Dikmen Vadisi Halkı’nın Barınma Hakkı Bürosu,
Anakent Belediye Meclisi’nin gecekondu sahipleri ile ilgili
yeni kararının iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle dava açtı. Barınma
Hakkı Bürosu avukatları tarafından açılan ve Ankara 3. İdare
Mahkemesi’nde görülmeye başlanan davada, Anakent Belediye Meclisi’nin
15 Kasım 2009 tarih ve 2647 sayılı kararının (3) nolu paragrafında yer alan
konut sözleşmesi yapılarak yıkılan gecekonduların sahiplerinin “…2981 sayılı
yasadan gelen arsa haklarının Belediyemiz mülkiyetinde bulunan ve belediyemizce
uygun görülen diğer yerlerden karşılanması” cümlesinin iptali ve öncelikle
yürütmenin durdurulması istendi.
Dava dilekçesinde, “Geçen süreçte anılan kentsel dönüşüm projesi kapsamında
zorla veya kandırılarak sözleşme imzalatılıp yöreden tahliye edilen, oysa bizzat
bu yörede 2981 sayılı yasadan doğan hakları bulunan yöre sakinlerinin, iptali
istenen Meclis kararı ile şimdi tamamen bu yörenin dışına atıldığı, böylelikle
davalı Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin tapu tahsis belgeli vatandaşları
gerçekte oyuna getirerek, sermayenin yağması için yöreyi hak sahiplerinden
arındırma yolunda bir adım attığı” belirtildi. 2981 sayılı yasa ve bütün
yerleşik idari uygulamalarda, hak sahiplerinin konutunun yerinde korunması veya
konutu yerinde korunamıyorsa yine bulunduğu bölgede konut veya arsa verilmesi
yoluna gidildiğinin anımsatıldığı dilekçede, Anakent Belediyesi’nin “Kuzey
Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi”nde de benzer bir düzenlemenin yapıldığına
dikkat çekildi. Gerekçede, “Bu nedenlerle dava konusu işlem, anayasal güvenceye
de sahip bulunan eşitlik ilkesini de ihlal ediyor, idarenin eşit işlem yapma
yükümlülüğüne ve her durumda hakkaniyete uygunluk taşımıyor” denildi.
Anakent Belediyesi’nin kendisinin açtığı mağduriyetleri gidermesi gerekirken,
iptale konu olan işlem ve tasarrufuyla aksi yönde bir adım attığı belirtilen
dilekçede, böylece kentsel dönüşüm uygulaması nedeniyle bizzat kendisinden
kaynaklanan mağduriyetleri daha da arttırdığı kaydedildi. Dilekçede belediyenin
“halkın yörede bulunan konut ve arsa haklarını gasp etmesinde, onları yeni bir
belirsizliğe ve mağduriyete sevk etmesinde”, “kamu yararına ve hukuka uygunluk”
bulunmadığına dikkat çekildi. Anayasanın 57’nci maddesindeki “konut hakkı”nın
anımsatıldığı dilekçede, belediyenin birçok yöre sakinini konutsuz bırakan bir
işlem ve tasarrufa yöneldiği vurgulandı. Davalı belediyenin tapu tahsisli yöre
sakinlerine proje kapsamında yörede yapacağı konutlardan 100 metrekarelik bir
daire vereceğini taahhüt ettiği belirtilen dilekçede, belediyenin projenin
iptali yoluna gittiği, “şimdi de yöre sakinlerinin yasadan kaynaklı yörede
konut/arsa hakkını, bir başka yerde arsa verme tasarrufu ile gasp ettiği,
üstelik bu arsaların nereden verileceği ve ne zaman verileceğinin dahi belirsiz
olduğu, bu nedenle dava konusu işlem ve tasarrufun, gerek bu nedenle mağdur olan
kesimlerde, gerekse genel olarak kamuoyunda, idareye duyulan güveni de temelden
sarsmış olduğu” ifade edildi. Dilekçede, “Yine aynı konumdaki kişiler, düne
kadar yörede bir konuta sahip iken, şimdi onlara başka bir yerde sunulan
karşılık yalnızca bir arsadır” denildi.
Öte yandan diğer tapu tahsisli yöre sakinleri de Barınma Hakkı Bürosu
öncülüğünde aynı mahkemeye bu davaya müdahil olmak için çarşamba günü başvuruda
bulundu.
|