Daha İyisi Yapılamaz Saplantısı: Tarihte Kültürel Ortaklık ve Taklit Üzerine Düşünceler
/P> Kültürel köklerini eski Yunan'da, Roma'da arayan Avrupa, "Yeni-klasik" adı altında, tarihin en taklitçi dönemini yaşamıştır. Bu nedenle, eskinin evrilip çevrilip, önüne "yeni" sözcüğünün takrlrnasmın arkasında, kültürel tarih değil, inanca dayalı görsel taşımalar bulunduğu düşüncesindeyim. 19. yüzyılın ikinci yarısında, Balyarı'larla simgeleşen dönemde inşa edilen
bazı cami, saray ve kasırlardaki anlayışın da, taklitçilik, melezlik ve tam bir
soysuzluk olduğuna inanınm. Osmanlı'nın son dönerninden başlayarak, Cumhuriyetin
ilk dönemine sarkan ve adı da "Yeni-Osmanlı'dan "Milli Mimari've dönüştürülen
yaklaşım da bu olayın Türkçesi olmalıdır. Yani aynı düşüncenin egemenliği .. Bir
taraftan yoklukla savaşırken, diğer taraftan Etnoğrafya Müzesi gibi özel taş
ustalıkları gerektiren süslemeleri taklit etmek için gösterilen çabayı birarada
düşünmekte zorluk Dönemin değişen yaşam biçimini izlemesi gereken Avnıpa ve kültürel geçmişi bulunmayan ABD'nin eski Yunaıı!Roma taklidi, anlamsız yapılarını bugün anlamak olanaksızdır ... Bu taklit hastalığı, her iki kıtada da sadece kamu yapılarıyla sınırlı kalmamış küçüklü büyüklü evlerde sahte ahşap kolonlar da yaparak, sanki kendi kendisiyle alayeden bir dönem yaşanmıştır. Taklit veya yerel her yaklaşıında, işlevsel uyuııısuzluk da sorun olmuş, süreç gereksiz yere zorlanrnışrır. Bu sırada taklit Yeni-klasik dönem son direnişini sürdürürken' öncü ve çağdaş bir yaklaşım yeni teknolojiyi arkasına alınış, büyük bir savaşını veriyordu. Modernizmin simgesi olmuş örnekler, yeni kavramlarla üretiliyordu. Yaklaşık iki yüzyıl süren bir taklit döneminden sonra, bu çıkışın heyecan verici olduğunu söyleyebilinz. 19. yüzyılın ikinci yarısında, teknolojideki gelışıneleri izleyen bir arayışın örneklerine rastlamaya başlıyoruz. Buna, "arayışın "taklir''!n karşısına çıkması da diyebiliriz. "Taklitin "arayış"ın önünü kestiği dönemler olduğu gibi. Bu yıllarda Istanbul, Balyan ailesinin en aşırı kozmopolit denemelerine sahne olurken, Londra yeni dönemin yaşam ve teknolojisine uyarlı en duru örneklerini baıındınnaya başlarruştı. Dökıne demir teknolojisini, İngiltere'de ve Fransa'da gelişen betonanne teknolojisi ve bu teknolojinin olanaklarının ateşledlği özgün söylenıler izlernişti. Bu devinimin köklülüğü ve gücü, şehirciliği de etkilemeye başlamasından bellidir. Sonuçta, 20. yüzyılın görkemli evrensel süreci, kendi taklitleriyle birlikte, zengin bir kültürel ıniras olarak tarilite yerini almıştır. 1920'lerde bizim devrimimizin de bu dönemle çakışması ilginç bir rastlantı sayılmalıdır. Türk devrimi de büyük bir heyecanla bunu sahiplenmeliydi... Mimari artık yüzyılların teknolojisine ve kültürel yapısının öğelerine muhtaç değildi. Yeni insan, yeni çevre, yeni ve farklı mekanların dönemi başlamıştı. Teknoloji ve yaşamın yeni olanaklannın kışkırttığı anlatun olanaklarının verdiği heyecanla ulaşılan yeni güzelliklerirı yanısıra, mimarlığın geçmişinde rastlanmayan yapı görüntüleri ve çevreler isterıiyordu.
|