Aaron
Betsky:
Bütün bu tartışılegelen sorunlar mimarlığın kendisiyle
çözülür, yapı yapmakla değil. Farkında olmadan dünyayı öldürüyoruz; yani artık
“yapmamamız gereken” şeyler var; otonom, tekil, özerk büyük kitleler, gücü daha
da şahlandıran uzun binalar inşa etmek, kaynakları eritip yok etmek, yerel
kültürü yok etmek.
Mimarlık binayla ilgili her şeydir, sadece bina yapmak değildir. Binaların
içinde ve dışında yer alan dünyadır mimarlık. Bu anlamda binalar, yapılar
mimarlığın araçları mıdır? Eğer öyle düşünüyorsak, mimarlığın içindeki sanatı
tekrar bulmalıyız. Ama bu teknik değil, kültürel bir sorunsaldır. Mimarlık
sosyal, politik status quo dışında bir sembol taşır mı? Çevremizdeki binalar,
her ne kadar mimarları niyetlerinin bu olmadığını söyleseler de, gerçek
niyetlerini dile getirirler mi?
Mimarlığın görevi insanları, eşyaları ve bilgiyi taşıyan, koruyan ve kapsayan
yaşam alanları oluşturmaktır. Binalar ise çağdaş bilimin krallığında küçük
detaylardır, söyleyecekleri söz azdır. Biz mimarlar mimarlık gözümüzü açıp,
temizlemeliyiz, dünyada neler olduğunu bir tuğlanın güzelliğinden anlamalı ve
anlatmalıyız.
Mimarlar bazı gerçekleri biraraya getiren yaratıcılar mıdır? Uzun bir süre
ütopyayı ve nostaljiyi arayıp durduk. Ütopyanın olmadığını anladığımız, dünyayı
yok etmeye başladığımız andan itibaren biz mimarların en önemli görevi dünyanın
olasılıklarını ortaya çıkartmak olmalıydı. Belki de görevimiz hiç inşa etmemek
olmalıydı, işaretlemek, ölçmek, bakmak, sınırlar koymak, sadece kumda çizgi
çizmek, kesmek atmak, günlük hayatın ritüellerini bulmak, yeni bir mimarlık
olasılığını sanrılamak, bizi izleyen “big brother”dan haberdar olmak, imkansız
kılmak, imkan yaratmak, bizi sınırlayanı tarif etmek, yapı yapmanın hayaletini,
ya da hayalini yaratmak, dünyadaki bütün park alanlarının kendilerini park
etmesini engellemek, bizi çevreleyen dünyayı wallpaper yapmak ve yeniden
düşünmek, ilginç ve garip ama çağdaş bir mimarlık yaratmak, demokrasiyi
tapınaklarla değil insancıl yapılarla yeniden kurmak, binayı doğaya karıştırmak
olmalıydı belki de mimarların görevleri.
Bu yılın sonunda gerçekleşecek Venedik Bienalinde bu
olguların hepsini ele alıyoruz. Mimarlığın gücünü, yeteneğini nasıl
kullanabiliriz sorguluyoruz. Bence mimarlığın dili; açık bir kalp, açık bir göz
ve açık bir zihindir.
|