Babalarını Yiyen Çocuklar: Günümüz Kentleri
/P> Yaşanmakta olan, fakat farkında olunmayan veya tepki gösterilmeyen bu süreci, örnekierle ele almakta fayda var. istanbul'daki tarihi istiklal Caddesi'nın yüzyıiın ikinci yarısında yaşadığı talihsiz süreci düşünelim; 19304ü'larda, her gereksinmenin en iyisinin, düzgün bütün sinemaların, en güzel vitrinierin, kozmopolit kimiikleriyle burada bulunmaları, onu istanbul'un bir simgesi yapmıştı. Sonradan işhanına dönüştürülen, şehrin belki en iyi oteli Tokatlıyan'ın sokağı gören giriş katı lobisinde beyefendiler gazeteierini okur, dışarıyı, dışarıdakiler de içeriyi seyrederierdi. Dönemin en önemli çellisti, rnuzisyeni, hocam Muhittin Sadak'ı onların arasında sık sık gördüğümü anımsıyorum. Şehrin en güzel piyasa yeri orasıvoı.. Yüzyılın ikinci yarısında kendini yeniiemesi gerekirken, Şişli, Osmanbey, Nişantaşı rekabetiyle köhneleşti. Vakko ve dostlarının bu gerilemeyi durdurmak, ilerlemeye dönüştürmek Için gösterdikleri gayretIer, şehir için kısa sayılacak bir dönemde yorgun düştü. Çünkü yeni semtlere, konu ettiğimiz alışveriş merkezleri de eklenmekteydi. Şimdi istiklal Caddesi'ni, ara sokakları, geceleri bu sokaklardaki alt sınıf kulüpleri yaşatmaktadır. Gündüzleri ucuzluk görüntüsündekı küçük işyerleri Ile cadde, sözkonusu yeni alışveriş merkezlerinden sonra, bır daha kurtarılamayacak olan köhneleşme sürecine terkedilmiş görülmektedir. Bu dev atışveriş merkezleri ile ancak Nişantaşı bölgesi rekabet edebiliyorsa, bunu da şehir mekanının değerini kavrayanlara borçludur. Zemin kat kavramını ortadan kaldıran, sokakları yan yana, üst üste koyarak, yürüyen merdivenlerle bir şehir sokağının uzunluğunun on katından fazla ticari şerit üreten eylem, şehire verdiği zararlara karşın, kazancın tavan yapmasını sağlayan spekülasyonun altın dönemi başlamıştır.
|