BR> Mimarların ve
mühendislerin bir arada çalışmasının çevre açısından taşıdığı öneme her fırsatta
dikkat çeken AVCIARCHITECTS Kurucu Ortağı mimar Selçuk Avcı ise
Clegg’in söz ettiği karbon ayak izlerine atıf yaparak, kendisinin bu izlerin
nasıl değiştirileceği ile ilgilendiğini dile getirerek sözlerine
başladı.
![](http://www.yapi.com.tr/Uploads/HaberMedya/2010\haberler\FVR_5888.JPG)
Avcı, ekolojik
tasarımın ancak bütünsel bir yaklaşımla mümkün olduğunu vurguladığı konuşmasına
doğadan bir örnek vererek başladı. Çöl’de yaşadığı koşullara adaptasyonunda çok
spesifik bir solunum sistemi geliştirmiş olan canlılardan devenin burnunun
çalışma sistemini anlattığı ilk bölümde; binalarımızın tasarımında da
sürdürülebilir bir yaklaşımın doğal örneklerden ilham alarak doğal yöntemlerle
gerçekleşmesi gerektiğini dile getirdi. Bunu yapabilmek için de mimarların
teknik ekip arkadaşları mühendislerle yaratıcılık esnasında işbirliği yapması
gerektiğinin şart olduğunu söyledi.
Türkiye’deki mevcut yapıların
çoğunun, mimarlar tarafından değil, yaratıcı tasarım kavramından uzak sıradan
kişiler tarafından yapıldığına dikkat çeken Avcı, mimarlar arasında da ancak
%5’lik bir kısmının ekolojik açıdan tasarımcı olarak anılabileceğini dile
getirdi. Mühendislerin ise tasarımdan tamamen kopuk mimarların eli ayağı olarak
üretim yaptıklarını hatırlatan Avcı, Türkiye’de multidisipliner çalışmaya yetkin
mimarlar ve mühendisler yetiştirmenin gerekliliğine dikkati çekti ve
mühendislerin daha en başından mimarlarla birlikte tasarıma katılması ve aynı
kağıda düşüncelerini aktarması gerektiğini vurguladı.
Avcı konuşmasına şöyle devam etti:
“Her Mimar Leonardo Da Vinci gibi
evrensel adam olmak ister, her şeyi tasarlamak ister, fakat artık tasarımda
bilmemiz gereken kavramların orantısı ve derinliği o kadar arttı ki kendi
başımıza yapmamız mümkün değil. Bu bir ekip işidir artık ve her yerde de
örneklerini gördüğümüz gibi “Bütünsel / Ekolojik” tasarım kavramı hepimizin
ortaklasa katılması gereken bir yöntemdir. Türkiye’nin mühendisleri yaratıcılığa
katılmalı, mimarlarla kolları sıvalamalıdır.”
![](http://www.yapi.com.tr/Uploads/HaberMedya/2010\haberler\78619 (8).jpg)
Jacques Ferrier
Architects Kurucu Ortağı Jacques Ferrier ise yaptığı
“Duyusal Kent” başlıklı konuşmasında sürdürülebilirliği
“mimarlık ile teknik arasındaki denge” olarak tanımladı. Ferrier, ekolojik
yaklaşımını projeleri üzerinden anlattı.
“Yerine Ait Ekonomik
Yapı” üzerine konuşan mimar ve yapı biyoloğu And Akman
ise “Ekolojik yapı, yapılmayan yapıdır” diyerek tamamen ekolojik bir yapının
olamayacağını dile getirdi. Akman ne yapılırsa yapılsın az ya da çok ekolojik
döngülere müdahale edildiğini vurgulayarak çevreye en az müdahale eden şu
yöntemi önerdi:
“Yapı, hafriyattan çıkan toprak ile yapılsın ve ömrünü
tamamladığında da olduğu yerde çöksün.”
Akman, “yerine ait yapı”dan
kastının ise “yapının bulunduğu yerin malzemesinden, toprağından yapılmış,
anıtsal olmayan ve şeklinden çok içeriği ile ilgilenilen” yapılar olduğunu dile
getirerek, konuşmasını yerine ait yapı örneklerinden örnekler göstererek
tamamladı.
“Sürdürülebilir Tasarım – Mimarlık ve Mühendisliğin
İşbirliği” başlıklı konuşmasında BDSP Çevre Mühendisliği Ortaklığı
Klaus Bode, danışmanlık yaptığı dünyaca ünlü projeler üzerinden
“Çevre Danışmanlığı” sürecinin, tasarımın hangi aşamasında başladığını, bunun
geliştirme ve yatırım değeri üzerindeki etkilerini aktardı. Bode, odak
noktasının sürdürülebilirlik ve bununla birlikte kaçınılmaz olarak çevre
tasarımı üzerine kaymasının, mimarlık ve mühendislik arasındaki entegrasyonun
ihtiyacını vurguladığını ifade ederek şöyle konuştu:
“Mühendislik
çözümleri mimarlığa oranla detaylara daha hakim olma eğilimindedir. Kritik bir
bakışla mimarlık ve mühendislik teoride ve pratikte nasıl birlikte varolabilir?
Nasıl paralel gelişim gösterebilir ve pazarın isteklerine cevap verebilir? Biz
tek kelimeyle ‘sürdürülebilirlik’ ya da belki ‘hayatta kalma’ olarak
açıklanabilecek bir çeşit devrim çağına giriyoruz.”
Diğer konuşmacılar
gibi konuşmasında mimarlık ve mühendislik arasındaki işbirliğinin önemine vurgu
yapan Bode, mühendislik ve mimarlık arasındaki işbirliğinin ve buna paralel
olarak sürdürülebilir mimarlık örneklerinin sınırlı kalması
konusunda "finans, bilgi ve teknoloji eksikliği ve
ego" bahanelerinin öne süldüğünü dile getirerek, gerçek sorunun hem
mimarların hem de mühendislerin tutumlarında yattığını söyledi. Bode,
konuşmasına projelerinden örnekler göstererek devam etti.
|