Rapora göre, 2012 yılında 29 trilyon dolar olan yatırım yapılabilir gayrimenkul varlıklarının değerinin yüzde 55’lik bir artışla 2020 yılına kadar 45,3 trilyon dolara ulaşması ve bu yükseliş trendinin 2030 yılına kadar devam etmesi bekleniyor. Büyümenin ağırlıklı olarak görüleceği gelişmekte olan piyasalardaki ekonomik gelişme daha nitelikli bir kiralama sisteminin oluşmasını sağlayarak mülkiyet haklarının daha şeffaf hale gelmesine imkan sağlayacağı düşünülüyor. Gelişmekte olan ülkelerdeki ekonomik büyüme trendi, ticari gayrimenkul ve altyapı yatırımlarında da önemli rol oynayacak. Rapor ayrıca, özel sermayenin gayrimenkul ve altyapı ihtiyacına finansman sağlanması sürecinde kritik bir rol üstleneceğini de gösteriyor.
Gayrimenkul 2020 raporuna göre, birincil gayrimenkul dünyasındaki yoğun rekabet, gayrimenkul yöneticilerini ve yatırımcılarını kazanç getirecek yeni fırsatlar aramaya zorluyor. Bununla birlikte gelişen ve değişen gayrimenkul dünyasının, bu kişileri çok çeşitli yeni risklerle karşı karşıya bırakacağı da bir gerçek.
Bölgelere göre beklentiler
Ortadoğu & Afrika: 2012’de 1,5 trilyon dolar olan toplam yatırım yapılabilir gayrimenkul, 2020 yılına kadar yüzde 62 artarak 2,5 trilyon dolarlık değere ulaşacak. Asya – Pasifik: 2012'deki toplam 4,0 trilyon dolar olan toplam yatırım yapılabilir gayrimenkul 2020 yılına kadar yüzde 37 artarak 5,4 trilyon dolara yükselecek. Gelişen Asya-Pasifik: 2012'deki toplam 4,3 trilyon dolar olan toplam yatırım yapılabilir gayrimenkul, 2020 yılına kadar yüzde 140 artarak 10,2 trilyon dolara ulaşacak. Avrupa: Euro bölgesinde 2012 yılında 6,8 trilyon dolar olan toplam yatırım yapılabilir gayrimenkul, 2020 yılına kadar yüzde 27 artarak 8,6 trilyon dolarlık değere ulaşacak.
PwC Küresel Gayrimenkul Sektörü Lideri Kees Hage rapor sonuçlarını şöyle değerlendirdi:
“Hızlı ekonomik ve sosyal değişimin merkezinde olan gayrimenkul sektörü mevcut yaşam alanlarının (built environment) da hızla dönüşmesine neden oluyor. Asya, Ortadoğu, Latin Amerika ve Afrika gibi yeni ekonomilerdeki refah ve zenginlik bu bölgelere göçü artırırken bu trendin 2020 yılına kadar sürmesi bekleniyor. Bu bölgelerdeki önemli nüfus hareketi mevcut şehirlerde nüfusu artırmaya devam ederken bir taraftan da yeni şehirlerin ortaya çıkmasına sebep olacak. Gelişmekte olan ekonomilerde orta sınıf yükselirken bir taraftan da mevcut nüfustaki yaşlanma aileler için şehir dışında siteler, şehir içlerinde yaşayan genç nüfus için ise örneğin mutfağı ya da otopark alanı olmayan küçük daireler gibi yeni gayrimenkul türlerine olan talebin artmasına neden olacak. Gayrimenkul, uzun vadeli bir yatırım süreci gerektirdiğinden şimdiden bu alanlarda planlama yapmanın tam zamanı”.
Ersun BayraktaroğluKüresel gayrimenkul piyasasındaki bu trendlerin Türkiye açısından olumlu etkileri olacağını söyleyen PwC Türkiye Gayrimenkul Sektörü Lideri Ersun Bayraktaroğlu şunları söyledi:
“Bu yıl 11.’sini yayınladığımız PwC-ULI ortak çalışması Gayrimenkulde Gelişen Trendler Avrupa 2014 ( Emerging Trends in Real Estate Europe 2014 ) raporunun sonuçları da aslında Gayrimenkul 2020 rapor sonuçları ile örtüşüyor. Her iki rapor da rekabetin arttığı, tüketici/kullanıcı tercihlerinin değiştiği ve farklı önceliklerin gözlemlendiği bir döneme işaret ediyor. Raporda da belirtildiği gibi kentleşme, demografik değişim ve kıt kaynaklar gayrimenkul sektörünün geleceğinde çok önemli belirleyiciler olacak. Gelecek, ülkelerin değil "mega kentlerin" öne çıktığı bir gayrimenkul ortamına tanıklık edecek. Dünyanın yaşlanan bölgeleri ile genç nüfusa sahip bölgelerinde ihtiyaçlar farklılaşacak ve gerek nitelik ve gerekse de nicelik olarak yaşanacak olan kaynak sıkıntısı gayrimenkul anlamında da çok önemli değişiklikler yaratacak.
Gelişen bir gayrimenkul pazarı olan Türkiye açısından büyük olasılıkla yukarıda sayılan trendlerin pozitif etkilerinin negatif etkilerden fazla yaşanacağı bir dönem geçireceğiz. Geleceğin dünyasına yönelik doğru stratejilerin belirlenerek uygulanması durumunda; genç ve orta yaşlı nüfusun yani çalışan ve üreten nüfusun etkisi ile hızla kentleşen Türkiye, 2020'nin değişen ortamında çok önemli bir rol oynayacak. Rapor sonuçlarına baktığımızda da doğru strateji; nitelikli insan gücüne yatırımla, doğru uzmanlara ulaşma imkanlarıyla ve yerel ve merkezi yönetimle eşgüdüm halinde çalışmayla mümkün olabilir gibi görünüyor”.
|