Çatı yangınıyla yeniden gündeme gelen tarihi Haydarpaşa Gar
Binası’nın “rölöve” (mevcut durumunu belgeleyen mimari
çizimler), “restitüsyon” (özgün şeklini araştırarak belgeleyen mimari proje) ve
“restorasyon” (gelecekteki kullanıma yönelik sağlamlaştırma,
yenileme ve onarım projeleri) çalışmaları “akademik güvence”ye
bağlandı.
Kısaca “RRR” denen çalışmalar için, TCDD’nin talebiyle
İTÜ Arı Teknokent’teki akademik firma
TechnoBee bünyesinde rektörlükçe bir Danışma Kurulu
oluşturuldu. Basın açıklamasında deniyor ki: “TechnoBee ve Danışma Kurulu,
Haydarpaşa Gar Binası ile çevresindeki tarihi yapıların RRR projelerinin ve
çevre düzenlemesinin yaptırılması sürecini yönlendirmek, denetlemek ve yönetmek;
yeniden kullanım/işlevlendirme çalışmalarını yürütmek, tüm bu çalışmalarının
akademik denetim içinde tamamlanmasını sağlamak görevini üstlenmişlerdir.”
İTÜ Ayazağa Yerleşkesi’nin Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde 8 Şubat’ta
yapılan bilgilendirme toplantısında açıklandığına göre, TCDD’nin İTÜ’ye
“işbirliği” başvurusu 28 Kasım 2010’daki yangından önce; 10 Kasım’daydı...
Yangın, çalışmaların hızlanmasına neden oldu. Rektör Prof. Dr. Muhammed
Şahin’in ev sahipliğindeki toplantıda RRR ilkelerini trenin ve
Haydarpaşa’nın “tarihsel serüveni”yle birlikte anlatan Danışma Kurulu üyesi ve
çalıştay temaları koordinatörü Prof. Dr. Afife Batur anlattı.
Batur, “Dünden Bugüne Haydarpaşa ve Yol Haritamız” başlıklı
sunumunda özetle şunları vurguladı:
“Tüm dünyada olduğu gibi 19’uncu yüzyılın 2’nci yarısı Osmanlı Devleti için
de demiryolu yapımı ve işletmesinin birincil kamu görevi sayıldığı bir dönem
oldu. Kapasitesi ve donanımıyla, döneminde Avrupa’nın en iyi örnekleri arasında
sayılan Haydarpaşa Garı ve Limanı, silolar, elektrik santralı, depolama
binaları, karakol, sağlık merkezi, okul ve lojman gibi yapılardan oluşan büyük
ve modern bir kompleks olarak tasarlandı.
Yarışma sonucunda seçilen projeleri Otto Ritter ve
Helmuth Cuno’nun imzalarını taşıyan yapı grubu, 1908’de hizmete
açıldı. Gar, Batı’ya ulaşmanın görüntüsü olarak denizi ve İstanbul peyzajını tam
da tarihi yarımada perspektifi üzerinden peron mekânına bağlayarak özellikle
‘gelen yolcu’ya sunar... Bu düzenleme, hem işlevsel hem de görsel olarak hattın,
kent ve denizle bağlanmasını sağlar. Bu özellikleri, Haydarpaşa Gar kompleksini
İstanbul için çok özel kılar.”
Prof. Batur’un bu açıklamalarına göre, Haydarpaşa’daki tarihsel, kentsel ve
mimari içerik, İstanbul için yine çok önemli bir proje olan “Marmaray”ın gündeme
getirdiği dönüşümle “kırılganlık süreci”ne girdi. Bu olasılığın, yerini “pozitif
bir birlikteliğe” bırakması için, Danışma Kurulu’nun değişmez ilkeleri olarak
belirtilen temel kavramlar ise; “tarihsel süreklilik”; “işlevsel süreklilik” ve
“kentsel süreklilik”...
‘Yanıtsız’ sorular
İTÜ’deki bilgilendirme toplantısının ikinci bölümü katılımcıların sorularına,
yanıtlara ve genel değerlendirmelerine ayrılmıştı. Haydarpaşa Gar Binası için
RRR çalışmasına sağlanan “akademik denetim” ortamı, memnuniyetle karşılanırken,
kimi soruların yanıtsız kalması ise bu “güvence”nin son yıllardaki “kaygı”ları
gidermeye yetmediği izlenimini veriyordu.
Örneğin RRR projelerinin Koruma Kurulu’ndan onayı için “yasal önkoşul” olan
“Haydarpaşa Sit Alanı Koruma Amaçlı İmar Planı”nın ne aşamada olduğu
açıklan(a)madı. Bu belirsizliğe, aynı planda tarihi gar için “konaklama”
işlevinin belirlendiği duyumu da eklenince, RRR’deki “tarihsel, işlevsel ve
kentsel süreklilik” ilkelerinin “plan desteğinden yoksun” olduğu sonucu ortaya
çıkıyordu...
Benzer şekilde, kamuoyunda asıl tartışma ve merak konusu olan
“Harem-Kadıköy/Haydarpaşa Port” projesindeki, “Garın turistik konumu ve
işlevi”nin sürüp sürmediği sorumuza da “port projesinin değişmediği” yönündeki
açıklamalar, kaygıları daha da güçlendirdi.
Çünkü RRR Danışma Kurulu ilkeleri “ulusal beklentiler”le örtüşse bile “port”
projesi temelde “küresel” pazarlamayı esas alan bir rant tasarımı... Gar bu
tasarımın dışında tutulmadığı sürece, “akıbet”inin Danışma Kurulu hedefleriyle
uyumlu olması nasıl sağlanabilecek?
Nitekim RRR çalışmasının son aşaması olan “restorasyon” için gerekli “yeni
işlev”in de “port” projesine “paralel” olabileceğinin belirtilmesi, “tarihsel,
işlevsel, ve kentsel süreklilik” için destekleyici değil “engelleyici” bir
durum... Çünkü her 3 temel ilkenin de olmazsa olmaz koşulu; garın, “yolcuların
İstanbul’la tanışma mekânı niteliği”nin korunması iken, “port” projesi bunun
yerine, “turistik” ve “ticari” kullanımları öngörüyor...
Sözün kısası, sadece İstanbul’un değil, tüm ülkenin hatta dünyanın en önemli
“demiryolu kültürü mirası” örneklerinden olan Haydarpaşa Gar Binası’nın rölöve
ile restitüsyon çalışmalarında “İTÜ güvencesi” devrede olsa bile “restorasyon”a
yön verecek “yeni işlev” için “tehlikeli küresel beklentiler”in etkisiz
kılınamadığı anlaşılıyor. Bakalım, yeni “akademik” süreç bu konuda da
“esenlikli” bir geleceği sağlayabilecek mi?
|