|
b>İSKİ Genel Müdürü Dursun Ali Çodur, İstanbul’da ve ülkemizin çeşitli illerinde yaşanan sel felaketlerinin küresel ısınmasının ve bundan kaynaklanan iklim değişikliklerinin ayak sesleri olduğuna dikkat çekerek “Türkiye’nin büyük bir kısmı 2030 yılında oldukça sıcak ve kuru bir iklimin etkisine girecek. Bu yaşanan sel felaketleri su meselesi üzerine bir kez daha düşünmemiz gerektiğini göstermektedir” dedi.
Dünyamızı bekleyen, hatta bugün kısmen de yaşanan en ciddi felaketin küresel ısınma olduğunu belirten Çodur “Bu iklim değişimi atmosferde gerçekleşen ısınmadan dolayı meydana gelmektedir. Bu ısınmayı da tetikleyen ana unsur sera gazıdır. İklim değişimine göre karalar denizlere göre daha fazla ısınacak ve gece sıcaklıklarındaki artış gündüz sıcaklıklarına göre daha fazla olacaktır. En kaygı verici tahminler ise beklenmedik seller, çok uzun kuraklıklar gibi olağandışı meteoroloji olayları artacak ve daha uzun süreli olacaktır” şeklinde konuştu. Çodur, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından hazırlanan 2006 Küresel İnsani Gelişim Raporu’nda bu konu üzerinde hassasiyetle durulduğu ve bu konuda ülkelere acilen tedbir almaları konusunda tavsiyeler yapıldığını hatırlattı.
Etkileneceğimiz dört nokta
Çodur, küresel ısınma sonucu olarak ortaya çıkacak iklim değişiminin Türkiye’yi etkileyecek dört önemli noktayı da şöyle sıraladı: “1- 2030 yılında Türkiye’nin büyük bir kısmı oldukça kuru ve sıcak bir iklimin etkisine girecek, dağlarımızın büyük bir bölümünün kar tutma kapasitesi azalacaktır. 2- Sıcaklıklar kışın 2 derece, yazın ise 2 ila 3 derece arasında bir değerde artacaktır. 3- Yağışlar kışın % 10’luk bir artış gösterirken, yazın %5 ila 15 arası azalacaktır. 4-Toprak nemi de yüzde 15 ila 25 arasında azalacaktır.”
İstanbul için tedbirler
Çodur, bu çerçevede ve bundan sonra İstanbul için yapılacak ve BM Raporu’nda da tavsiye edilen şu adımların atılmasını istedi: “1- Kent planlaması yapılırken, nasıl ki nüfus artışı, sanayileşme, teknolojik gelişmeler, modernleşme süreçleri dikkate alınıyorsa bundan sonra mutlak surette tüm ekolojik parametreler de planlamanın bir parçası olarak ele alınmak zorundadır. 2- Ekolojik kent bilincini toplumsal düzeyde oluşturmak ve geliştirmek zorundayız. Bu kentte yaşayan insanımız ekonomik kazancı için dere yatağına ev yapmaması gerektiğini bilmesi gerekir. Artık insanımız on santimetre yüksekliğinde bir suyun kendisini alıp sürükleyebileceğini, altmış santimetre yüksekliğinde bir suyun kendisini öldürebileceğini bilmesi gerekir. 3- Bizler meteorolojik felaket senaryolarına göre alt yapı çalışmalarımızı daha da hızlandırmalıyız.”
|
