Haziran ayında İspanya’nın Sevilla kentinde
toplanan UNESCO Dünya Mirası Komitesi, listesine farklı ülkelerden 13 yeni alan
ekledi. Dünya Kültür Mirası listesine girenlerden Süleyman Dağı, Kırgızistan’ın
Oş kentinde. Müslümanların en önemli kutsal mekanlarından
biri olan dağ, hac gibi ziyaret ediliyor. Aynı zamanda Orta Asya’daki ipek
yollarının kesişme noktası. Listenin diğer yeni üyesi Cidale Velha ise "Çıplak
ayakla Diva" Cesaria Evora’nın ülkesi Cape Verde, yani Yeşil Burun Adaları’nda.
Bir zamanlar Afrika’da köle ticaretinin merkeziydi.
Kutsal Süleyman Dağı
Fergana Vadisi’ndeki dağ, Taht-ı Süleyman ya da Süleyman’ın
Kutsal Dağı isimleriyle de biliniyor. Kırgızistan’ın eski başkenti Oş, bu dağın
etrafında oluşmuş. 16’ıncı yüzyıla kadar ismi Bara Kuch (Güzel Dağ) olarak
geçiyordu. Rivayete göre Hz. Süleyman bir seyahatinden sonra bu dağda dinlendi
ve yattığı yerde vücudunun izi kaldı. Dağa farklı gözle bakıldığında başı doğuya
gelen, uyuyan bir insan şekli görüldüğü söyleniyor. Aynı zamanda dağı yatan bir
hamile kadına benzetenler de var. Bu yüzden dağın kısırlığa iyi geldiği inancı
yaygın. Hemen hemen bölgedeki her taş, çeşme, mağarayla ilgili bir efsane var.
Her adımda karşınıza hikayeler, rivayetler çıkıyor.
Orta Asya’da yaşayan Müslümanlara göre, Süleyman Dağı, Mekke ve
Medine’den sonra en kutsal mekan. Oş kenti 3 bin yıldan uzun bir tarihe sahip.
Burası aynı zamanda Orta Asya İpek yollarının önemli bir kesişme noktası. 500
yıldan uzun süredir Süleyman Dağı seyyahlar için kutsal bir dağ, adeta bir
işaret kulesi gibi. 5 zirvesi ve eğimli yüzeyleri bir çok eski ibadet ve dua
mekanını kapsıyor. Tarih öncesi resimlerle süslü mağaraları ve 16’ıncı yüzyıldan
kalma yeniden inşa edilmiş iki geniş camii de bunlardan. 101 alanda görülen
tarih öncesinden kalma resimlerde insanlar hayvanlar ve geometrik şekiller var.
Dağda 17 ibadet mekanı halen kullanılırken, birçokları bugün kullanılmaz
durumda. Bunlar dağın zirveleri etrafına dağılmışlar ve birbirlerine patikalarla
bağlı. Bu yerlerin kısırlığa, baş ve sırt ağrısına şifa verdiğine, aynı zamanda
kutsanma ve uzun ömürlülük sağladığına inanılıyor.
Süleyman Dağı’nın çevresindeki patikalardan yürümek ziyaretçiler
için ilgi çekici bir gezi. Yaz, kış dağdaki mağaranın içinde dua eden çok kişi
oluyor. Bu mağaradan damlayan suların Hz. Süleyman’ın gözyaşlarını temsil ettiği
söyleniyor.
Yasak bölgeydi
Dağa duyulan hürmet İslam öncesi dönemde başlayıp İslamiyet ile
birlikte sürüyor. Yüzyıllardır dua edilen bir mekan olan bu kültürel alanın Orta
Asya’daki kutsal dağların en kapsamlı, en iyi örneklerinden biri olduğuna
inanılıyor. Sovyetler döneminde bu kutsal mekan yasaklı bir yerdi. Ama önemini
asla kaybetmedi. Doğu zirvesinde Babür Şah’ın evi bulunuyor.
