Ayasofya’da geçen haftalarda gün yüzüne
çıkarılan “kanatlı melek” figürü, sanat tarihi ve mimarlık
camiasında heyecan yarattı. Ayasofya’nın 160 yıldır karanlıkta kalmış bir gizemi
gün ışığına kavuşurken bir yandan da en son Sultan Abdülmecid
ve o dönem restorasyonu yürüten İsviçreli mimar Gaspare
Fossati’nin gördüğü diğer eserlerin durumu ayrı bir merak konusu oldu.
Ayasofya’daki son dönem çalışmaları, yeniden açığa çıkarılan “kanatlı melek”
figürünün önemini “Ayasofya ve Fossati Kardeşler” üzerine İsviçre’de Bellinzona
Kanton Arşivi’nde yaptığı araştırmalardan sonra hazırladığı kitabı bu yıl içinde
yayımlanacak olan Hacettepe Üniversitesi Sanat Tarihçisi Doç. Dr. Sema
Doğan’la konuştuk.
- En az 700 yıllık kanatlı melek figürü 160 yıl sonra yeniden gün
yüzüne çıktı. Bu, ‘yeniden keşfin’ Ayasofya’nın tarihinde önemi
nedir?
“Kanatlı melek” figürünün yeniden gün yüzüne çıkması Ayasofya’nın tarihinde
gerçekten de çok önemli. Kubbeye geçiş elemanları olan dört “pandantifteki”
(üçgen bingilerdeki) kanatlı melek figürlerinden, kuzeydoğu ve güneydoğudakiler
Osmanlı döneminde yarasa olarak algılanmış ve yüzleri açıkta bırakılmış,
kapatılmamış. Fossati’ler, çalışmaları sırasında doğudaki iki meleğin yüzlerini
görmüşler, suluboya resimlerinde ve karakalem çizimlerinde melekleri yüzleriyle
birlikte belgelemişler. Daha sonra diğer mozaikleri sıvayla kapatmalarına karşın
meleklerin kanatlarını açıkta bırakacak şekilde yüzlerini sekiz köşeli, oval
biçimli levhalarla kapatmışlar. Şimdi yeniden gün ışığına çıkartılan bu mozaik,
Ayasofya’nın tarihinde hem mozaiğin özgün durumunun yeniden belirlenmesi, hem de
Fossati’lerin onarımlarından bir kesit sunması açısından büyük önem taşıyor.
- Mozaiklerin üzerlerini sıva ve maskeyle kapatma yöntemi, nasıl bir
sonuç vermiş görünüyor?
Sıva ile kapatma yöntemi mozaikleri kir ve nemden, insan eliyle gelebilecek
zararlardan bir ölçüde koruyarak temiz kalmasını sağlamıştır. Ancak yapının
duvarlarındaki çatlaklardan gelen nemin etkisiyle mozaiklerin duvar yüzeyindeki
bağlayıcı sıvadan ayrılması, “tesseraların” (mozaik tanelerinin) yüzeyden
ayrılarak dökülmeleri kaçınılmazdı.
- Ayasofya’daki son büyük restorasyon Fossati’lerin. Bu dönemde
yapılan çalışmalara günümüzden bakınca nasıl değerlendiriyorsunuz? Bugün
öncelikli olarak yapılması gerekenler neler olmalı?
Fossati Kardeşler’in onarım çalışmaları, bir proje içinde yapılmış en
kapsamlı olanı. Mozaiklerin günümüze ulaşabilmesinde Harvard Üniversitesi Bizans
Enstitüsü’nden Thomas Whittemore başkanlığında 1931’de başlayan ve 1970’e kadar
süren onarım ve koruma çalışmalarının da büyük payı var. 1992’de başlayan
İstanbul Restorasyon ve Koruma Merkez Laboratuvarı ile UNESCO’nun desteklediği
mimari ve mozaiklerin onarım ve sağlamlaştırma çalışmaları da çok önemli.
