br/>
Tahir Efendi ve ailesi Kahramanmaraş’taki köylerinden İstanbul’a “kral” olmaya gelmişlerdi. Ellerinde ne var ne yok satıp... Belki 1941 baharında değil şairin dediği gibi, ama yine de onları ilk Haydarpaşa Tren Garı'nda gördük.
Balık kokusunu hissetmedik belki ama Haydarpaşa Garı'ndan, heybeleriyle merdivenlerden indiklerini gördük...ve boğazı geçtiler vapurda çaylarını içerek.. Onlar baktı İstanbul’a vapurun arkasından, ne kadar büyük olduğuna baktılar.. İç geçirdiler, zaferlerinden şüphesiz...İnsanlarına baktılar şehr-i İstanbul’un... Ne kadar farklı olduklarına kendilerinden... Onlar baktıkça biz de gördük.. Ne ile karşı karşıya olduklarını, dev kentin onlara ne oyunlar oynayacağından habersiz saf duruşlarını Halit Refiğ'in kamerasından gördük..
Bir anlaşma yapmıştı Tahir Bey.. Parasını da ödemişti bir iş yeri sahibi olacaktı. Geldiklerinde bilmiyorlardı ki daha önce anlaşma yapıp paralarını alan iş sahibinin onlara vaad ettiklerinin yerinde yellerin estiğini...
Umudunu yitirmedi Tahir Bey, sonuna kadar zorlayacaktı. Oğlu Murat ve Selim ile beraber, taşı toprağı altın olan İstanbul’un altında ezilmeyeceklerdi. İşte böylece dört bir yana dağıldı Tahir Efendi’nin ailesi. Murat taksiciliğe, Selim’de babasının yanında kaportacılığa başladı.. Bir de kızı vardı Tahir Bey’in, sessiz, içine kapanık ve İstanbul’a da meraklı... Baş kahramanı olacaktı Fatma, Halit Refiğ’in dramının....
Refiğ’in, Tahir Efendi’nin ailesi için yarattığı tepeleriyle düzlükleriyle milyonlara kucak açan İstanbul’u, Tahir ailesine oyununu oynarken, acaba Tahir Efendi İstanbul sevdasına neleri feda etmeye hazırdı...
İstanbul'un gecekondu mahallelerinden, "zengin" partilerinin yapıldığı lüks dairelere, Fatma'nın ölüm mekanı olan bir apartman çatısından, aşkı öğrenip yaşadığı İstanbul sokaklarına kadar birbirinden farklı birçok mekanı içinde barındırıyor Gurbet Kuşları. Tahir Efendi'nin ailesine ve izleyicilere İstanbul'u ve aşkı anlatıyor, bir yandan da ölümü hatırlatarak...
Halit Refiğ’in başyapıtlarından biri olan Gurbet Kuşları 1964 yılında çekildi ve Türkiye’nin 1950lerde başlayıp 1960lı ve 1970li yıllarda hız kazanan iç göç olgusunu ele alan ilk film oldu. Refiğ’in filmi, sosyal, ekonomik ve politik alanda bir geçiş döneminde olan Türkiye’nin, değerleri ve düzeni değişen, sanayileşen ve içinden yeni bir burjuva sınıfı çıkaran İstanbul’un kimlere kalacağını da anlatıyor bizlere... Hangi değerlerin kaybedildiğine hangilerinin diğerlerinin yerine geçtiğini gösteriyor Refiğ, her zamanki dramatik öyküleme ustalığıyla....
Gurbet Kuşları'ndan günümüze Halit Refiğ, bireylerin yaşamlarını, karşılaştıkları çıkmazları, düştükleri ikilemleri ve kültür çatışmalarını anlatmaya devam etti.
İşte bütün bunları yaparken Halit Refiğ, kendi sözleriyle "bütün dünyanın ortak sorunsalı olan" aşk ve ölümü filmlerinde Mekanlarla anlattı. Kimi zaman Gurbet Kuşları'ndaki gibi İstanbul'un kendisi oldu sokakları ve mahalleleriyle, kimi zamansa ahşap bir köşk, bir hapishane veya bir meydan...
Yapı-Endüstri Merkezi Mart ayı etkinlikleri ile işte bu mekanlara doğru bir yolculuğa çıkıyor, Halit Refiğ ile birlikte...
|