Film İcabı ‘Dönüşümün’ İncelikleri...
Filmin, izleyene en basit ifadeyle utanç hissi veren talan sahneleri, yağmayı en şiddetli yaşamış Beyoğlu’nda geçiyor. Haliyle ‘Güz Sancısı’ ekibi de seti Beyoğlu’nun orta yerine kuruvermiş. Beyoğlu’nun dinmeyen keşmekeşine rağmen, ‘Güz Sancısı’ için güçlü bir atmosfer yaratılmış. Filmin temiz sanat yönetiminin arkasında üç ismin imzası var; Erol
Yakın tarihin kimselerin girmek istemediği karanlık sokaklarından neredeyse hiç çıkmayan yönetmen Tomris Giritlioğlu’nun haylidir beklenen filmi ‘Güz Sancısı’ vizyonda. Başta Rumlar olmak üzere memleketin gayrimüslim nüfusuna tarihlerinin belki de en ağır darbesini indiren, türlü kirli hesapların neticesi olan o meşum iki günde, 6 ve 7 Eylül’de neler olup bittiğini belki tamamen çözmek için değil de en azından anlamaya ve bir daha unutmamaya çalışmak için birebir, ‘Güz Sancısı’... Filmin, izleyene en basit ifadeyle utanç hissi veren talan sahneleri, yağmayı en şiddetli yaşamış Beyoğlu’nda geçiyor. Haliyle ‘Güz Sancısı’ ekibi de seti Beyoğlu’nun orta yerine kuruvermiş. Beyoğlu’nun dinmeyen keşmekeşine rağmen, ‘Güz Sancısı’ için güçlü bir atmosfer yaratılmış. Filmin temiz sanat yönetiminin arkasında üç ismin imzası var; Erol Taştan, Naz Erayda ve Nilüfer Çamur Giritlioğlu. Bir gecede 53 yıl geriye... Ekip; kahvehaneyi oyuncakçı dükkânına, kafeyi sinemaya, klimaları posta kutularına çevirip, zeminlere 1955’i bire bir yansıtan 10 bin 500 metrekare taş döşemiş, binaların duvarlarını dönemi yansıtan renklere boyamış. Reklâm panoları kaldırılmış, bir gecede tekrar yerleştirilmek üzere bol bol cam kırılmış... İşyerleri İstiklal Caddesi üzerinde olanlar akşam üstleri normal bıraktıkları sokakları ertesi sabah 50’lerin kostümlerine bürünmüş halde görünce, ekibe “Böyle daha güzel olmuş, kalsın” bile demiş... Sekiz haftalık hazırlık sürecinin sonunda, Beyoğlu, özellikle de Tünel civarının 2008’den 1955’e nasıl dönüştürüldüğünü ekip adına, yine bir dönem dizisi olan Hatırla Sevgili’de de sanat yönetmenliği görevini üstlenmiş olan Nilüfer Çamur Giritlioğlu’ndan dinledik... Beyoğlu gibi gece gündüz yaşayan bir mekânı 50 küsur yıl öncesine döndürmek kolay olmamıştır diye tahmin ediyorum... Evet, yaşayan mekânda çekim yapmak çok zorladı. Daha çok Tünel’de çalıştık ama Çukurcuma ve Karaköy civarını da kullandık. Dokusu en az bozulmuş mekânları aradık. 15 sokakta çalıştık, 20-25 sokak olabilirdi aslında ama o kadar az ki dokusu bozulmamış sokak... Adamın dükkânına gidiyorsun, adam köfteci diyelim, “Biz burayı kürkçü yapacağız” diyorsun. Bütün tezgâhı kaldırıyorsun. Köfteciyi kürkçü, plakçıyı iç çamaşırcı, korseci yapıyorsun... Arnavut kaldırımları büyük dertti. Onları özel olarak yaptık. Çok ağır bir malzeme, sokaklar dar, kamyon her yere girmiyor, işçiliği inanılmaz fazla. Sabah yedideki çekim için bizim dörtte