Ayasofya’da bugün öncelikli olarak yapılması gerekenlere gelince… Alanında uzman
bir bilimsel heyetin oluşturacağı proje çerçevesinde mozaiklerin ayrıntılı
belgelenmesi, bilimsel bir kitap içinde yayımlanması gerekli. Ziyarete kapalı
alanların da hem mimari onarımları ve hem de bu alanlardaki mevcut mozaiklerin
onarımına ve korunmasına ilişkin çalışmalar da zorunlu.
- Ayasofya 1500 yıllık tarihine karşın, bütün görkemi ve müze
işleviyle hep ihmal edilen bir yapı olmaya mahkûm mu? Yoksa bunun teknik
sebepleri mi var?
Ben Ayasofya’nın ihmal edildiğini değil de teknik nedenler ve gereksinim
duyulan çok büyük maddi kaynağın eksikliğinden dolayı yapılan işlerin
geciktiğini düşünüyorum. Ayasofya’nın içinde müzecilik açısından yeni
düzenlemeler yapılarak tarihsel geçmişi çok daha canlı gözler önüne serilebilir.
Örneğin Ayasofya’nın görsel bütünlüğünü bozmadan yan alanlarda, galeride
hazırlanacak yeni sergilemeler ve ‘sinevizyon’ canlandırmalarla Ayasofya’nın
kilise ve cami olarak kullanımları, yapılan onarımlar, Osmanlı döneminde
geçirdiği değişiklikler tarihsel verilerle, kayıtlardan aktarılan bilgilerle ve
hatta Abdülmecid döneminde Fossati’lerin onarımları, onların belgeleri eşliğinde
sanal ortamda ziyaretçilere sunulabilir. Tabii, çalışma alanım değil ama,
Marmara gibi bir deprem bölgesinde Ayasofya’nın durumu da sürekli olarak
incelenmeli ve irdelenmeli.
Sırada pek çok mozaik var
Fossati’lerin çizimlerinden öğrendiğimiz kuzey ve güney “timpanumlarda”
(kubbeyi taşıyan yan duvarlardaki) sıva altında bulunan diğer peygamber ve
havari figürleri görülür. Galeride İsa Pantokrator, Pentekost sahneleri, apsis
kemerinde Orans duruşta Meryem, Vaftizci Yahya, İmparator Ioannes V. Paleologos,
kubbeyi taşıyan büyük kemerlerde Meryem ve Çocuk İsa, havari Petrus ve Paulus,
kubbenin merkezinde İsa - Pantokrator ve daha pek çok mozaik bir proje
hazırlanarak açığa çıkarılmalı, onarılarak belgelenmelidir. Şu anda öncelikli
olarak gündemdeki çalışmalar doğrultusunda, diğer Serafim figürlerinden ikisinin
de yüzleri mutlaka açılmalı, ancak biri kapalı bırakılarak Fossati’lerin
çalışması bir belge olarak korunmalıdır.
Yeryüzüne inmeyen kanatlı melek: Serafim
Kuzeydoğu ve güneydoğu pandantiflerdeki kanatlı melekler Kerubim değil,
Serafim’dir. Kuzeybatı ve güneybatı pandantiflerdeki mozaikler mevcut olmayıp,
meleklerin ne zaman yapıldığı bilinmeyen boyama kopyalar. Serafim, altı kanatlı,
insan yüzlü ve insan ayaklı, kanatlarında pek çok gözleri olan, manevi güçlere
sahip göksel bir varlık. Göksel varlıkların hiyerarşik düzeninde ilk üç grup
içinde Serafim, birinci gruptaki en üst mertebede yer alan varlık. Tanrı’nın
tahtının üzerinde duran Serafim’in sayısı da kaynaklarda farklı aktarılır, bazı
metinlerde iki, bazısında çok sayıda oldukları belirtilir. Serafim, Tanrı’nın
tahtını korur ve yeryüzüne inmez.
|