları beklentisi “siyasi irade”yle değil koruma kurulunun “bilimsel ve yasal bir karar”ıyla engellenmişken, Başbakan’ın “Ben durdurdum” demesi akademik ve uzman çevrelerce yadırganıyor. Çünkü Erdoğan’ın eski bir belediye başkanı olarak, Türkiye’de kentlerin imarının “Başbakan” tarafından değil, uzmanların çalışmaları ve demokratik kurumların onayıyla belirlendiğini “unutmuş” olması mümkün görünmüyor... Öte yandan yine Başbakan’ın özellikle sit kavramına karşı öteden beri hep “olumsuz” tavrı olduğu da bilindiğinden, şimdi Hilton arazisindeki “koruma” kararını böylesine sahiplenmesi “ilginç” karşılanıyor... |