Dağdaki müzede şehrin en eski dönemlerine ait tarihi buluntular
sergileniyor. Dağın sınırında Asaf İbn Kurhiya Camii ve geçen yüzyılda inşa
edilen Muhammed Yusuf Bayhocaoğlu Camii de restore edilerek orijinal haline
döndürülmüş. 1984’te yapılan kazılarda 10’uncu ve 11’inci yüzyıl yerleşimleri
kazılmaya başlanmış. 15 ev, bir Türk hamamı, bir tünel ve eski bir sarnıç
topraktan çıkarılmış. Bölgedeki diğer müze İpek Yolu adını taşıyor. Tarihi,
etnografik değerler sergileniyor.
Riberia Grande'nin tarihi merkezi
Yeşil Burun Adaları, diğer ismiyle Cape Verde, Afrika’nın
batısındaki bir takım adalar ülkesi. Senegal ve Moritanya kıyılarına yaklaşık
600 kilometre açıkta. 15’inci yüzyılda üzerinden yerleşim yokken Portekizliler
tarafından keşfedilen bu topraklar, 1975’e kadar Portekiz kolonisi olarak kaldı.
1975 yılında bağımsızlığını kazandığında dünyanın en yoksul ülkeleri
arasındaydı, 2007’de "gelişmekte olan ülke" statüsü kazandı.
Yeşil Burun Adaları’nın en büyüğü 50 - 60 kilometre uzunluğunda.
En büyük üç ada Santiago, Santo Antao ve Boa Vista. Afrika’ya yakınlığın
getirdiği avantaj sayesinde bu adalar Portekizliler yerleştikten sonra köle
ticareti merkezi haline geldi. Sömürgeciler önce Santiago Adası’na vardı. Burada
yeni bir yerleşim merkezi kurup adını Riberia Grande koydu. Bugün ülkenin diğer
adalarından Santo Antao’daki aynı ismi taşıyan kasabayla karıştırılmaması için
Cidade Velha olarak anılıyor. Yeşil Burun Adaları’nın 400 bin kişilik nüfusunun
yüzde 30’u Avrupalı beyazlar ve Afrikalı zenciler. Geri kalanı ise iki grubun
melezi Kreoller. Konuşulan dil ise Yeşil Burun Adaları Kreolesi.
Ülkenin eski başkenti
Riberia Grande (bugünkü adıyla Cidade Velha) Avrupalıların
tropikal iklim kuşağındaki ilk yerleşim merkezi. Santiago Adası’nın güneyine
konumlanan kasaba, hâlâ orijinal cadde planlarını koruyor ve etkileyici
kalıntılara sahip. Bunlar arasında iki kilise ve bir kraliyet kalesi, 16’ncı
yüzyıldan kalma süslü mermer sütunlu Pillory Meydanı var. UNESCO, kentin tarihi
merkezini kültür mirası listesine aldı.
Cidade Velha’ya adalılar kendi dillerinde Sidadi diyor. Kasaba,
Yeşil Burun Adaları’nın başkenti Praia’ya 15 kilometre mesafede. Eskiden ülkeye
başkentlik de yaptı. Ada keşfedildikten sonra şehir geniş nehrinden dolayı
Antonio Noli tarafından, Riberia Grande (Portekizce büyük nehir anlamında)
olarak adlandırıldı. 1466’da burası Gine - Bissau ve Sierra Leone’den köle
ticareti yapmak için önemli bir liman haline geldi. Köleler Brezilya ve
Karayipler’e gönderiliyordu. Bu kıtalararası köle ticareti Riberia Grande’yi
Portekiz sınırlarının en zengin kenti yaptı. Vasco de Gama da 1497’de, Hindistan
yolculuğu sırasında Cidade Velha limanına uğramıştı. Kristof Kolomb ise 1498’de
Amerika’ya yaptığı üçüncü yolculukta buraya uğradı.
Cidade Velha dünyanın en eski sömürge dönemi kiliselerinden
birine sahip. Nossa Senhora Rosario Kilisesi, 1495’te inşa edilmiş. Kentteki
diğer önemli kalıntılardan Real de Sao Filipe Kalesi, denizden 120 metre
yükseklikte. Kente tepeden bakıyor. Kale, 1590’da adayı Fransız ve İngilizlerin
saldırılarından korumak için yapılmış. 1792’de Fransız korsan Jacques Cassart
tarafından yağmalanmış. Daha sonra başkent, Praia’ya taşınmış. Bugün kentte
kalan kalıntılar bize Cidade Velha’nın tarihteki önemi konusunda ipuçları
veriyor.
|