br />
Gelecekte ne olacak?
Banka CEO’ları oturumda geleceğe dair öngörülerini de paylaştılar. Garanti
Bankası Genel Müdürü Ergun Özen bu konudaki düşüncelerini “Kamu, riskleri
üstlenmiş durumda. Dolayısıyla yetkisini de artıracak. Piyasa disiplini yerini
devlet disiplinine bırakacak. Bu durumda getirilecek düzenlemelerin etki
analizlerinin iyi yapılması gerekiyor. Türkiye, şu anda dünya finans
piyasalarında sözü edilen önlemlerinin çoğunu uygulamaya dökmüş bulunuyor. Bu
fırsatı iyi değerlendirmeli ve bankalarımızın kredi verme gücünü
engellememeliyiz. Türkiye’nin büyümesi için bankacılık sektörümüzün büyümesi
gerekiyor,” şeklinde açıkladı.
Finansbank Genel Müdürü Sinan Şahinbaş ise konuyla ilgili şunları söyledi:
“Önümüzde ciddi bir belirsizlik var. Bu belirsizliği sağlıklı bir şekilde aşmak
için özellikle Avrupa ve ABD’deki bankaları, ülkemizdeki işsizlik verilerini ve
iç talebi yakından takip etmeliyiz.” Ziraat Bankası Genel Müdürü Can Akın Çağlar
ise gelecekler ilgili önerilerini şöyle dile getirdi: “Kârlılık açısından
önümüzde zor bir yıl olacak. Rekabet artacak, ölçek ekonomisi önem kazanacak ve
kar marjları daralacak.” DenizBank Finansal Hizmetler Grubu Başkanı Hakan Ateş
ise şu öngörülerde bulundu: “Bütün devletler tüketiciyi ön plana çıkarıyor. ABD
ve Avrupa ülkeleri yeni düzenlemelere gidiyor. Biz de bu süreçte daha esnek
olmalıyız ve uzun vadede kamu disiplini sağlamak, hazine tahvillerinin vadesini
uzatmak gibi önlemler almalıyız. Hükümetin oluşturduğu orta vadeli planın da
bağlayıcılığını artırmamız ve ihracatçıyı koruyacak tedbirler almamız
gerekiyor.”
Türk Ekonomi Bankası (TEB) Genel Müdürü Varol Civil de geleceğe dair
tahminlerini şöyle sıraladı: “2010 sonuna kadar yeni standartlar gelecek,
krediler ve para daha pahalı olacak. Finansal sistemin sıkıntıları bitmedi,
yapısal sorunlar devam ediyor. Gelişmiş ülkeler büyüme, işsizlik ve korumacılık
gibi sorunlar yaşayacak. Türkiye ise kârlılık açısından iyi bir konumda. Ancak
BDDK hükümlerince bu kâr dağıtılmıyor, bünyede bırakılıyor. Oysa bünyede
bırakılan her ek kâr, yani 1 ek sermaye 8 lira kredi demek. Dolayısıyla
bankaların yüksek kâr elde etmesi yüksek sermayenin olması aslında kredi
büyümesi için çok iyi bir done. Daha fazla gelişmek için finans sektörünün
güçlenmesi gerek, güçlenme de kârla mümkün olabilir. Bunların yanı sıra
sektörümüz için rekabet dezavantajı oluşturan unsurların da ortadan kaldırılması
gerek. Örneğin ciddi aracılık maliyetleri ödüyoruz, bu sistem değiştirilmeli ve
arbitraj yapmayacak şekilde yeniden düzenlenmeli. Ayrıca finansal piyasalarımız
fazla banka dominant bir yapıda. Faizler hiç görmediğimiz kadar düşük seviyede
ama hâlâ özel sektör bono çıkarmıyor. Dolayısıyla önümüzdeki döneme hazırlık
açısından rekabeti zorlaştıran unsurları kaldırmamız ve banka dışı sermaye
piyasalarını geliştirmemiz lazım.”
|