sokağı hazırlamaya başlamamız gerekiyordu. On, on beş hamal çalışıyor. Yere kum seriliyor, birebir ölçüde ağır plakalar yerleştiriliyor. Tekrar kum serpiliyor, çer çöp, çiçek böcek, yosun yerleştiriliyor. Ve bunu set başlamadan hemen önce yapıyoruz. Düşünün, on beş ayrı sokakta çalıştık, sadece iki sokak arnavutkaldırıma sahipti. Zaman olarak da, enerji olarak da çok zordu. Klimalar, yollardaki babalar ve çiçeklikler de problemdi. Belediye çok yardımcı oldu, trafiği kapattı, beş gün tramvayda çalıştık. Ama klimalara ne yapsanız olmuyor! Müdahale edemeyeceğimiz yerlerde olan birkaç klima vardı. Onlara bilgisayar yoluyla müdahale edildi ama onun dışındakileri bina yapısına uygun kolon, su kemeri ya da posta kutusu, güvercinlik yaparak kapattık. Dönüştürdüğünüz mağazalar bire bir dönemin fotoğrafları kaynak alınarak mı yapıldı? Bazılarının görsellerine ulaşmak zor, bazılarına kolay. Hiç oyuncakçı dükkânına rastlamadım mesela. Filmdeki oyuncakçı dükkânını üç sanat yönetmeni birlikte tasarladık. Kürk mağazası yaptık. O dönem zaten kürk çok moda... Pek çok kürkçü dükkânı görseli de vardı. Hayal gücüyle gerçekleri harmanladık. Korseci yaptık. Caddede hâlâ eskisi gibi kalan bir kaç korseci vardır. Fotoğraf çekilmesine izin vermiyorlar. Ama görmemiz gereken detaylar vardı. Asistanlarımız kaçak çektiler. Hatta bir tanesi çok kızmıştı. O dönemi yaşamış dükkân sahipleri var mı hâlâ İstiklal Caddesi’nde? Hâlâ o dönemden kalan dükkân sahipleri var. Ama konuşmak, deşifre olmak istemiyorlar. Sorulara da çok yanıt vermiyorlar. 6-7 Eylül deyince konuşmayı reddediyorlar. Bir kaçıyla yüz yüze geldim. Ne dükkânlarından görsel almamıza izin verdiler, ne de bir şey anlattılar. Tedirgindiler. Çekim yaparken 6-7 Eylül’ü yaşamış bir kadın vardı, hâlâ tedirgindi. En çok zorlayan kısım talan sahneleri mi? Talan sahneleri kendi adıma duygusal olarak da çok zorladı. Ama gerçekleştirme anlamında da çok zorladı. Metrelerce kumaş ve bir sürü envanter kullandık, buzdolapları, mankenler, ev eşyaları... Fotoğraflarda ne varsa... Fotoğraflarda görüyoruz, gayet şık, şapkalı kadınlar talana kapılıyor. Biri mankeni almış götürmüş. “Ben yapmazsam nasılsa başkası yapacak” düşüncesiyle. O kadar garip şeyler var ki... O sahnelerde fotoğraflara çok bağlı kaldık. Buzdolabını aşağıya atmışlar, adam almış götürüyor. Gramafonu almış, telefon, kumaşlar, şapkalar her şey... O sahneleri Suriye Pasajı’nda ve sokaklarda çektik. İstiklal Caddesi’ndeki görüntü bilgisayar efektiyle yapıldı. Kamyonları ayırmıştık; bir kısmında kumaşlar, bir kısmında kitaplar, ev eşyaları, mankenler vardı. Kamyon yanaşıyordu, indiriyorduk, dükkânlara yerleştiriliyordu. Sonra tekrar toplanıyordu. Toplama kısmı en zoruydu! |
-
Filmdeki oyuncakçı tam olarak nerede? YANITLA
-
Ben de ileride sizin gibi bir sanat yönetmeni olmak istiyorum. Zor ama... YANITLA