Babalarını Yiyen Çocuklar: Günümüz Kentleri
/P> Toplu konut yerleşimlerinde, aynı yapı görüntüsünün yinelenmesi sıkıcı bir tekdüzelik yaratacağı gibi, çevreyle uyumun düşünülmemesi, çeşitlilik, bir karmaşa görüntüsü oluşturacaktır. Demek ki bu yerleşimlerde kendi içsel mimari ortamlarında bir düzenleme oluşturulurken, komşu yerleşimlerle, büyük şehirle işlevsel, organik ve görsel süreklilik, bütünleşme veya bir yeşille ayrılma beklenmelidir. Bu sorunların yanıtlanmasının kolayolmadığını, bu yüzden ihmal edildiğini, ama dünyada bunun için çok çaba gösterildiğini ve vakit harcandığını, örneğin 170 hektarlık bir yerleşim projesi için on yıl çalışıldığını biliyorum. Yeni yerleşimlere, ilk ölçüt, alanın olabildiğince büyük olması koşulu ile başlanmalı, çevresiyle bir bütün olarak planlanmalı ve projelendirilmelidir. Komşu yerleşimlerle sürekliliğin, uyumun sağlanması hedef alınmalıdır. Bu anlattıklarım, trafiğin tıkanması, hızlandırılması, park ve bahçeler vb. hepsi, bu endişelerin bir yanları olarak ele alınacaktır. Artık şehirler küçük apartmanların yanyana gelmesinden oluşan, sınırları belli bir bütün değil, her biri küçük şehir olan bir birleşiktir. Bütünün ve her birinin planlanması, mimari sorunları ve yeni kavramları ile mevcuda katılacaktır. Bunları görmeden şlkayetçi olmak, tedbir almak, sorun çözmeye kalkmak, geri dönülmesi çok pahalı yanlış bir yaklaşımdır. Yani "birleşik" olarak tarif ettiğim şehirlerde, 19. yüzyılda tek merkezli olmanın getirdiği, büyüklük, ölçüt ve kavramlardan uzaklaşıldığı için yeni şehireilik politikaları, yeni mimari kavram ve ölçutlere gereksinmeyi doğurmaktadır. Bu konuya yazının devamında yine değineceğim gibi, iktidarını güvenceye almak için çocuklarını yokeden, Yunan mitolojisindeki Kronos'un, çocuklarının yani "yeni yerleşimlerin", babayı ortadan kaldırmalarına engelolmamız, aralarında organik ilişkiler kurmamız gerekiyor.
|