Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

Bir Mucizenin Öyküsü!

Hırsızlar tümülüsü soyduklarında mezar odasındaki kalasların bazılarını da üzerindeki renkli resimler nedeniyle kesip almışlardı. Ama çaldıkları şeyin Anadolu’da bulunmuş, ahşap üzerine yapılmış “en eski” ve “tek örnek” resimler olduğunu bilmiyorlardı. Dikkatli bir bilim insanının sayesinde yıllar sonra mezarın ahşap resimleri bir araya geliyor.

Cumhuriyet Dergi



Tam 40 yıl önce Afyonkarahisar yöresinde incelemelerim sırasında, yolum kentin müzesine de düşmüştü. Müzeyi gezdiren Müdür Hasan Tahsin Uçankuş, bir-iki hafta önce Dinar yakınlarında yaptığı bir “tümülüs (anıtmezar)” kazısını yeni bitirmişti. Ahşap mezar odası, Polatlı yakınında Gordion’da Kral Midas’ın görkemli tümülüsünde olduğu gibi, doğa koşullarına dayanıklı “ardıç” ve “sedir” ağaçlarından yapılmıştı.

1969’da kaçak kazı yapanlar içeride beklediklerini bulamamışlardı. Çünkü mezar önceki çağlarda soyulmuştu. Ancak hiçbir şey bulamayınca mezar odasını oluşturan kalasların üzerlerindeki renkli resimler nedeniyle bazılarını kesip almışlardı. Kaçakçılar, şu ana değin, Anadolu’da bulunmuş ahşap üzerine yapılmış “en eski” ve hatta “tek örnek” resimler olduklarını elbette bilmiyorlardı! İyi ki öteki kalasları yerinde bırakmışlardı!

Durumu Ankara’ya bildiren Uçankuş, bir yıl sonra gelen izinle, tümülüsü inceleyip kazdığında sonraki yüzyıllarda Romalıların da yeni gömüleri mezar odasına eklediklerine ilişkin kanıtlar bulmuştu. Ama en önemlisi, kazıcıların geride bıraktıkları bazı kalasların üzerindeki renkli boyalar dikkat çekiyordu. İşte o günlerde müzeyi ziyaret ettiğimde Uçankuş, şu ana değin dahi benzeri bulunmayan, ahşaplar üzerine 2500 yıl önce yapılmış resimlerden duyduğu heyecanı benimle paylaşmıştı.

Ne var ki Ankara’daki yetkililer, bu buluntulara ilgi göstermeyecek; onarılarak depoya kaldırmak yerine, korumasız olarak “müzenin çatı arasına” atılacaklardı.

ABD Cornell Üniversitesi’nden, yatay dairesel eğrilerinden ağaçların ve dolayısıyla mimari kalıntıların tarihlerini saptayan “dendrokronoloji” profesörü Peter Ian Kuniholm, 20 yıl sonra müzeye uğradığında bu kalaslar kendisine gösterildiğinde bazı kesitler alıp laboratuvarına götürecekti.

Bir şans

Aradan yine bir 20 yıl daha geçer… Münih Üniversitesi Arkeoloji Profesörü Latife Summerer, Bavyera Eyalet Arkeoloji Müzesi’nin deposundaki incelemelerinde bir kutudaki dört boyalı kalasa ilgi duyar. Müze kayıtlarından, bunların bilinmeyen kişilerce Münih’teki bir taşıma şirketine bırakıldığını, sonraki yıllarda depoda temizlik yapılırken bazı yerleri çürümeye yüz tutmuş bu kalasların atılmasına karar verildiğini, ancak üzerinde bazı resimler algılanınca 1989’da müzeye teslim edildiğini belirler.

Prof. Summerer, 2003 Haziran’ında Afyonkarahisar Müzesi’nde öteki parçaları görünce, belleğinde Münih’tekilerle birleştirir! Keresteler arasındaki Afyon-Münih bağlantısına emindir. Prof. Kuniholm ile laboratuvar müdürünü davet ederek Münih’teki öteki parçaları gösterir. Amerikalı uzmanlar, Afyon ve Münih’teki ağaçların; gerek aynı tarihte, hatta aynı ağaçtan; İÖ 474-471 tarihlerinde kesildiklerini saptarlar.

2500 yıl öncesinden günümüze ulaşan bu eşsiz tarihsel ve sanatsal kalıntının yeniden keşfi bir “şans” olmasının ötesinde, bir bilim insanının “dikkati” sayesinde gerçekleşir. Yazılı kaynaklardan antik dünyada ahşap üzerine boyalı resimlerin yaygınlığı bilinmekle birlikte, yapıldıkları organik kerestelerin doğa koşullarında zamanla çürümeleri nedeniyle günümüze ulaşmamışlardır. Günümüze ulaşanlar ise el kadar küçük parçalardır.

Tatarlı tümülüsünün renkli resimlerin günümüze ulaşmalarını Prof. Summerer “Bir mucize!” olarak yorumluyor. Tabii mucizenin gerçekleşmesini de onun “dikkatine” borçluyuz.

Genç arkeolog, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Münih’teki müzeden aldığı izinlerle, mimarlık tarihi uzmanı Dr. Aleksander von Kienlin ile birlikte parçalar üzerinde çalışmaya başlar. Cornell Üniversitesi’ne giden parçaları Münih’e getirten Prof. Summerer bundan sonraki çalışmaları şöyle anlatıyor:

“Sökülmüş, bölünmüş ve kesilmiş ahşapları bir araya getirerek, onları parça parça birleştirip Afyon Müzesi’nde ‘klima kontrollü’ bir salonda mezar odasını tekrar ayağa kaldırmak için bir çalışma başlattık. Ahşaplar ve boyalı resimleri Münih Teknik Üniversitesi’nden Prof. Erwin Emmerling ve Stefan Demeter sağlamlaştırarak onarıyorlar. Eşsiz boyalı ahşap mezar odasını gelecek kuşaklara bırakmak amacıyla bu tasarımın ilk aşaması Gerda-Henkel Vakfı’nın parasal desteği ile gerçekleşiyor.”

Çalışmalarda boya pigmentler de araştırılıyor. İlk sonuçlar boyaların doğal minerallerden ve kimyasal maddelerden oluşturulduğunu gösteriyor.

Bavyera Müzesi'nin anlayışı!

Bavyera Müzesi, kalasları gönüllü olarak Münih Başkonsolosluğumuza verdi. Özel hazırlanan paketler konsoloslukça şubat sonunda uçakla Ankara’ya gönderildi. 40 yıl sonra resimler talan edildiği topraklarına döndü. Çeşitli dallardan Alman bilim insanları, kesilmiş kalasların, mezar odasının hangi duvarında bulunduklarını, çürüyen bölümlerinin onarılarak güçlendirilmesine, kaybolmaya yüz tutan resimlerdeki boyaların 4 ay sürecek koruma ve bütünleme çalışmalarına Afyonkarahisar Müzesi’nde başladılar. Kalasların boyları 20-30 cm. genişliğinde 200-250 cm. uzunluğunda değişiyor.

Dönemin marangozlarının ahşaplar üzerine çizdikleri işaretlerden de yararlanan uzmanlar, önce “bozyap” bilmecelerine benzer bir çalışmayı bilgisayarda yarattılar. Sanal ortamda oluşturulan ahşap mezar odasının mimarisi daha şimdiden kendisini göstermeye başladı.

TÜMÜNÜ GÖSTERSONRAKİ SAYFA HABERİN DEVAMI:   1  |   2
http://www.yapi.com.tr/haberler/bir-mucizenin-oykusu_77580.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!